Çevre sorumluluğu
Çevre konusu muhtevâsında pek şey barındırır. Çevre denince yalnızca içinde yaşadığımız aynı zamanda doğru kullanmak zorunda olduğumuz tabiat ve doğa gelmemeli akla. Bu zorunlulukları uzaktan yakından ilgilendiren pek çok husûsu çevre sorumluluğuna dâhil edebiliriz.
Günümüz popüler kültürünün insanlara pompaladığı sınırsız ve kontrolsüz tüketim çılgınlığı da çevreye zarar veriyor. Yüce İslam, Cenâb-ı Hakk’ın tabi nimetlerinden faydalanmayı insanlara helal dâirede müsâde eder ancak onların sorumsuz ve sınırsız kullanımına bir ölçü ve denge getirir. Müslüman birey kendisi için hazırlanan eşsiz güzellikteki dünya nimetlerini kullanırken çılgınca israf bataklığına sürüklenemez. Bilakis o nimetleri tüketirken İslâm’ın iktisat ilkesine riâyet ederek kullanır.
Bilindiği gibi dünyâdaki su, petrol ve diğer yakıt kaynakları sınırlıdır. Bunların sorumlu kullanılması israf edilmemesi gerekir. İsraf ve savurganlık kutsal kitâbımızda da yer almıştır A’raf Sûresi 31. Âyeti kerimede: “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenler sevmez.” Buyrulur. Bizler yüce Allah Teâlâ’nın yeryüzündeki halifeleri olarak bulunuyoruz. Yeryüzünde vâr olanlar bizlere emâneten verilmiştir ve bir gün onları nasıl kullandığımıza dâir bizden hesap sorulacaktır.
Bu kutsal temel üzerinden hareket eden Müslüman insan, çevreye karşı sorumlu davranır. Canı istedi diye çevredeki tabiatı bozamaz, zarar-ziyan veremez, köyüne arazi kazanmak için ormanları yakamaz, fabrikasındaki zararlı atıkları nehirlere, denizlere boşaltamaz, sorumlu davranır. Hatta öyle ki Müslüman insan evindeki kediyi-köpeği aç-susuz bırakamaz, saksıdaki çiçeğini sulamaya kadar Müslüman kişi sorumluluk sâhibidir.
Müminin çevre duyarlılığı hassastır. O önce Rabb’ine sonra içinde yaşadığı çevreye karşı üzerine düşen sorumluluğu yerine getiren kişi olmalıdır. Mesela; Müslüman kişi içtiği meyve suyunun, yediği çikolatanın ambalajını arabadan dışarı atamaz, bahçelerde beğendiği çiçekleri rastgele koparamaz, büyük alanlarda icra edilen toplantılarda tüketilen su şişelerini, dağıtılan broşürleri yerlere atamaz, evde kullanılmış kızartma yağlarını lavaboya dökemez. Müslüman insan her şeyiyle hayâtı sorumluca kullanan kişidir. Kur’ân’ın temeli bu bilince dayanır. Bizim inancımız kişilerin çevresine karşı sorumsuzca davranışına müsâde etmez. Bu bizim inanışımızın sorumluluğun yanı sıra sevgi merkezli ahlâkî bir davranış biçimidir.
Bizler; ‘Kıyâmetin kopmaya başladığını görsen bile elindeki tâze fidânı dik’ diye tavsiye buyuran bir güzel çevreci Peygamber aleyhissalâtu veselâm’ın ümmetiyiz. O ki aleyhisselam yaşadığı saadet devrinde uyguladığı çeşitli çalışmalarla insanları ziraata, ağaç dikmeye, yeşil alanları çoğaltmaya teşviklerinin yanı sıra yeşil alanları korumaya kadar çevresine büyük ehemmiyet vermiştir. Tabiata, bitkilere, hayvânata en ufak zarar vermeye asla râzı olmamıştır. O çevreci peygamber aleyhissalâtu vesselam, akarsuları kullanırken dahi israf edilmemesine dikkat çekmiştir. Kuşların vurulmasına, karıncaların yuvalarının bozulmasına, ağaçların dallarının kırılmasına, hayvanların kendi güçlerinin sınırını aşacak şekilde kullanılmasına müsâde etmemiştir yapanları derhal ikaz etmiştir.
Cenâb-ı Hakk’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği bu güzide Peygamber, davranışlarında her boyutlu rahmeti tecelli ettirmiştir. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın çevresine gösterdiği engin dikkat, hassâsiyet ve incelik herkesin takdirini toplamıştır. O’nun sevgi, şefkat ve merhameti bütün varlıkları kuşatır mâhiyettedir. Dünyâda yaşayan her canlı varlık O’nun merhametinden hisse almıştır. Bizler de hayâtı yaşarken bu bilinçle hareket etmeliyiz vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.