Çivi zade Muhyiddin Efendi
“Şeyhülislam ve Müftilenam” -11-
Çivi zade Muhyiddin Efendi, Menteşelidir. Menteşe, Muğla’nın kazasıdır. Çivi Zade lakabıyla meşhurdur. Üstatları Sa’di Çelebi, Fenari Muhyiddin Efendi, Mevlana Muhammed Paşa’dır. Çivi Zade Muhyiddin Efendi, ilk evvel Karabali Efendi’nin sahanında (*) asistan oldu. Edirne’de, Bursa’da müderrislik yaptı.
Çivi zade Muhyiddin Efendi, (devrinin ileri gelenlerine) erdem ve liyakatini takdir ettirdiği sebebiyle h. 934 yılında Mısır kadısı oldu. H. 944 yılında Anadolu Kazaskeri oldu. H.945 tarihinde ise şeyhülislam oldu. Üç sene sonra azledildi. Yevmiye iki yüz akçe maaş ile tekaüt / emekli oldu. Hacdan dönüşü müteakip semaniye medreselerinden birinde müderrislik yaptı.
Hayatının son zamanlarında Rum ili Kazaskerliğini elde etmiş ise de iki sene sonra h.954 tarihinde vefat etti. Kabri Ebu Eyyub civarındadır.
Çivi Zade gayet mütevazı, hak- perest (hakka gönül veren, doğruluktan ayrılmayan, doğruluğu seven) bir müftüydü. Vefatına tarih (yani ebced hesabına göre, şu şekilde tarih düşürülmüştür:) “Çivi Zade etti azimdir ki hayyu latif 954”
Fetva müddeti / görev süresi dokuz aydır. Azline sebep Muhyiddin-i İbn-i Arabî ile Celalüddin-i Rumi’nin fikirleri ve felsefesi aleyhinde idare-i kelam (söz tasarrufu ) etmiş olmasıdır.
Çivi Zade’nin eserleri, bazı değerli eserlere ta’likatı ile bir iki teliften /eserden ibarettir.
…………
* Sahan: Semaniye medreselerine denir: Kenthaber Kültür Kurulu 22 Ocak 2008 tarihinde Semaniye medreseleri hakkında şöyle demektedir: “İstanbul ili Fatih ilçesi, Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446/1451–1481) 1463–1470 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesinin bir bölümünü oluşturan medreseleri İstanbul’un fethinin hemen arkasından Ayasofya’daki medresesinden sonra yaptırmıştır. Caminin iki yanında sıralanan medreselere “Sahn-i Seman” isimleri verilmiştir. Bu medreselerin dışında ve yine caminin iki yanında, arazinin meyilli olmasından ötürü daha aşağıda olduğundan “Tetimme” denilen öğrencilerin eğitime hazırlık medreseleri bulunuyordu. Bu medreselerden caminin Marmara Denizi yönünde olanlar Fatih’ten Edirnekapı’ya kadar uzanan Fevzi Paşa Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yıktırılmış, Haliç tarafındakilerin yerlerine de bir ilkokul yapılmıştır. Bu medreselerden Haliç tarafındakilere Karadeniz Medreseleri ismi altında “Bahr-i Siyah”, Marmara tarafındakilere de Akdeniz anlamına gelen “Bahr-i Sefid” isimleri verilmişti. Saraçhanebaşı’ndan Edirnekapı’ya doğru uzanan yol üzerinde “Baş Kurşunlu”, “Baş Çifte Kurşunlu”, “Ayak Çifte Kurşunlu”, “Ayak Kurşunlu” şeklinde de isimlendirilmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmet, caminin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekizer yapıdan meydana getirdiği Semaniye Medreselerinde sekiz ayrı müderrisin ders okutmasına karar vermiştir. Bunların arkasındaki yüksek derecede öğretim kurumu olan Semaniyeye öğrenci yetiştirmek amacı ile de Tetimme Medreselerini yaptırmıştır. Medreselerin yapımında Veziri Azam Mehmet Paşa’yı derslerin düzenlenmesinde Molla Hüsrev ile Ali Kuşçu’yu görevlendirmiştir. Bu medreselerde Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrin âlimleri müderrislik görevini üstlenmişlerdir. Semaniye Medreselerinde Mantık, Fıkıh, Kelam, Tefsir gibi ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi ve Tıp da okutulmuştur. Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmış olan bu medreselerin her biri on dokuzar hücre ve bir de dershane mescitten meydana gelmiştir. Medrese hücreleri kare planlı olup, avluya birer kapı ve pencere ile açılmışlardır. Ayrıca arka cephelere de altlı üstlü birer pencereleri bulunmaktadır. Bunların üzerleri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür. Dershane olarak nitelenen bölüm ise yine kare planlı olup, diğer hücrelerden daha yüksek ve gösterişli biçimdedir. Dershanenin üzeri de kasnaklı kubbe ile örtülüdür.
Medreselerin ortak özelliği ortalarında revaklı birer avlularının bulunmasıdır. Tetimme Medreseleri ise günümüze gelemediğinden bunların mimarisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bazı kaynaklara dayanılarak bunların üzerlerinin çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır.
Fatih Külliyesini oluşturan medreseler 1766 depreminde cami ve diğer yapılarla birlikte zarar görmüşse de kısa süre içerisinde yeniden onarılmışlardır. Tetimme Medreselerinin yıktırılması ve temel altı toprak tabakasının ortaya çıkması üzerine Akdeniz Medreseleri yıkılma tehlikesi ile karşılaştığından bunlar kalın gergi demirleri ile desteklenmiştir. Bu medreseler 1955 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve bir bölümü öğrenci yurdu olarak kullanılmıştır.”
--------------
Kaynaklar:
İlmiye Salnamesi, S:361
Çivi zade Muhyiddin Efendi, Menteşelidir. Menteşe, Muğla’nın kazasıdır. Çivi Zade lakabıyla meşhurdur. Üstatları Sa’di Çelebi, Fenari Muhyiddin Efendi, Mevlana Muhammed Paşa’dır. Çivi Zade Muhyiddin Efendi, ilk evvel Karabali Efendi’nin sahanında (*) asistan oldu. Edirne’de, Bursa’da müderrislik yaptı.
Çivi zade Muhyiddin Efendi, (devrinin ileri gelenlerine) erdem ve liyakatini takdir ettirdiği sebebiyle h. 934 yılında Mısır kadısı oldu. H. 944 yılında Anadolu Kazaskeri oldu. H.945 tarihinde ise şeyhülislam oldu. Üç sene sonra azledildi. Yevmiye iki yüz akçe maaş ile tekaüt / emekli oldu. Hacdan dönüşü müteakip semaniye medreselerinden birinde müderrislik yaptı.
Hayatının son zamanlarında Rum ili Kazaskerliğini elde etmiş ise de iki sene sonra h.954 tarihinde vefat etti. Kabri Ebu Eyyub civarındadır.
Çivi Zade gayet mütevazı, hak- perest (hakka gönül veren, doğruluktan ayrılmayan, doğruluğu seven) bir müftüydü. Vefatına tarih (yani ebced hesabına göre, şu şekilde tarih düşürülmüştür:) “Çivi Zade etti azimdir ki hayyu latif 954”
Fetva müddeti / görev süresi dokuz aydır. Azline sebep Muhyiddin-i İbn-i Arabî ile Celalüddin-i Rumi’nin fikirleri ve felsefesi aleyhinde idare-i kelam (söz tasarrufu ) etmiş olmasıdır.
Çivi Zade’nin eserleri, bazı değerli eserlere ta’likatı ile bir iki teliften /eserden ibarettir.
…………
* Sahan: Semaniye medreselerine denir: Kenthaber Kültür Kurulu 22 Ocak 2008 tarihinde Semaniye medreseleri hakkında şöyle demektedir: “İstanbul ili Fatih ilçesi, Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446/1451–1481) 1463–1470 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesinin bir bölümünü oluşturan medreseleri İstanbul’un fethinin hemen arkasından Ayasofya’daki medresesinden sonra yaptırmıştır. Caminin iki yanında sıralanan medreselere “Sahn-i Seman” isimleri verilmiştir. Bu medreselerin dışında ve yine caminin iki yanında, arazinin meyilli olmasından ötürü daha aşağıda olduğundan “Tetimme” denilen öğrencilerin eğitime hazırlık medreseleri bulunuyordu. Bu medreselerden caminin Marmara Denizi yönünde olanlar Fatih’ten Edirnekapı’ya kadar uzanan Fevzi Paşa Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yıktırılmış, Haliç tarafındakilerin yerlerine de bir ilkokul yapılmıştır. Bu medreselerden Haliç tarafındakilere Karadeniz Medreseleri ismi altında “Bahr-i Siyah”, Marmara tarafındakilere de Akdeniz anlamına gelen “Bahr-i Sefid” isimleri verilmişti. Saraçhanebaşı’ndan Edirnekapı’ya doğru uzanan yol üzerinde “Baş Kurşunlu”, “Baş Çifte Kurşunlu”, “Ayak Çifte Kurşunlu”, “Ayak Kurşunlu” şeklinde de isimlendirilmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmet, caminin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekizer yapıdan meydana getirdiği Semaniye Medreselerinde sekiz ayrı müderrisin ders okutmasına karar vermiştir. Bunların arkasındaki yüksek derecede öğretim kurumu olan Semaniyeye öğrenci yetiştirmek amacı ile de Tetimme Medreselerini yaptırmıştır. Medreselerin yapımında Veziri Azam Mehmet Paşa’yı derslerin düzenlenmesinde Molla Hüsrev ile Ali Kuşçu’yu görevlendirmiştir. Bu medreselerde Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrin âlimleri müderrislik görevini üstlenmişlerdir. Semaniye Medreselerinde Mantık, Fıkıh, Kelam, Tefsir gibi ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi ve Tıp da okutulmuştur. Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmış olan bu medreselerin her biri on dokuzar hücre ve bir de dershane mescitten meydana gelmiştir. Medrese hücreleri kare planlı olup, avluya birer kapı ve pencere ile açılmışlardır. Ayrıca arka cephelere de altlı üstlü birer pencereleri bulunmaktadır. Bunların üzerleri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür. Dershane olarak nitelenen bölüm ise yine kare planlı olup, diğer hücrelerden daha yüksek ve gösterişli biçimdedir. Dershanenin üzeri de kasnaklı kubbe ile örtülüdür.
Medreselerin ortak özelliği ortalarında revaklı birer avlularının bulunmasıdır. Tetimme Medreseleri ise günümüze gelemediğinden bunların mimarisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bazı kaynaklara dayanılarak bunların üzerlerinin çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır.
Fatih Külliyesini oluşturan medreseler 1766 depreminde cami ve diğer yapılarla birlikte zarar görmüşse de kısa süre içerisinde yeniden onarılmışlardır. Tetimme Medreselerinin yıktırılması ve temel altı toprak tabakasının ortaya çıkması üzerine Akdeniz Medreseleri yıkılma tehlikesi ile karşılaştığından bunlar kalın gergi demirleri ile desteklenmiştir. Bu medreseler 1955 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve bir bölümü öğrenci yurdu olarak kullanılmıştır.”
--------------
Kaynaklar:
İlmiye Salnamesi, S:361
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.