Zehra Özdemir

Zehra Özdemir

Sabah Telaşı

Sabah Telaşı

Üniversitedeki derse yetişmek için aceleyle yola çıktım. Oğlumu da giderken okuduğu liseye bırakacaktım. O da acele ediyordu:

“Anne çabuk ol biraz, ilk dersi kaçırmamam gerekiyor.”

“Ne var ilk derste?” dedim.

“Fizik var, ama ben sınıfta sunum yapacağım.”

“Merak etme yetişiriz…” deyip yola çıktık.

Dışarda bir telaş bir telaş, insanlar acele acele amansız bir koşuşturma içinde. Belli ki herkesin kendine göre bir hedefi, kendine göre bir gerekçesi vardı. Kim bilir, kimisi bizim gibi okula yetişecek, kimisi dükkanını açacak, kimisi çocuğunu okula götürecek bazıları da hastane randevusunu kaçırmamak istiyordu.

Bu sabah telaşlarını hep merak ederim. Çünkü her sabah herkesin bir acelesi var. Acaba bu; güne başlamanın sorumluluğu mu, yoksa hayat mı böyle, anlamaya çalışıyorum. Adeta her sabah kalktığımızda bizleri çağıran bir kampananın, bir zilin peşinden koşar gibiyiz. Bu koşturmacada hem bir paniği hem de bir şeyleri yakalamanın telaşı var gibi geliyor bana.

Ama bu belki bir zorunluluk ama hiç de kötü bir şey değil ki. Düşündüm ki bu telaş hem bir dinamizm, çalışkanlık hem de herkesin saygı duyacağı sonsuz bir ekmek kavgası demekti.

Sokaktaki sabah karmaşasını görünce bunları düşündüm. Gelen bir telefona cevap verirken oğlum da bir yandan beni sıkıştırıyor, okula bırakmamı bekliyordu.

Yollardaki yoğun bir trafik de az önceki düşüncelerimi doğruluyordu. Herkes bir yerlere ulaşmak için yollara düşmüştü. Yavaş akan trafikte bazı sürücüler önlerindeki araçları sıkıştırıyor, adeta elinde olsa herkesin üstünden atlayıp gidecek gibi gergindi. Bazıları aralıksız korna çalıyor, önündeki araçların sürücülerine söylenip duruyordu.

Bu telaşe arasında yine aceleci bir sürücü arabasının burnunu aniden önümüze sürmeye kalkınca kendimi toparladım. Az ilerde öfkeli bir sürücü önündeki araca hafiften dokununca trafik hepten durmuştu. Neyse ki bir yan yol bularak oğlumu okuluna yetiştirerek kendi içimdeki telaşı biraz dindirmiş oldum. Ama yollarda gördüğüm gerilim benim için unutulmaz bir uyarı oldu.

Sürücü ve yolcuların hatalarını gördükçe şunu öğrendim. Bu telaşenin sonu yok. Her yanlışa kızmayı alışkanlık haline getirirsem benim de sonum onlara benzer, ben de etrafıma bağırıp çağırmaya başlarım diye düşündüm. Çünkü mutlu insanlarla karşılaşınca onlar nasıl havanızı değiştirirse sinirli ve gergin insanlar da bizi olumsuz etkiler. Neşe nasıl bulaşıcıysa öfke de bulaşıcıdır. Bu nedenle ne yaparsak yapalım bir türlü bitmeyen dünya telaşıyla mücadele etmenin en doğru yolu galiba biraz empati yapmaktan ve aceleye bulaşmadan yaşamayı öğrenmekten geçiyor.

Mesela aceleyle giderken önümüzde çok yavaş giden bir sürücüye kızmamayı da öğrenmek zorundayız. Kim bilir belki hastadır, belki kafasında sorunları vardır., belki de arabasında bir sorun vardır. Böyle düşündüğümüzde yanılsak bile kaybedeceğimiz ne var ki…

Gereksiz yere ona buna sataşan, eşleştiren, bağırıp çağıran bir sürü insan var. Böyleleri için kendi sinirlerimizi yıpratmaya değer mi? Onu değiştiremeyeceğiniz gibi bazen hiç yoktan üstünüze bir de bela alabilirsiniz. Toplumda ruh sağlığı bozulan insan sayısının hızla arttığını görünce bu konuda daha da dikkatli olmak gerektiğini söylemeye gerek yok.

Tesadüfe bakın ki sosyal medyada tam da buna örnek olacak kısa bir hikaye ile yazımı bitirirken acele etmeden hızlı yaşamak zorunda olduğumuz şu dünyada hepinize sağlıklı düşünme gücü ve sabırlar diliyorum.

ÇÖP KAMYONU KANUNU

“Bir kadın taksiye binmiş ve havalimanına gitmek istediğini söylemiş. Sağ şeritte yol alırlarken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola önlerine çıkmış. Taksi şoförü araca çarpmamak için sert şekilde frene basmış. Taksi kaymış ama neyse ki diğer arabaya çarpmaktan da kıl payı kurtulmuş.

Siyah arabanın sürücüsü suçlu olmasına rağmen camdan başını çıkarıp ağza alınmayacak küfürler ederek taksi şoförüne bağırmaya başlamış. Taksi şoförü ise bu küfürler karşısında gayet sakin kalarak diğer aracın şoförüne gülümsemiş. Sonrasında da içten bir şekilde el sallayarak yola devam etmiş.

Kadın taksi şoförünün bu davranışına çok şaşırmış. Ardından 'Neden böyle davrandınız?' diye sormuş ve eklemiş 'adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastanelik edecekti.'

Gülümseyerek yola devam eden taksi şoförü, aynı zamanda da “Çöp Kamyonu Kanunu” diyerek cevap vermiş kadına. Kadın, 'Çöp Kamyonu Kanunu nedir?' diye sormuş taksiciye. Daha sonra şoför şunları söylemiş;

'Pek çok insan, çöp kamyonu gibidir. Her tarafta içleri çöp dolu olarak dolaşırlar. Kızgınlığı, öfkeyi ve hayal kırıklığını biriktirirler içlerinde. Zamanla doldukça çöplerini bırakacak bir yer ararlar. Bu bazen ben bazen de siz olabilirsiniz. Kişisel olarak algılamayın. Onlara sadece gülümseyin. Hatta onlar için iyi şeyleri temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp işyerinize ya da evinize taşımayın veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.”

Kendimizi ve çevremizi çöp kamyonlarından koruyabilme umuduyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zehra Özdemir Arşivi