Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Bugünün dünyâsı 

Bugünün dünyâsı 

Bugünün dünyâsında ‘sabır-kanaat-şükür bereketi’ yerini ‘lüks-israf-hırs-gösteriş’e bıraktı. Ve günümüz Müslüman’ı dış dünyânın câzibesi ile iç dünyânın hakikatleri arasında sıkıştı kaldı. Neticede güya kendince -çağa uyayım- derken gevşeyen, dînî kâideleri önemsemeyen devrin insanına dönüşen Müslüman, daha açıkçası –Modern Müslüman- tarzı ortaya çıktı. Öyle ki marka düşkünlüğünden tesettür defilelerine, tâtil alışkanlıklarından flört ve erkek arkadaş kavramlarına kadar sözüm ona (!) başı kapalı bayanlar kafelerde nargile içmesinden sokaklarda sigara içmelerine varıncaya kadar bir yanlışlıklar zinciri devam etti ve ediyor. Eskiden kapalı mekanlarda el-ele, kol kola, diz-dize olan kız-erkek ilişkileri şimdi sokaklarda, caddelerde, parklarda ahlak kuralları hiçe sayılarak sergileniyor. Bu haller Müslümanlar adına çıkmaz sokaktır. Böylesi bir esneklik ve özgürlük anlayışı kabul edilemez. Bu düpedüz edepsizliğin, ahlaksızlığın, terbiyesizliğin, ölçüsüzlüğün ta kendisidir. İnsanlarda edeb-haya kavramını bitirdiniz mi onları bitirdiniz demektir. Yazıklar olsun.

Üzücüdür ki, bugün insanlar dînî, ahlâkî, sosyal ve ticârî durumlarda tamâmen yaşanan hayâtın dayattığı dünyevi hallere uygun davranış modelleri geliştirmişlerdir. İnsanların hâdiselere bakış tarzı, varlıkları algılama şeklinden tutunda düşünme biçimine kadar bütünüyle dünyevî bir hayat anlayışı ölçüsündedir. Dolayısıyla dünyevîleşme din karşıtı olarak da yorumlanabilir. Bunun neticesinde din ve dînî kavramlar insanların hayatlarının dışına itilmiş dünyevi bir hayat tarzı çok normal görülür olmuştur. Bu görüşün yaygınlaşması sonucunda Müslümanların kimlik, kişilik ve şahsiyetleri parçalanmıştır.

Dünyevileşme bilhassa son on yılda Müslümanlar için çok ciddi bir problem hâline gelmiştir. Eğer bu süreç doğru yönlendirilmez ise Müslümanlar –modernleşme-çağdaşlaşma- sürecinin esiri olup zâyi olup gidecekler. Güncel hayâtın bize dayattığı dünyevileşme serüveniyle artık hesaplaşma zamânı gelmiştir. Dünyevîleşme problemine asırlar evvel Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam bilhassa parmak basarak müminleri uyarmıştır.

‘Dünya sevgisi her türlü hatâlı davranışların başıdır. Bir şeye olan aşırı sevgin, seni kör ve sağır yapar.’(Ebû Dâvud, Edep 125) ‘Dünya arkasını dönmüş, ahret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendisine has evlatları var. Siz ahretin evlatları olun. Sakın ha dünyânın çocukları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok.’(Buhârî, Rikak 4) 

Dünyâyı yaşanan hayâtın merkezine koymak müminleri pişman olacakları acı âkıbetlerin eşiğine kadar getirebilir. Bugünün Müslümanları olarak en büyük problemimiz iman ve ahlak hususlarındadır. Bunun ana sebebi ahretten çok dünyâya önem vermemiz yâni ‘dünyevîleşme’mizdir. Günümüzde dünyevîleşen Müslümanlar dünya-âhiret dengesinin dışında israflarla bezeli, yanlışlarla donatılmış hayat yolunda düşe kalka ilerliyorlar. Hayat standartlarının artmasıyla insanlar, sâdece birkaç defa kullanacağı şeyleri almayı, lükse kaymayı mârifet sanıyorlar. Enerjisini devamlı olarak dünyâya sarf eden insanlar hem bedenen hem rûhen yoruluyor neticede ne yazık ki insanların ahret hakikatini düşünecek mecâli kalmıyor. Zira devamlı tekrarlanan yaşanan hayat gündemi onu fazlasıyla meşgul ediyor. 

Kur’ânı Kerim’de ‘akletmez misiniz?’ diye pek çok âyet vardır. İşte onlardan biri: “Dünya hayâtı oyun ve eğlenceden ibârettir. Şüphesiz ahret yurdu korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Akletmez misiniz” (En’am, 32) Akıllı Müslüman dünyâyı yaşarken imtihan hâlinde olduğunu unutmadan, ahret gerçeğini ötelemeden, dünyâya aldanmadan, nefsinin ve şeytanın iğvâlarına kanmadan müstakîm bir hayat çizgisi izlemeli ki, mutlu ve huzurlu olabilsin. Aksi hüsrandır. Pek tabi dünya güzelliklerinden faydalanırken harama kaymadan, israflara dalmadan, meşru olmayan yollara sapmadan o nimetlerden istifâde etmeli. Dünyâya gönül bağlamamalı, haddi aşmamalı. Ey İnananlar! Allâh'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hudûdu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Mâide, 87)

Bilinsin ki, dünya zevkleri içimizde sakladığımız ihtirasların belirtisidir. İhtiraslar yerine getirildikçe, istekler artar. Artan istekler kişileri haksızlığa, saldırganlığa, meşru olmayanlara yöneltir. Derken kişi Cenâbı Hakk’ın koyduğu kurallara yüz çevirir, yüzünü nefsinin isteklerine döndürür. Bu doyumsuz arzu ve istekler kişiyi dünyâya bağlar gün gelir insan onun esiri olur. Hatta bâzen öyle olur ki kişi vaz geçemediği istekleri sebebiyle başkalarının elini eteğini öper ve sonunda bu ezici, üzücü haller insanı felâketlerin eşiğine getirebilir. İşte bu istenmeyen durumlara düşmemek için insan hayâtının her aşamasında nefsiyle mücâdele etmeli, her arzusuna boyun eğmemeli, ibâdetlerini artırarak dâima helal ölçüler dâhilinde kalmalıdır. Dünyânın ayartıcı ve azdırıcı özelliklerinden dolayı insanoğlu her zaman dünyâya mesâfeli yaklaşmalıdır.

Büyüklerin şu sözleri ne kadar doğrudur; ‘İnsanlar haram malın azâbına, helal malın hesâbına hazır olmak şartıyla dünya nimetleriyle meşgul olmalılar.’’ Bizim ölçülerimizde varlığa sevinmemek, yokluğa üzülmemek hakikati vardır. Yazımızı bir âyeti kerimeyle sonlandıralım: “Ama sizler dünya hayâtını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha iyi ve daha bâkidir.”(A’la, 16-17)

Bâki olana emanet olun. Selam ve saygılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi