Burnumun direği sızladı ve iletişim fakülteleri!
Futbolun kutsal mekanları stadlardır...
Aksini kimse iddia edemez...
Eyvallah...
Ancak bazı stadlar vardır, spor kompeksi gibidir...
Sadece futbol sahası değildir oralar...
Aynen bizim stadımız gibi.
xxx
Şehrin en önemli sembollerinden birisiydi...
Daha önce de yazdım...
Tekrarlamanın bir manası yok...
Eveleyip gevelemeye de gerek yok...
Bir devir kapanıyor.
xxx
Dün özellikle gittim...
Kepçelerin ilk vurulduğu, güney girişe...
Son kez baktım, sporun kutsal mekanına...
İçim “cız” etti...
Burnumun direği sızladı...
Bu yıkımın tesellisi yok, ancak Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay'ın, “Eski stadyum alanında Millet Bahçesi yapımı için tribünlerin yıkımına devam ediyoruz. Stadın bir kısmını korumayı ve geçmişi geleceğe taşımayı düşünüyoruz. Güzel olacak inşallah” sözleri, minikte olsa içimizi ferahlattı...
Bunu da görmezden gelmemek lazım...
Bizim ya da bizden 1-2 jenerasyon önde olanların “ana kapı” dediği, bana göre tarihi giriş öylece kalacakmış...
Sonra “kapalı tribün” öylece duracakmış...
Son olarak ise, eski il müdürlüğü binası...
İlaveleri yıkılacak, eski taş bina kalacakmış...
İnsanlar, en azından stadın girişi, eski il binası ve kapalı tribünle olan anılarını sürdürmüş olacaklar...
Bu da bir şey...
Sağolsun Uğur Başkan.
xxx
İLETİŞİM FAKÜLTELERİ
Bence kapansın...
Sadece iletişim fakülteleri mi?
Yetmez...
Gazeteler de...
Hoş, zaten uzatmaları oynuyorlar...
Özellikle de Anadolu'da...
Gitti gidiyor.
xxx
Bu işin bir boyutu...
Başka bir boyutu ise saygınlığı kalmadı sektörün...
Hem de hiç...
“Gazeteciyim” diyen birisi, basın meslek ilkelerine saygılı, ölçülü, dürüst, samimi ve araştıran olmalı...
İtibarlı olmalı ki, toplum tarafından sevilsin...
Ama, nerde!
Kaybediyoruz...
İlkelerimizi kaybettiğimiz gibi, itibarımızı da kaybediyoruz...
Bu mesleği vicdanlarını düşünürek değil, cüzdanlarını düşünerek yapmaya çalışanlar kaybediyor, ama ne yazık ki, toplum bizim baktığımız yerden bakmıyor...
Kurunun yanında yaş da yanıyor...
Herkes gazeteci!
Ben her zaman şunu söyledim ve söylemeye de devam edeceğim...
Önce insanız...
Sonra gazeteciyiz...
İçimizdeki bazıları ise önce gazeteci, sonra insan olmakta ısrarlı!
Böylelerine ne denilebilir ki?
Bunun için de, iletişim fakülteleri devam edecekse, önce insan, sonra gazeteci yetiştirmeli...
Önce gazeteci, sonra insan yetiştireceklerse de, hiç vakit geçirmeden, kapılarını kapatsınlar...
Yukarıda da belirttiğim gibi, sektör zaten uzatmaları oynuyor...
“Çabalama kaptan ben gidemem” diyor...
Sektörün ekonomik kısmı gibi, insani kısmı da yerlerde sürünüyor...
Dolayısıyla da çabalamanın bir manası yok...
Özetlersem; sokaktaki adam bizi, biz de sektördeki gidişatı beğenmiyorsak, gazetecilik yapmakla, gazete yapmanın ne anlamı var?
Okunmuyorsan, alıcın ve itibarın da yoksa, neyin derdindesiniz, ey ahali?