Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Dindar Anayasa

Dindar Anayasa

Bu köşemde, Yeni Anayasa’da laiklik kavramının yer almamasını sebepleriyle birlikte defalarca yazdım. Şükürler olsun ki bir de İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği'nin (AY-BİR) İstanbul'da düzenlediği "Yeni Türkiye Konferansları"nın altıncısında konuşan TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman, bu gerçeği dile getirdi ve laikliğin yeni anayasada yer almamasını gerekçeleriyle açıkladı ve anayasanın dindar bir anayasa olmasını istedi.

Malum çevreler, eskiden olduğu gibi Meclis Başkanı’nın bu düşüncesine tepki gösterdiler. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da: “Devlet tüm inanç gruplarına eşit mesafede olmalı” dedi. Yani laikliğin yeni anayasaya bu şekilde yazılmasını istedi.

Laiklik, Batı’ya ait bir kavramdır. Onların bu kavramı niçin kabul ettikleri ve bu kavramı nasıl algıladıkları herkesin malumudur. Dolayısıyla bu kavram bizim medeniyetimize ait bir kavram değildir. Onun için bu kavramı kabul etmek, kendi medeniyetimizi reddetmek anlamına gelir ve nitekim uygulamada böyle olmuştur. Bu gerçeği evirip çevirmeyelim; bu böyledir.

Sayın Cumhurbaşkanım, siz bu kavramı istediğiniz kadar bunun dışında algılamaya ve algılatmaya çalışırsanız çalışın; Nasrettin Hoca’nın, “Göle Maya Çalma” düşüncesinden hareket ederek, göle maya çalmakla bu iş olmaz; yani maya tutmaz. Onun için gelin, millet olarak, yüksek sesle Meclis Başkanı Karaman’ın dediği gibi, yeni anayasada laiklik kavramı yer almamalı! diye haykıralım. Olmaz mı Sayın Cumhurbaşkanım?

Sivil toplum örgütleri sesiniz niye çıkmıyor? Dilinizi mi yuttunuz? TİSK görüşünü açıkladı. Malum çevreler medyada bas bas bağırıyor; Laiklik yeni anayasada yer almalı diye. Siz de mi dindar görünümlü laikçi oldunuz yoksa? Öyle görünüyorsunuz Bayım, Dindar görünümlü laikler olmuşsunuz. Yeri geldi mi dini de kullanabiliyorsunuz, öyle değil mi?  Üst makamları da kaptınız; rahatınız iyi.  Kendi medeniyetimiz neşvünema bulur ve ülkemizde söz sahibi olursa, belki koltuğunuzdan, rahatınızdan olursunuz, diye düşünüyorsunuz, öyle değil mi? Sesinizi çıkarmayın bakalım; iktidar değiştiğinde bile koltuğunuzu korumak için hesap yapıyorsunuz gibi geliyor, bana ne dersiniz?

Laikliği her kesim kendi penceresinden tarif etmeye kalkıyor. Mesela Ahmet Taner Kışlalı da laikliği, “Toplum ve devlet düzeninin akla ve bilime dayalı olmasıdır” şeklinde tarif etmiştir.

Sayın Kışlalı, Bizim medeniyetimiz akla ve bilime aykırı bir medeniyet mi de böyle anlamsız, mesnetsiz bir şekilde tarif ediyorsunuz? Bu kadar cehalet içerisinde yüzmenizin sebebi, inancınızın bir gereği gibi geliyor bana.

Bizim medeniyetimizin kaynağı Kitap ve Sünnet’in hangi hükmü akla ve bilime aykırıdır? Akıl ve bilim, insanın alın terini sömüren faize dayanan ekonomik sistemin uygulanmasını, aklına, nesline ve sağlığına zarar veren içki kumar zina gibi gayri meşru fiillerin serbest olmasını mı emrediyor? Yoksa sizin taptığınız ve ilah edindiğiniz heva ve hevesiniz mi, hangisi?

Sözde yazarın biri de diyor ki: Adalet, eşitlik ve dürüstlük ilkesinin birinci şartı laikliktir. Bir mesnedi olmayan böyle anlamsız tariflere güler misin, ağlar mısın? Söz konusu ilkelerin birinci şartı, medeniyetimizin kaynağı Kitap ve Sünnet’tir.

 Teşekkürler, TBMM Sayın Başkanı, medeniyetimizin üzerine atılan laiklik betonunun bir ucundan tutup atılması için sarfettiğiniz güzel cümlenizden dolayı. Elinizden öpüyorum. Düşüncenizi söylemeye devam edin, hiç kimseden korkmayın, Rabbim yanınızda, millet arkanızdadır. Sağ ol, var ol, Sayın Başkanım. Hoşça kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi