Bizden hatırlatması …
Efendim müsâdenizle geçen ki yazıma devam etmek arzusundayım zirâ bize göre bu husus çok önemli. Büyüklere saygının kalmadığı bir yerde insanlıktan söz edilemez. Unutulmasın ki, anne ve babalar çocukları için birer velinimettir. Nimetin kadri kıymeti bilinmelidir. Bilinmez ise ardından pek çok olumsuzlar oluşur bunlar denenmiş hayat tecrübeleridir. Bu sebeple bilhassa gençler için çok ehemmiyetli olan ana-babaya saygı konusuna dönmek istiyorum.
Hiç şüphesiz, evlâda en yakın anne-babasıdır ve onlar olmalıdır. Evlatlar ebeveynlerini dinler ve sözlerini dikkate alırlarsa sevgileri artarak kuvvetlenir. Mâlumdur, insan kendisine ikram edene muhabbet eder. ‘Bir acı kahvenin kırk yıllık hatırı vardır’ denir. Dolayısıyla insan kendisine en yürekten sevgisini sunan anne ve babasını her vakit sever, dâima hürmetle karşılar. Evlatlar, anne-babaları gibi kendilerine sonsuz ikramları olan gerçek dost bulamazlar. O zaman evlâdın, ana-babasını sevmesi, onlara hürmet etmesi, gâyet samimiyetle hizmetlerinde bulunması kadar güzel bir davranış olamaz! Bu hususta ne kadar aşırıya gidilse de hata edilmiş olunmaz. Çünkü Rabbimiz ana-babaya hizmeti emretmiş ve kendi rızâsını onların rızâsına bağlamıştır.
Bizim kültür anlayışımızda hayâtın her safhasında evlâdına destek olan bu iki yüce insana saygı ve edeple muamele etmek vardır. Öz değerlerimize göre, evlatlar büyüklere bilhassa anne ve babaya hürmet etmeli, seslerini onlarınkinden fazla yükseltmemeli, sözlerine güzel cümlelerle karşılık vermeli, lüzumsuz gevezelikler edip onları üzmemelidir. Mümkünse bir saygı ifâdesi olarak, onlar gelince ayağa kalkmalı, yer vermeli ve yanlarında edeple oturmalıdır. Şimdi nerde??? Eskiler böylesi saygıyla büyüklerine muamele ederlerdi…
Hatta öyle ki; eskiden çocuklar, yolda anne ve babasının arkadaşlarına rastladığında onlara hürmet ve saygıyla selam verir ayrılacakları vakit bir emri olup olmadığını sorar, yardıma ihtiyaçları varsa hemen koşup yerine getirirlerdi. Şimdikiler böylesi bir durumla karşılaştıklarında benden bir şey ister diye yolunu değiştiriyor hatta tanımamazlıktan geliyorlar. Bunlar hiç hoş değil. Değerlerimizi asla kaybetmemeliyiz.
Ebeveynlerin evlatlarına kazandırdığı her güzel edep, onların çocuklarına olan bir hediyesi hükmündedir. Bizim değerlerimizde evlatlar, anne veya babalarından bir şey isterken lütuf ile istemeli ve istenen şeyin verilmesi ebeveynin arzusuna bırakılmalıdır. Şimdilerde kendisine harçlık vermediği için annesini öldüren bunalımlı gençler var piyasada, bunlar alarm işâretidir. Evlatlar, ana-babalarının hâricinde başkasından bir şey istememelidir. Bu çirkin bir davranıştır.
Güzel davranış ve değerlerimizin küçüklere yerleştirilmesinde tabî ki an-babalara çok görevler düşüyor. Küçükken yapılan ufak-tefek ihmaller ilerleyen yıllarda karşımıza önü alınamayan problemler olarak çıkabiliyor. O yüzden; ‘Ağaç yaşken eğilir’ misâli asıl alışkanlıkların yerleştirildiği zaman dilimlerinde ihmalkarlık gösterilmemelidir.
Meselâ, yeni yetişen nesle küçük yaşlardan itibâren tasarruf bilinci kazandırılmalı, harçlıkların nerelere harcanması gerektiği öğretilmelidir. Onlara, küçüklerin ihtiyaçlarının az olduğu, çok para harcamaya alışmamasını aksi takdirde büyüdüğünde bu davranışından dolayı zarar göreceği bilinci verilmeli. Rabbimizin israf edenleri sevmediği, eğer müsrif olurlarsa ileride kazancının yetmeyeceği anlatılmalıdır.
Bâzı evlatlar anne-babalarının servetleriyle israf ve sefahat yollarına düşüp, çalışmazlar. Fakat bunun zararı çok geçmeden görülür. Böylesi insanlar, hayatlarında perişanlık, darlık ve sefâlet içinde kalarak hem âilesine hem de cemiyete zarar verirler.
İnsanlar bu hayatta, kendilerini rûhî sıkıntıya sokan üzüntü ve problemlerini açacak, yeri geldiğinde mutluluğunu paylaşacak, yâni içinde bulunduğu duruma ortak olacak bir dosta her zaman ihtiyaç duyarlar. Gerçi şimdikiler hep yalnızlığı tercih ediyor sonra da sosyal medyanın empozeleriyle çok yanlış işler yapıyorlar. Bu noktada, anne-baba evlat için yegâne dosttur. Zirâ onlar tecrübeleri, muhabbetleri, faziletli nasihatleriyle sığınılacak esrarlı hazinelerdir. Anne ve babalar evlatların en emin, en müşfik ve en sadık dostlarıdır. Evlatlar bu gerçeği asla akıllarından çıkarmasınlar.
Evlatlar ilerde büyüyüp iş görecek çağa geldiğinde, ana-babasına elinden geldiğince yardım etmeli, müşküllerini halletmeli, ihtiyarlıklarında onlara hürmetle hizmet etmelidir. Nasıl onlar küçüklüğünde, ona şefkat ve merhametle baktılarsa, evlat da onlara aynı muhabbetle bakıp, hizmetleri ağır dâhi olsa bıkkınlık göstermeden sabırla tahammül göstererek yapılmalıdır. Bu asil davranış âdeta evlâdın cennete girmesi için bilet hükmündedir. Ayrıca unutmasın ki, o da bir gün ihtiyarlayacak aynı duruma düşecektir. O vakit evlat kendi ne ekti ise onu biçecektir.
Yüce dîni İslam’da ana-babanın emekleri, gayretli çalışmaları ve Hakk’ın inâyetiyle büyüyen evlatlar; onları hafife alıcı davranışlardan kaçınırlar. Anne ve babadan birisi, evlâdın iyi görmediği bir şeyi ondan yapmasını isterse evlat, bu durumu hakaret yâhut alay ile karşılamamalı, doğru olanı tercih etmeli ancak, tatlı bir üslupla, hakikati ispat etmeye çalışmalıdır. Bunu onların hatırlarını kırmadan, hassâsiyetlerine dokunmadan, kalplerini incitmeden yapmalıdır.
Yine güzel dînimizce anne-babanın vefâtından sonra da evlatlar, onların kabirlerini sık sık ziyâret etmeli, arkasından hayırla yâd etmeli, ruhları için Kur’ân okumalı ve onlar için sadakalar verip, hayır-hasenatlar yapmalıdır. Bütün bu sayılanlar hayırlı evlatların anne-babalarına karşı bir vefâ borcudur. Bizden hatırlatması…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.