Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Boş Kalma, Ânı Değerlendir

Boş Kalma, Ânı Değerlendir

Mutluluğu saraylarda değil insanlar kendi içlerinde aramalılar. En büyük hazine îmandır. Hayâtı mutlu kılacak düsturlar îman hazinesinin içindedir. Sapkınlık ve küfür ise en büyük dalâlettir hatta ateştir, cehennemdir. Ashâbı Kehf îmânı tercih edip küfrü reddederek bir mağaraya sığındılar ve orada yıllarca kaldılar. Cenâbı Hak onların bu kâmil tercihleri sebebiyle işlerini kolaylaştırdı: ”İçlerinden biri şöyle demişti: Mâdem siz onlardan ve Allah’tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde o mağaraya sığının ki, Rabb’iniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizi kolaylaştırsın.” (1) İşte îmânın kazandırdığı bu misaldeki gibi Rabb’i Teâlâ kendine yönelenlerin işlerini kolaylaştırır.

İnanan kişi hayâtının her ânını, ömrünün her basamağını îmânının gerektirdiği hal üzere yaşarsa tâbiri câizse ona ‘problem dayanmaz’ başına ne gelirse Allâh’ın izniyle çözülür, gider. Yeter ki hayat hakikaten îmanlı bir şekilde yaşansın. Gerçek inanmış bir insan, kendisini boş bırakmaz. Her ânını, her gününü dolu dolu yaşar. Çünkü hayat boşluk götürmez. İman dışındaki her boşluğu şeytanın aldatmacaları ve nefsin azgın istekleri doldurur. İnanan insan devamlı nefis ve şeytanla mücâdele hâlindedir. Şeytanın ve nefsin yaratılması boşa değildir. Bu durum insanın kalitesini ortaya çıkarmak içindir. Rabb’i Teâlâ imtihânın şiddetini artırdıkça imânın kalitesi daha net bir şekilde belirginleşir.

Şeytan boş insana soldan sağdan, önden arkadan ona her cihetten yaklaşarak vesvese verir. İnsan ona kulak asmaya başlarsa şeytan onu kötü yollara düşürür, yanlış işler yapmasını teşvik eder. Şeytan insanların zayıf anlarını kollar ve hemen o vakitler kişiye yaklaşır. Bu yüzden inanan kişi zayıf anlarında hep Rabb’ine sığınıp O’ndan yardım dilemelidir. Özellikle de belâ ve musibete uğramış kişiyi saptırmak için şeytan onun yanında yöresinde dolaşır. Onun hâlini daha da zor durumlara sokmak için tâbiri câizse her çeşit numarayı çevirir. Bu sebeple insan boş kalmamalıdır. Ne kadar dertli ve sıkıntlı da olsa kendini hayırlı şeylerle meşgul etmelidir. Zikir yapmalı, Kur’an okumalı, duâlar etmeli, kitap okumalı, hayırlı yerlere gitmeli, insanlığa yararlı faaliyetlerde bulunmalıdır.

Bilindiği gibi şeytanın altı bin yıllık tecrübesi vardır. O, insanı suyoluna götürür de susuz getirir. Ancak şeytandan korkmamalıdır. Şeytana karşı siper euzu besmele, takva ve istiğfardır. Şeytan şer değil işlenenler şerdir. Meleklere ve hayvanlara şeytan musallat olmadığı için onların mertebeleri sâbittir, mânevi terakkiyatları olmaz. İnsan, şeytanın hilelerine karşı uyanık olursa mânevi kazanımları olur, mertebesi yükselir. Örneğin, insan temsîli misal kömürken pırlanta olur. Kömür ile pırlanta bir midir? Ebû Cehil ile Hz.Hamza bir midir? Durum aynen bu misallerdeki gibidir. Şeytanın gönderilmesindeki hikmet budur.

Allâhü Teâlâ şeytanı yaratmıştır ancak şerlerine ve zararlarına karşı da insanları uyarmış, nasıl korunacaklarını göstermiştir. Dolayısıyla Mevla eğer şeytanın kötülüklerini bildirmeseydi herkes sapkınlığa düşebilirdi. Şeytanın gönderilmesi insanlar için bir lütuftur. Şeytanın bir gücü yoktur inananlar yalnız Allâh’a güvensinler. “Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allâh'a sığın. Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur. O'nun nüfûzu sâdece, O'nu dost edinenler ve Allâh'a ortak koşanlar üzerindedir.” (2)

Müminin vakti çok kıymetlidir. Vakit tıpkı mal gibidir. O vaktin ve malın kullanılmasında tedbirli ve iktisatlı olmalıdır. Hatta vakit maldan daha değerlidir. Zirâ malın yok olmasında telâfisi mümkünken vaktin zâyi olması hâlinde telâfisi yoktur. Bu yüzden inanan kişi vaktini doğru yerlerde sarf etmelidir. Akıllı mümin kendisine dünya sermâyesi olarak bahşedilen ömrünü gaflete dalmadan, şeytana uymadan, nefsinin arzularına kanmadan uyanıkça hep hayır üzere geçiren kişidir. Yine idrakli bir mümin; Gün içinde ne kadar çalışmalı? Ne kadar uyumalı? Ne kadar dinlenmeli? Ne kadar ibâdete zaman ayırmalı? Sorularına cevap teşkil eden planlı ve düzenli bir hayâtı kendisine oluşturur. Bu çerçevedeki vazifelerini son derece hassas, hoşgörülü, olgun, müşfik ve samimiyetle yerine getirir.

Konuya devam edeceğiz efendim, şimdilik hayırla kalınız.

----------------

1) Kehf, 16

2) Nahl, 98-99-100

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi