Ders; Adamlık - Hoca; Ahmet Davutoğlu
Türkiye tarihinde;
Başbakanlık krizi bu dozda, bu şekliyle ilk kez yaşanıyor belki…
İçerde ve dışarda onca tehlikeli süreç doludizgin devam ederken, savaş kapımızı, eşiğimizi geçip KİLİS’e yerleşmeye çalışırken, Güneydoğu alev-alev yanarken, ekonomik kriterler bir ayılıp bir bayılırken…
AK Parti Meclis ve kamuoyu desteği açısından en “güçlü” olduğu ‘an’, Genel Başkanını değiştirmeye kalkarak, hem içerde hem de dışarda, kendisini tartışmaya açıverdi…
***
Ortalık toz, duman…
***
Ahmet Davutoğlu’nun, AK Parti ve hükümette yirmi aylık görev süresi boyunca;
Bir kez bile adı yolsuzlukla, usulsüzlükle, imtiyaz ve torpille anılmadı…
Yangına körükle gittiğini gören de olmadı…
“Lidere nezaketsizlik olur” endişesiyle çok eleştirilmesine rağmen, bir an dahi olsa aykırı bir pozisyon almadı… Almak isteyenlere müsaade etmedi… Ayrılık kararını açıkladığı zaman da dâhil olmak üzere “biatini”, sözünü, bir ‘an’ çiğnendiği görülmedi…
***
Etrafına ve efradına zulüm ettiği, keyfi davrandığı, ön yargılı yaklaştığı, nezaketten uzaklaştığı, ölçüsüzleştiği müşahede edilmedi…
“Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen, her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu harekette ki, hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam… AK Parti’nin zarar görmesine asla izin vermem…”
Yukarıda ki cümlesiyle de nezaketle, vakarla son noktayı koyarak, kendinin odak noktası haline getirilecek bir FİTNE ’ye de müsaade etmeyeceğini gösterdi…
Ne kimseye işaret verdi, ne de verilen işaretlere göz kırptı…
***
Görevi “emanet” gibi aldı, kendi tabiriyle “Nefsini ayaklar altına alarak” ihanet etmeden şimdide teslim ediyor…
Üzerine çok gelinirse, bundan sonraki süreçte ne olacağı belli olmaz belki ama Başbakan olarak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri tarihinin, en çok tartışılan, farklı ve yoğun krizlerle en çok imtihan edilen isimlerinden oldu…
Konya Sevdasını gittiği her coğrafyaya, bir bayrak gibi taşıdı, dilinden de yüreğinden de düşürmedi…
Konya onu, “O” da Konya’yı çok sevdi…
***
Başını DİK tuttu…
Bir an olsun peşinden gelenlerinde başını yere eğdirmedi…
Japonların onur ve haysiyet üzerine oturttukları dramatik bir “bağlılık” gelenekleri vardır;
“Harakiri”
Ne tuhaftır ki, Türkiye’de bu deyimin karşılığı gizli bir hayranlıkla “kerizlik” olarak okunur…
Japonca ’da karşılığı; “karnı yarmak” demektir…
Yapılan bir hatadan ziyade, canı pahasına sorumluluğu yüklenmek olarak okunur Japon kültüründe…
Başbakan bu anlamda;
“Bana inanmıyor musunuz? Öyleyse buyurun..” tarzı onurlu bir duruşla siyasi bir belki de “Harakiri” yaparak, makamları elinin tersiyle iterek, sıkıntının bulunduğu alanın karnını yararak, kendini FEDA etmiştir…
Dün milyonlar veda niteliğinde konuşmasını dinlerken, sesi titredi, milyonlarla birlikte, özellikle de Konyalıları ağlattı… Duygusal, samimi, içten, konuşmasıyla aslında, siyasetin duymak istemediği o en önemli DERSİ verdi…
Dün,
DERS; ADAMLIK
HOCA; Ahmet DAVUTOĞLU’ydu…
Bu erdemli hareketinden, siyasi çevrelerde unutulmaya yüz tutmuş, ERDEMLİ TAVIR arzusu tabana yayılır mı?
Bu sorusunun cevabını Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin mısralarında arayalım;
“Hak şerleri, hayr eyler
Ârif anı seyreler
Zan etme ki, gayr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…”