Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Diyarbakır Görüşmesi

Diyarbakır Görüşmesi

Diyarbakır, siyasi ve kültürel yönden önemli illerimizden biridir. Bu güzel ilimiz

26 değişik medeniyete beşiklik etmiştir. M.Ö.3000 yıllarında Hurriler’den başlayarak Osmanlılara kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi vardır. Dolayısıyla geçen cumartesi günü Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Sayın Mesut Barzani’in bu ilimizde buluşması ve görüşmesi önemlidir. Dünyaya ve geleceğe bir mesaj, uyanışın ve silkinişin bir müjdecisidir.

 Bu öneminden dolayı bu buluşma küçümsenmemeli ve iç politika malzemesi yapılmamalı. Osmanlı toprakları üzerine kurulmuş irili- ufaklı bütün devletler içinde bulundukları sıkıntılardan kurtulup tarihteki yerini tekrar almak istemektedirler. Bunun için çareler aramakta ve bir çıkış yolu bulmak için gayret sarf etmektedirler

Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi bunun öncülüğünü yapmak yeniden Türkiye’ye verilmiştir. Diyarbakır görüşmesi bu çerçevede değerlendirildiği zaman önümüzü görür ve tarihteki misyonumuzu tekrar kazanmak için bir adım atmış oluruz.

 Gelin bu görüşmeyi iç siyasi malzeme yapmayalım, yapanlar çözümün değil, problemin bir parçası olurlar. Düşmanlığı sürdürmek, ateşe su serpmek yerine körükle gitmek ateşi daha alevlendirir, bu durumun kimseye bir faydası olmaz sadece düşmanlarımızı sevindirmiş oluruz. 

 Türk- Kürt ihtilafının devam etmesinde malum çevrelerin ve Batı’nın çıkarının olduğu hepimizin malumudur. Ulusalcılar kandan, çıkarcı gruplar uyuşturucudan ve silah tacirliğinden beslenmektedir. Kan durduğu zaman kaynaklarının kuruyacağını ve dolayısıyla varlıklarını sürdüremeyeceklerini bilmektedirler.  Bu sebeple bunlar hiçbir zaman barıştan yana olmayacaklardır.

Diyarbakır halkı, bu görüşmeye ev sahipliği yaparak ve onurlu duruşuyla bu bezirgâncılara güzel cevap vermiştir. Bu kesimler ne yaparsa yapsın, ne gibi oyunlar oynarsa oynasın artık barışı engelleyemeyeceği anlaşılmıştır.

Diyarbakır görüşmesinin amacı, barış sürecinin başarılı bir şekilde yürümesine katkı sağlamaktır. Sayın Başbakan, bu katkının sağlanabilmesi için Diyarbakır’daki konuşmasında, Türkiye’nin 23 Nisan 1920 ruhuna dönülmesinin gerekli olduğunu söylüyor. Bu başarıldığı zaman dağdakilerin indiği, cezaevlerinin boşaldığı görülecektir, demektedir.

 Bu görüşe katılmakla beraber barışın ve kardeşliğin kök salıp en az bin yıl devam etmesi için Türkiye’nin 23 Nisan 1920 ruhuna dönmesi yeterli olmaz;  asr-ı saadet ruhuna dönmesi gerekir. Çünkü 23 Nisan 1920 ruhunda Tanzimat ruhu vardır. Bu ruh ulusalcı bir ruhtur.

 Barış sürecinin başarılı bir şekilde yürümesini BDP, PKK, Suriye’deki PYD istememektedir. Onların amacı özerk bir yönetim kurmaktır.  Rojava'da Kürtlerin kendi kendilerini idarelerine olanak sağlayacak kurumsal adım atmaya çalıştıkları bilinmektedir. Bundan Erdoğan ve Barzani rahatsızdır.

Bu konuda Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi  Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu şöyle diyor:  “Barzani ve Erdoğan’ın, Kürtlerin hamiliğini BDP, PKK ve Suriye’deki PYD’nin çizgisinden almak istemektedir.  Barzani’nin lideri olduğu KDP (Kürdistan Demokratik Partisi’nin)  hem Suriye’deki PYD hem de Türkiye’deki PKK ile aralarında bir gerilim olduğu herkesçe bilinmektedir.”

Bu buluşmadan Barış ve Demokrasi Partisi’nin rahatsız olduğunu açıklamasının sebebi budur. Mesela Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk şöyle dedi: “Biliyoruz ki Kürtler arasında diyalogsuzluk, özellikle Rojava'daki sıkıntılar Kürtlerin gündemindedir. Rojava'da bütün Kürtlerin ortak bir irade, ortak talepler doğrultusunda bütünleşmesi bizim için önemlidir."

Sayın Devlet Bahçeli’nin bu buluşmayı, “Bu ikinci Habur rezaletidir ve Türklüğe zarar vermektedir,” şeklindeki değerlendirmesine katılmıyoruz. Çünkü ulusalcılık bir gaye olamaz. Ulusalcılık, başka kavimlerin varlığını zihniyeti gereği yok saymakta ve dolaysıyla adaleti ortadan kaldırmaktadır.

Müslüman kavimlerin gayesi,  “İlay-ı Kelimetullah”ı hâkim kılma noktasında birleşmeleri olmalıdır. Bunu gaye edinmeyi yüce Yaratıcımız Allah Kur’an-ı Kerim’de istemektedir. Bu değeri gaye edinmek,  kavimlerin yok olması anlamına gelmez, daha da güçlenmesine sebep olur.  Çünkü kavimleri asimile etmek kimsenin harcı değildir. Kavimler, diller Allah’ın varlığının ve kudretinin bir delilidir.

 Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” (Rûm:22)

Bu görüşmenin Türkiye, Ortadoğu ve dünya barışına bir katkıda bulunmasını temenni eder ve bunun için gecesini gündüzüne katarak çalışanlara başarılar dilerim. Hoşça kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi