Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Cumhuriyet döneminde vakıflar ve faiz

Cumhuriyet döneminde vakıflar ve faiz

Devletin, bu dönemde de Osmanlı mirası olan vakıflara mesafeli duruşu devam etti. Devlet, bu dönemde vakıfları lağvedip vakıf gelirlerini devletleştirmek istiyordu. Partilerin halka vaatlerinden biri de, iktidara geldiklerinde vakıfları lağvedip vakıf gelirlerini devletleştirmekti.  Menderes hükümeti iktidara gelince 1954 yılında bütün vakıfların gelirlerine el koydu ve Vakıflar Bankası’nı kurdu. 

1967 yıllarına doğru devletin vakıflara bakışı olumlu yönde değiştiği için 13.7.1967 tarih ve 903 sayılı kanun ile yapılan değişiklik ile vakıfların sayısı arttığı gibi güçlü özel şirketler de vakıflar kurmaya başladı. 

Edindiğimiz istatistik bilgilere göre, 1923-1967 arasında kurulan vakıf sayısı toplam 73 adet iken, 1967- 1985 arası 18 yılda kurulan vakıf sayısı 1.877 idi. 1996 ise 439 vakıfla en fazla vakıf kurulan yıl oldu. 1990’lar yıllık olarak vakıf sayısı itibarı ile en canlı yıllar iken son yıllarda kurulan vakıf sayısı bir miktar düştü. 2013 itibarı ile Türkiye’deki toplam vakıf sayısı 4.774’dür.

2018 yılı itibarıyla yeni vakıf sayısı 5.158 adettir. Bunların 1.002 tanesi Sosyal Yardımlaşma Vakfı, 15 tanesi Çevre Koruma Vakfı, geriye kalan 4.141 tanesi de diğer yeni vakıflar-çok amaçlı yeni vakıflardır. Yeni vakıflar kapsamında 72 adet vakıf üniversitesi, 5 adet vakıf meslek yüksekokulu vardır. Vergi muafiyeti olan vakıf sayısı 274 adettir. Yeni vakıflara bağlı kâr amaçlı kuruluş/işletme sayısı 1.425’dir. Yeni vakıfların hizmet alanlarına bakıldığında 1.969 tanesi Türkiye genelinde, 1.434 tanesi ilçe düzeyinde, 1.151 tanesi il düzeyinde, 187 tanesi uluslararası düzeyde, 129 tanesi de bölgesel düzeyde faaliyet göstermektedir.

Dikkat edilirse vergi muafiyeti olan vakıf sayısı azdır. Vakıfların tamamı vergiden muaf tutulması gerekir. Vergiden muaf tutulursa vakıfların sayısı daha da artar. Bu, milletin yararına olur. Çünkü bu gün devletler tarafından yapılan birçok iş Asr-ı Saadet’ten itibaren Tanzimat’a kadar zenginler ve vakıflar tarafından yapılıyordu. Böylece İslam Tarihi bir Vakıf Medeniyeti’ne dönüşmüştü. 

Geçen yazımda ifade ettiğim gibi 1. Abdülhamid ve 2. Mahmud zamanlarında vakıfların özerk yapısı Evkaf nezareti sayesiyle merkezi devletle ilişkilendirildiği için zayıfladı. Tanzimat ile birlikte vakıfların vergi muafiyetlerinin büyük kısmı kaldırıldı, bazı vakıfların vergi muafiyetleri belli şartlarda devam etti… 

Vakıflar, faaliyetlerini vakfın kuruluş gayesine uygun olarak yürütmesi gerekir. Çünkü vakıflara verilen menkul ve gayrimenkuller Allah adına vakfedilmektedir. Vakfedilen artık Allah adına bir borç (karz-ı hasen) olarak verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara,245)

Vakıflar, vakfı zarara uğratmamak için vakıf parasını Osmanlı’da para vakıflarını işletme usulünü dikkate alarak değerlendirmesi gerekir.  Eski Diyanet İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen’in bu konudaki mütalaasını 19.11. 2019 tarihli Osmanlı’da para vakıflarını işletme usulü isimli yazımda ayrıntılı bir şekilde yazdım. Bakabilirseniz.

Bunu sunun için söylüyorum: Konya’daki bir vakfın mütevellisinden bir imam, vakfın hesapları görülürken vakfın parasını normal zamanlarda işletmemek suretiyle vakfı zarara uğratmakla suçlanmıştı.(1)

Vakıf paraları bankada değerlendirilecekse Katılım bankalarına yatırılmalı. Katılım bankaları faizle işlem yapan bankalar gibi değildir.

Bu konuda Hayrettin Karaman’ın 28 Temmuz 2019 tarihli “Katılım banka ve sigortacılığı;” 27 Ekim 2019 “Faizsiz finans ve katılım bankaları” isimli yazılarını okuyabilirsiniz. Veya Din İşleri Yüksek Kurulu’na sorabilirsiniz. 

Vakıf paraları faizle işlem yapan bankalara yatırtılırsa, vakıf mütevelli görevini kötüye kullanmış olur. Çünkü faiz alan Allah ve Resulüne savaş açmış olur. (Bakara,279)

Allah’a verilen borç para ile Allah ve Resulüne savaş açmak büyük bir cüretkârlık olur ki kalbinde zerre miktarı iman olan bir mütevelli bunu yapamaz.

Vakıfların bu hususta titiz davranacağını ve Allah adına verilen karz-ı haseni Allah’ın rızasına uygun bir şekilde işleteceğine inanmaktayız. 

Gelecek hafta STK’ların hizmetlerini ele alacağız. Hoşça kalın. 

 Kaynaklar:

1.Medeniyetler Buluşması 13. Ufuk Turu, Kosova,2016,s171.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Sadık Küçükhemek Arşivi