Dokunmayın Kalemime
Yılların yükününü taşımış, üzerinde nice kitaplar okunmuş, yazılıp çizilmiş, uykusuz gecelerin yoldaşı olmuş bir emektar masa ve üzerinde sıralanmış kitaplar, yayılmış ders notları, içilmiş kahve, çay bardakları ve en önemlisi yazdıklarımın gölgesinde barındığımız masanın özeti olan kıymetlilerim… Kısaca kalemlerim…
***
Bu karmaşıklık beni rahatsız etmiyor, aksine bir şeylerin yolunda olduğunu işlediğini gösteriyor ve her şey toplansa da “dokunmayın kalemime“ diyorum, ne özgürlüğüne ne de rahat yayılmalarına…
***
Sanma ki gelişen teknoloji ile unutuldun. Sanma ki sana olan talep azaldı. Ne klavye doldurdu yerini, ne kopyala yapıştırmalar senin verdiğin gücü verdi.
***
Sevgili kalemim, sen benim yoldaşım ve kalabalıklardan kaçışım, hayata verdiğim molamsın.
Teneffüsümsün.
Seninle yalnızlığı tercih ettim ve satırlara doldurdum durduramadığım zamanı ve her satırın gölgesinde dinlendim, güçlendim.
***
Akrep ve yelkovanın peşinde seninle yazarak unutulmayacak anılarımı biriktirdim.
Bir fotoğraf albümü gibi oluşturdum kalemimin yazdıklarını, arada özledikçe gezindim satırlar arasında ve işte benim albümüm de bu diyerek…
***
Seni tutmayı öğrendi ellerim, nice arkadaşlarıma, askerdekilere mektup yazdım.
Her bayram tebrik kartları ve nice çocuk kalbiyle günlükler yazdım ve o gün bu gün senden hiç ayrılmadım.
***
Uyurken baş ucumda, seyahatlerimde sırt çantamda, okulda kitaplarım arasında buldum seni.
Seninle kanatlandım diyar diyar dolaştım ve hep sadık kaldın bana. Ben neysem sen onu yazdın, verilen sözleri hatırlattın, kaybettiklerimizin anısını yaşattın.
***
Dokunmayın kalemime ve içimden fışkıran volkanımdan çıkan dumanıma ve bırakın yazılarım gibi özgür olsunlar…