Cumhuriyet ve Demokrasi
Cumhuriyetimizin kuruluşu ile onun asıl gerekçeleri ve demokrasiyi bize de getirmiş oldu mu?
Tarihi oluşumlarımızda da bu yön, tetkik edilerek bizlere sunulmuş mu ve sunuluyor mu?
Yoksa herkes kendi düşüncesine veya aldığı talimata, benimsediği ideolojiye göre mi yorum yapmakta. Tarihî yazılar yazmakta.
Son yıllar da, TV.’ler bile yıllar öncesinin belge ve film fotoğrafları ile çeşitli oluşumlarını sunmakta. Çoğu yabancılarca hazırlanmış. Kimi asla uygun kimi atlanarak sunulmakta.
Bunları sunarken bile sunucunun mu, talimatçının mı kimin görüşü ise..
Anlatış şekillerinde bile kendi düşüncesine göre yorumlar yapılması eksik olmuyor.
Biri, çılgınlık havasında bir kitap yayınlıyor. Okuyanlar “böylemiymiş” derken. Buna karşı olumlu olumsuz eleştiriler de ortaya dökülüveriyor.
Keza son yayınlanan filmin ortalığı daha da karıştırıverdiğini hepimiz görmekteyiz.
Bilhassa kendilerini sabit fikirlere meyletmiş ve bunun müdafaası içinde olanların tepkilerinde…
Olumsuz beyanlarının manalarında, kişiyi insanüstü imiş gibi gösterme yoluna gittikleri de var sayımdan uzak değil.
Mustafa denilen film isimde ona “Mustafa denilir mi?” diye kızgınlık sunarken. İslam ve maneviyat karşıtlığı için de Yüce Peygamberimiz (S.A.V.) için birazda küçümseyerek “Mustafa” demekten ve yazmaktan da geri kalmazlar!.
***
Biz, Padişah- Sultan hatta Meşrutiyet dedikleri devirden Cumhuriyet devrine geçtik ve devam etmekteyiz.
Bilhassa ateistlik yolunda olanlarımız. Cumhuriyet, yani halkın seçimi ile gelecek olan idare şeklinin esası “İslâm dininin içinde” olduğu ki…
Peygamberimiz vefatı esnasında. “sizden sonra kime biat edeceğiz” diye soran sahabesine.
“Halk kime biat ederse o dur. Ben kimseyi tavsiye edemem” buyurmaları ile halkın biat ettiği kişilerin, Halife olarak geçen idarecinin etrafında oldukları tarihî gerçektir.
Bunu bilmezler veya bilemezlikten gelip, Cumhuriyet şeklinin İslâm dininin temeli olduğuna hiç uğramadan…
Maneviyat sahiplerine iftira yoluna da girip “Onlar “Cumhuriyet değil Halifelik isterler” diye birde işin içine “İrtica” ilavesiyle yanlış düşüncelere girerler.
Aslında girdiklerinin bir yönü vardır. “İslâmî Cumhuriyet” Yezit ve babasının yozlaştırdığı gibi.
Tek ve baskılı hâkimiyet içinde olmayı başarmak için yaygaraya girerler.
***
İlk cümlemde de belirttiğim gibi. Batı hayranlığın da esas adapte edeceklerimizi pas geçip.
Dünyada en iyi ve eşi bulunmaz medeniyetimize halel getirecek moda ve zevk âlemi işlemlerini kopya ederken…
Bir de onların Cumhuriyet’leri içinde ki demokrasilerini de kopya edebildik mi?
Yoksa onlardan sadece “Cumhuriyet” isim ve şeklini alıp kendi düşüncelerimizi ön plana çıkararak halka karşı hâkimiyet içinde bir oluşuma mı geçiverdik?
Elbette zaman geçecek. Yasaklanıp depolarda küflenmiş saklı belgelerden bulunabilenler yanında…
Halen mevcut olan ve yabancı devlete mensup olup kendi devletinin yanlış veya menfaat gayretlerini de açıkça yazabilip doğrulara doğru giden tarihi yazı ve belgeli filmler açıklığa kavuşturacaktır.
Kavuşturacaktır ama bu günkü bilemeyen bunları göremeyen gençler ki, demokrasinin tam olmasa da gelmiş olduğu tarihten sonra dünyaya gelenlerden..
Altmış yaşın altında olan çoğunluğun “Cumhuriyeti biz kurduk. Demokrasiyi biz başlattık” diyen bağrışışlara inanıp arkalarına düşebilmektedirler.
Yeri gelince, ileri tarihi bilgilerden evvel hemen söyleyeyim.
Cumhuriyet kuruluş şeklini CHP olarak teklif edilmişte öyle başlamış olasılığı tarihsel olarak pek bağdaşmıyor.
Bilindiği gibi seçilerek milletvekili olan Vekillerin iştirakiyle 23 Nisan 1920 de ki açılan TBMM’si.
Cumhuriyet şeklinin başlatılmış olmasını gözler önüne getirmiş olmuyor mu?
Nitekim, bu meclisin çalışmaları esnasında Türkiye Cumhuriyeti devleti isminin resmen kanunlaşması, bu tarihte savaşlar devam ettiği için gecikerek 1923 yılı ilk aylarında başlatılan çalışmalar, henüz ortada herhangi bir parti olmayıp sadece 11Eylul yeni kurulan bir patinin kuruluş işlemleri içinde iken, meclisçe daha evvel ele alınan “Cumhuriyet kuruluşu” resmen kabul edilmiş olmaktadır.
Olaya iyi bir bakış açısından baktığımız da, “Cumhuriyet şekli” yok iken yıllar evveli kurulmuş bir parti tarafından yapılmış gibi mal etmek, herhalde yerinde olmayacaktır.
Çünkü CHP’nin resmi kuruluşundan sadece 1 ay18 gün sonra alınan kararın aylar evveli müzakeresi başlamış olduğu da bir gerçektir.
Osmanlı devrinin son yıllarında başlayıp bu günlere kadar gelen sadece “Cumhuriyet’e geçiş” oluşumları ve demokrasiyi
Tarafsızlık içinde, öğrendiklerim yanında yaşamım içinde olanlara da gelecek yazımız da bir göz atarız inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Yoksa herkes kendi düşüncesine veya aldığı talimata, benimsediği ideolojiye göre mi yorum yapmakta. Tarihî yazılar yazmakta.
Son yıllar da, TV.’ler bile yıllar öncesinin belge ve film fotoğrafları ile çeşitli oluşumlarını sunmakta. Çoğu yabancılarca hazırlanmış. Kimi asla uygun kimi atlanarak sunulmakta.
Bunları sunarken bile sunucunun mu, talimatçının mı kimin görüşü ise..
Anlatış şekillerinde bile kendi düşüncesine göre yorumlar yapılması eksik olmuyor.
Biri, çılgınlık havasında bir kitap yayınlıyor. Okuyanlar “böylemiymiş” derken. Buna karşı olumlu olumsuz eleştiriler de ortaya dökülüveriyor.
Keza son yayınlanan filmin ortalığı daha da karıştırıverdiğini hepimiz görmekteyiz.
Bilhassa kendilerini sabit fikirlere meyletmiş ve bunun müdafaası içinde olanların tepkilerinde…
Olumsuz beyanlarının manalarında, kişiyi insanüstü imiş gibi gösterme yoluna gittikleri de var sayımdan uzak değil.
Mustafa denilen film isimde ona “Mustafa denilir mi?” diye kızgınlık sunarken. İslam ve maneviyat karşıtlığı için de Yüce Peygamberimiz (S.A.V.) için birazda küçümseyerek “Mustafa” demekten ve yazmaktan da geri kalmazlar!.
***
Biz, Padişah- Sultan hatta Meşrutiyet dedikleri devirden Cumhuriyet devrine geçtik ve devam etmekteyiz.
Bilhassa ateistlik yolunda olanlarımız. Cumhuriyet, yani halkın seçimi ile gelecek olan idare şeklinin esası “İslâm dininin içinde” olduğu ki…
Peygamberimiz vefatı esnasında. “sizden sonra kime biat edeceğiz” diye soran sahabesine.
“Halk kime biat ederse o dur. Ben kimseyi tavsiye edemem” buyurmaları ile halkın biat ettiği kişilerin, Halife olarak geçen idarecinin etrafında oldukları tarihî gerçektir.
Bunu bilmezler veya bilemezlikten gelip, Cumhuriyet şeklinin İslâm dininin temeli olduğuna hiç uğramadan…
Maneviyat sahiplerine iftira yoluna da girip “Onlar “Cumhuriyet değil Halifelik isterler” diye birde işin içine “İrtica” ilavesiyle yanlış düşüncelere girerler.
Aslında girdiklerinin bir yönü vardır. “İslâmî Cumhuriyet” Yezit ve babasının yozlaştırdığı gibi.
Tek ve baskılı hâkimiyet içinde olmayı başarmak için yaygaraya girerler.
***
İlk cümlemde de belirttiğim gibi. Batı hayranlığın da esas adapte edeceklerimizi pas geçip.
Dünyada en iyi ve eşi bulunmaz medeniyetimize halel getirecek moda ve zevk âlemi işlemlerini kopya ederken…
Bir de onların Cumhuriyet’leri içinde ki demokrasilerini de kopya edebildik mi?
Yoksa onlardan sadece “Cumhuriyet” isim ve şeklini alıp kendi düşüncelerimizi ön plana çıkararak halka karşı hâkimiyet içinde bir oluşuma mı geçiverdik?
Elbette zaman geçecek. Yasaklanıp depolarda küflenmiş saklı belgelerden bulunabilenler yanında…
Halen mevcut olan ve yabancı devlete mensup olup kendi devletinin yanlış veya menfaat gayretlerini de açıkça yazabilip doğrulara doğru giden tarihi yazı ve belgeli filmler açıklığa kavuşturacaktır.
Kavuşturacaktır ama bu günkü bilemeyen bunları göremeyen gençler ki, demokrasinin tam olmasa da gelmiş olduğu tarihten sonra dünyaya gelenlerden..
Altmış yaşın altında olan çoğunluğun “Cumhuriyeti biz kurduk. Demokrasiyi biz başlattık” diyen bağrışışlara inanıp arkalarına düşebilmektedirler.
Yeri gelince, ileri tarihi bilgilerden evvel hemen söyleyeyim.
Cumhuriyet kuruluş şeklini CHP olarak teklif edilmişte öyle başlamış olasılığı tarihsel olarak pek bağdaşmıyor.
Bilindiği gibi seçilerek milletvekili olan Vekillerin iştirakiyle 23 Nisan 1920 de ki açılan TBMM’si.
Cumhuriyet şeklinin başlatılmış olmasını gözler önüne getirmiş olmuyor mu?
Nitekim, bu meclisin çalışmaları esnasında Türkiye Cumhuriyeti devleti isminin resmen kanunlaşması, bu tarihte savaşlar devam ettiği için gecikerek 1923 yılı ilk aylarında başlatılan çalışmalar, henüz ortada herhangi bir parti olmayıp sadece 11Eylul yeni kurulan bir patinin kuruluş işlemleri içinde iken, meclisçe daha evvel ele alınan “Cumhuriyet kuruluşu” resmen kabul edilmiş olmaktadır.
Olaya iyi bir bakış açısından baktığımız da, “Cumhuriyet şekli” yok iken yıllar evveli kurulmuş bir parti tarafından yapılmış gibi mal etmek, herhalde yerinde olmayacaktır.
Çünkü CHP’nin resmi kuruluşundan sadece 1 ay18 gün sonra alınan kararın aylar evveli müzakeresi başlamış olduğu da bir gerçektir.
Osmanlı devrinin son yıllarında başlayıp bu günlere kadar gelen sadece “Cumhuriyet’e geçiş” oluşumları ve demokrasiyi
Tarafsızlık içinde, öğrendiklerim yanında yaşamım içinde olanlara da gelecek yazımız da bir göz atarız inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.