Bor Elementi Üzerindeki Hakikatler
Bir konuyu bilim adamlarından öte bazı kimselerin “Vatan için” vurgusu içinde yazdığı yazıları önemseyerek ele alabilmekte ve bir şeyler karalayabilmekteyiz.
Aslında çok detaylı bir araştırma yapılması gerekirken güncel yaparak hemen denize atlar gibi dalış yapar müdafaada ederiz.
İnsanlık halidir olur. Anlatılanlar yanlış veya eksikte olabilir. Esas kimlik sonradan görebildiği yanlışlığı açıklıkla umuma anlatımdan kaçmamaktır.
Maalesef bilhassa tarihimize ait pek çok anlatılan oluşumlarda bu doğmakta ve hakikati görse bile, direnmeye ve karşıt görüş ve görenlere taş atmaktan geri kalmayanlar da vardır..
Olayları bizzat görmemişlerdir ama benimsediği ideolojiye göre yazılanların arkasında olurlar. Hal bu ki tarih, yaşayanların anlatımı ve belgelere münhasır olmalıdır.
Taş atanların bu yönü maalesef mafiştir.
İşte asıl yanlış buradadır. Taş yerine belge bularak yanlışlık varsa giderilmesine çalışmakla hakikatlerin doğruluk içinde belgelenmesinin büyük faydaları vardır.
Bir misal vereyim tarih yazarlarımızdan yakın tarihi yazan tarihçilerimiz ebedi bir unvana sahip olamamışken tarihçi NAİMA hâlâ değerini kaybetmemiştir.
***
Bunları niçin yazıyorum.
Yıllar önce bizzat araştırmalar yaptığını belirten ve bu işle uğraş içinde olduğunu özenle üstünde duran ismini hatırlayamadığım bir zatı muhterem.
Bor elementi üzerinde ilgilenilmediğine ait yazılar yazarak defalarca üzerine gidip Amerikalıların bu işin üzerinde olduğu ve Türkiye’de dünyadakinin %70 üzerinde olan Bor elementinin Petrolün yerini alacağını, halen Amerika’da füze vb. işlemlerinde kullanıldığı için zengin bir element olduğunu belirtirken…
Bizimkilerin aldırış etmedikleri gibi bedavaya gelircesine onlara vermeye kalktıklarını özenle vurgulamıştı.
Bendenize de gönderdiği bu yazılar üzerine bir hafta evvelki “Sevindiren Olay” başlıklı yazımda tekrarlamış ve bakanında bindiği oto da bor karışımı kullanılarak petrol yerini tutması işleminden sevgi duyduğumu belirtmiştim.
https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Sevindiren_Olay_yazi5763.html
***
Yazımın akabinde yakınımda olan Kimyager Sayın Prof. Dr. Ahmet Gül’den hatalı bir düşünceye girdiğimi belirten E-Mail aldım sizlere de sunuyorum.
***
“Sevgili ağabeyciğim,
Sizi yakından tanıdığım için ne kadar iyi niyetli olduğunuzdan eminim. Ama bazı konular sadece iyi niyet ile hallolmuyor. Öncelikle şunu söyleyeyim: Bor açısından zenginliğimiz bizi hemen uçuracak birşey değil. Bor bir petrol değil. Bor kendi başına hemen hemen hiçbir alanda kullanılmıyor, ama binlerce üretimde bir katkı maddesi olarak görev yapıyor. Hani yemeğin tuzu gibi. Yemekte ana bileşenler başka, ama tuz koymadan da olmuyor. Parasal değer olarak tuzun değeri yemeklerde ne kadarsa borun üretimdeki ağırlığı da aynı. Biraz daha fazla oranda cam üretiminde kullanılır. Enerji sektöründeki yeri petrolden tamamen farklı. Enerji kaynağı değil, bir enerji depolama vasıtası olarak kullanılabilir. Fosil yakıt denilen petrol, doğalgaz ve kömürle şu anda rekabet edemez. Ancak belli bir süre sonra bu fosil yakıtlar tükenmeye yüz tutunca nükleer enerji, su, rüzgâr veya güneş enerjisiyle elde edilecek elektrik, suyun ayrıştırılmasıyla ortaya çıkacak hidrojenin depolanması için kullanılacak bir taşıyıcı olarak sodyumborhidrür bir aday. Başka önerilerde var. Bizim yapmamız gereken gerek enerji depolanmasında, gerekse başka kullanımlarda borun öne çıkmasını sağlamak. Tabii bu da yoğun bir bilimsel araştırmadan geçer. Madem borun %70’i bizde, bu alandaki araştırmanın da en az %70’i bizde olması gerekirdi. Maalesef bu konuda kendim dâhil bu alanda çalışabilecek herkesi suçluyorum. Devletimiz yıllarca dışarıya yetiştirmek için öğrenci gönderirken bu alanı hiç göze almamış. Bize son derece alakasız konularda doktora, mastır yapmak için eleman gönderirlerken, bu alan boş bırakılmış. En az 5 yıldır bu görüşümü ulaşabileceğim herkese iletmeye çalışıyorum. Hatanın neresinden dönülse kardır. Şu anda Dünya bor ticaretinin büyüklüğü yaklaşık 2 milyar dolar. Biz bunun %50’sini karşılıyoruz. Tüketim alanlarını ne kadar arttırırsak bizim payımızda o kadar artacak. Ama bu iş bugün için "borla çalışan araba" fantazileri ile harcanmamalı. Sodyumborhidrür yoluyla elde edilecek enerji, günümüzde petrolden en az 5 kat pahalı.
Sizi bu önemli konuyu ele aldığınız için kutluyorum. Ancak yanlış bir yönlendirme yapmanıza içim elvermedi.
Selam ve hürmetlerimle
Prof. Dr. Ahmet GÜL
***
Bu yazı sonu Google’dan yaptığım araştırmalarda da Bor elementinin katkı yaparak kendini kıymetlendirdiği vurgulanmakta idi. Özetle sizlerin bilgilerine de sunmak isterim.
“Bor tabiatta hiçbir zaman serbest halde bulunmaz. Doğada yaklaşık 230 çeşit bor minerali olduğu bilinmektedir.”
“Çeşitli metal veya ametal elementlerle yaptığı bileşiklerin gösterdiği farklı özellikler, endüstride birçok bor bileşiğinin kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Bor, bileşiklerinde metal dışı bileşikler gibi davranır, ancak, farklı olarak saf bor, karbon gibi elektrik iletkenidir. Kristalize bor görünüm ve optik özellikleri açısından elmasa benzer ve neredeyse elmas kadar serttir.”
***
Yanlış bilgilenme değil de yanlış anlaşıma yaklaştığımı anlamamla sizlerden özür diler Sayı Prof. Dr. Ahmet Gül’ün uyarısına candan teşekkür ederim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle.
Aslında çok detaylı bir araştırma yapılması gerekirken güncel yaparak hemen denize atlar gibi dalış yapar müdafaada ederiz.
İnsanlık halidir olur. Anlatılanlar yanlış veya eksikte olabilir. Esas kimlik sonradan görebildiği yanlışlığı açıklıkla umuma anlatımdan kaçmamaktır.
Maalesef bilhassa tarihimize ait pek çok anlatılan oluşumlarda bu doğmakta ve hakikati görse bile, direnmeye ve karşıt görüş ve görenlere taş atmaktan geri kalmayanlar da vardır..
Olayları bizzat görmemişlerdir ama benimsediği ideolojiye göre yazılanların arkasında olurlar. Hal bu ki tarih, yaşayanların anlatımı ve belgelere münhasır olmalıdır.
Taş atanların bu yönü maalesef mafiştir.
İşte asıl yanlış buradadır. Taş yerine belge bularak yanlışlık varsa giderilmesine çalışmakla hakikatlerin doğruluk içinde belgelenmesinin büyük faydaları vardır.
Bir misal vereyim tarih yazarlarımızdan yakın tarihi yazan tarihçilerimiz ebedi bir unvana sahip olamamışken tarihçi NAİMA hâlâ değerini kaybetmemiştir.
***
Bunları niçin yazıyorum.
Yıllar önce bizzat araştırmalar yaptığını belirten ve bu işle uğraş içinde olduğunu özenle üstünde duran ismini hatırlayamadığım bir zatı muhterem.
Bor elementi üzerinde ilgilenilmediğine ait yazılar yazarak defalarca üzerine gidip Amerikalıların bu işin üzerinde olduğu ve Türkiye’de dünyadakinin %70 üzerinde olan Bor elementinin Petrolün yerini alacağını, halen Amerika’da füze vb. işlemlerinde kullanıldığı için zengin bir element olduğunu belirtirken…
Bizimkilerin aldırış etmedikleri gibi bedavaya gelircesine onlara vermeye kalktıklarını özenle vurgulamıştı.
Bendenize de gönderdiği bu yazılar üzerine bir hafta evvelki “Sevindiren Olay” başlıklı yazımda tekrarlamış ve bakanında bindiği oto da bor karışımı kullanılarak petrol yerini tutması işleminden sevgi duyduğumu belirtmiştim.
https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Sevindiren_Olay_yazi5763.html
***
Yazımın akabinde yakınımda olan Kimyager Sayın Prof. Dr. Ahmet Gül’den hatalı bir düşünceye girdiğimi belirten E-Mail aldım sizlere de sunuyorum.
***
“Sevgili ağabeyciğim,
Sizi yakından tanıdığım için ne kadar iyi niyetli olduğunuzdan eminim. Ama bazı konular sadece iyi niyet ile hallolmuyor. Öncelikle şunu söyleyeyim: Bor açısından zenginliğimiz bizi hemen uçuracak birşey değil. Bor bir petrol değil. Bor kendi başına hemen hemen hiçbir alanda kullanılmıyor, ama binlerce üretimde bir katkı maddesi olarak görev yapıyor. Hani yemeğin tuzu gibi. Yemekte ana bileşenler başka, ama tuz koymadan da olmuyor. Parasal değer olarak tuzun değeri yemeklerde ne kadarsa borun üretimdeki ağırlığı da aynı. Biraz daha fazla oranda cam üretiminde kullanılır. Enerji sektöründeki yeri petrolden tamamen farklı. Enerji kaynağı değil, bir enerji depolama vasıtası olarak kullanılabilir. Fosil yakıt denilen petrol, doğalgaz ve kömürle şu anda rekabet edemez. Ancak belli bir süre sonra bu fosil yakıtlar tükenmeye yüz tutunca nükleer enerji, su, rüzgâr veya güneş enerjisiyle elde edilecek elektrik, suyun ayrıştırılmasıyla ortaya çıkacak hidrojenin depolanması için kullanılacak bir taşıyıcı olarak sodyumborhidrür bir aday. Başka önerilerde var. Bizim yapmamız gereken gerek enerji depolanmasında, gerekse başka kullanımlarda borun öne çıkmasını sağlamak. Tabii bu da yoğun bir bilimsel araştırmadan geçer. Madem borun %70’i bizde, bu alandaki araştırmanın da en az %70’i bizde olması gerekirdi. Maalesef bu konuda kendim dâhil bu alanda çalışabilecek herkesi suçluyorum. Devletimiz yıllarca dışarıya yetiştirmek için öğrenci gönderirken bu alanı hiç göze almamış. Bize son derece alakasız konularda doktora, mastır yapmak için eleman gönderirlerken, bu alan boş bırakılmış. En az 5 yıldır bu görüşümü ulaşabileceğim herkese iletmeye çalışıyorum. Hatanın neresinden dönülse kardır. Şu anda Dünya bor ticaretinin büyüklüğü yaklaşık 2 milyar dolar. Biz bunun %50’sini karşılıyoruz. Tüketim alanlarını ne kadar arttırırsak bizim payımızda o kadar artacak. Ama bu iş bugün için "borla çalışan araba" fantazileri ile harcanmamalı. Sodyumborhidrür yoluyla elde edilecek enerji, günümüzde petrolden en az 5 kat pahalı.
Sizi bu önemli konuyu ele aldığınız için kutluyorum. Ancak yanlış bir yönlendirme yapmanıza içim elvermedi.
Selam ve hürmetlerimle
Prof. Dr. Ahmet GÜL
***
Bu yazı sonu Google’dan yaptığım araştırmalarda da Bor elementinin katkı yaparak kendini kıymetlendirdiği vurgulanmakta idi. Özetle sizlerin bilgilerine de sunmak isterim.
“Bor tabiatta hiçbir zaman serbest halde bulunmaz. Doğada yaklaşık 230 çeşit bor minerali olduğu bilinmektedir.”
“Çeşitli metal veya ametal elementlerle yaptığı bileşiklerin gösterdiği farklı özellikler, endüstride birçok bor bileşiğinin kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Bor, bileşiklerinde metal dışı bileşikler gibi davranır, ancak, farklı olarak saf bor, karbon gibi elektrik iletkenidir. Kristalize bor görünüm ve optik özellikleri açısından elmasa benzer ve neredeyse elmas kadar serttir.”
***
Yanlış bilgilenme değil de yanlış anlaşıma yaklaştığımı anlamamla sizlerden özür diler Sayı Prof. Dr. Ahmet Gül’ün uyarısına candan teşekkür ederim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.