Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Darwinizm

Darwinizm

Darwin teorisi, bir hafta-öngündür medyada tartışılmaktadır. Bu yıl Yahudi Darwin’in doğumunun 200’ncü yıl dönümüymüş. TÜBİTAK Darwin’le ilgili 200’ncü yıl sayısını bazı gerekçeler ileri sürerek durdurmuş. Bazı çevreler, “mal bulmuş mağribi gibi,” bunu fırsat bilerek, “Bu bilime karşı konulmuş bir sansürdür.” diyerek hükümeti hedef almaktadır.

Mesele üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. TÜBİTAK’ın Darwin’le ilgili tutumu bahane edilerek hükümetin şahsında dine hücum etmektir.

Darwin teorisi, bir teori olmaktan ziyade hesabı reddetmek için ortaya atılmış aslı, esası olmayan indi bir görüştür. Teori, bir nazariyedir. Yani ispat edilmemiş bir görüştür.

Darwin teorisi, bir teori kabul edilse bile bunu insanlığa ispat edilmiş gibi sunmak, ideolojik bir yaklaşımdır; ön yargılı bir davranıştır; hesabı reddetme tezini kuvvetlendirerek, pozitivizmi yeniden canlandırmaktır. Böylece ekonomik ve siyasi çıkarlarını korumaktır.

Pozitivist düşünce 1950 yılından itibaren zayıflamaya başlamış, yerini hesaba inanma düşüncesi almaya başlamıştır. İşte günümüzde tekrar Darwin teorisinin gündeme gelmesinin sebebi budur.

Vahye göre vahiy ayrı, bilim ayrı değildir. Bilim vahyin bir parçasıdır. Çünkü Allah’ın kanunları ikidir: Birincisi, insanlığın uyması gereken kanunlar. İkincisi tabiat kanunlarıdır. Bilim, canlıların ve tabiat kanunlarının üzerinde deneye, gözleme ve tecrübeye dayalı bir çalışmadır.

Bu sebeple bilim, İslam dininin yerine konulamaz; çünkü biraz önce söylediğim gibi, vahyin bir parçasıdır. Bu sebeple bilim, Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini ispat eder; gücünü ve kudretini ortaya koyar.

İslam dinini, skolâstik düşünce gibi algılamak doğru değildir; çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık düşüncelerinin aslı tahrif edilmiştir. Bu sebeple skolâstik düşünce ile bilim arasında çatışma çıkmış ve her biri alanlarına çekilmiştir; ondan sonra birbirinin alanına müdahale etmemiştir.

İslam dini ile bilim arasında böyle bir sorun yoktur. Bunun böyle olduğunu içimizdeki sefihler de bilmektedirler; ama bir türlü gerçeği görmek istememektedirler. Gerçeği görecek olurlarsa varlık sebepleri sona erecektir.

Hesap haktır. Bu sebeple sefihler, insanın maymundan geldiğini (!) insanlığa yutturmak için çalışsalar da hesaptan kaçamazlar; yakında hesabı görecekler. “Kur’an’ın ifadesiyle, “keşke toprak olsaydık” diyecekler ama iş işten geçmiş olacaktır (1).

İnsan, maymundan gelmiş olsaydı, maymun gibi taklitçi olurdu, maymun gibi yaptıklarından sorumlu olmazdı. Allah, emaneti ne dağlara yüklemiş ve ne de hayvanlara yüklemiştir. Emaneti insan yüklenmiştir (2).

Kur’an-ı Kerimde, Yahudilerden bir kısmının maymuna çevrilmesi, insanın maymundan geldiği anlaşılmaz. Onlardan bir kısmının maymuna çevrilmesinin sebebi, cumartesi yasağını çiğnemeleridir. Yahudiler, cumartesi günü sadece ibadetle meşgul olacaklardı; fakat onlar hırslanarak o gün balık avlamışlardır. Allah’ta onları maymuna çevirmiştir. Maymuna çevrilenler üç gün yaşadıktan sonra ölmüşlerdir. Bu sebeple onların neslinden hiç kimse gelmemiştir.

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de bu yüzden kendilerine aşağılık maymunlar olun! Dediklerimizi elbette bilmektesiniz” (3).

Bu ayetin devamında şöyle buyrulur: “Biz bunu (maymunlaşmış insanları) hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, muttakiler için de bir öğüt vesilesi kıldık.”

İnsanın neden yaratıldığı ve nasıl yaratıldığı ile ilgili geniş bilgi için Müminin ve Vâkıa Surelerini okuyun ve sırası gelince çevrenize anlatın.

Kaynaklar:

1.  Bkz. Nebe: 40

2.  Haşr:21

3. Bakara:61. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi