Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Bir Yönetim Nasıl Çökertilir?

Bir Yönetim Nasıl Çökertilir?

Bu günlerde, “soygun var” ortamı üzerinde hayli çarpıtmalar gırla gitmekte.

Bunun asıl temelinin önce bu günkü yönetimin çökertilmesinde (Amerikan Elçisi’nin sözü) olduğu,,,

Bir diğer düşüncenin de Türkiye’nin ilerleme yönünde duraklamasını isteyenler.

Daha önce belirttiğim üçlü mekanizmada ki (İngiltere Kraliçeliği, Amerika ve Mason Locaları) asıl Masonluğun hareketleri olarak görülmekte.

***

Bu hareketlerin tarihî olarak Osmanlı Devleti’nde bile başladığı bariz olarak bilinmektedir.

Selanik Askeri Tıp öğrencilerini elde eden masonların “Padişahlık değil Cumhuriyet olmalı” telkinleri gittikçe yerleşince Paşa olan öğrenciler İstanbul’da organize edilen 31 Mart hadisesinden istifade ile…

Sözde padişahı korumak için Selanik’ten gelen ordunun.

Aslında Sultan II. Abdülhamid Han’ı hal etmek için vazife geldiğini bilmekteyiz.

***

Osmanlı Padişahı olarak ileri adımlar atmaya çalışan Sultan Abdülaziz’i intihar süsü ile uzaklaştırdıkları zaman…

 İsteklerine uyacak bir Sultan olarak II. Abdülhamid’i seçmişlerdi ama…

 Hiç de öyle olmadı. Demiryolları ve petrol üzeri işlemleri bir tarafa, son yıllarda yapılan Boğaziçi Köprüleri hatta Marmaray gibi deniz altından geçmeyi düşüncesini görünce!

Osmanlının ilerlemesini istemeyen Masonların

Padişahı hal etme işleminde rolleri olduğu. Bugün artık ortaya çıkmaktadır.

*** 

“Tarih tekerrür eder” deyiminin maalesef devam ettiğini bu günlerde de görmekteyiz.

Osmanlı’nın yıkılıp, Türkiye yapılmasında başarı sağlayanlar bu günde Türkiye’nin ilerlemesini aksatmak istemekte. Türlü oyunlara girmektedirler.

***

Bu oyunlara maalesef sadece muhalefet ve boğaz baronları bilerek bilmeyerek dahil olabilse de asıl iktidarda olanların içindeki çürük olabilecek kişiler bu gidişata çanak tutmuş bulunmaktan kaçınmamaktalar.

***

Baksanıza adam bakanlıktan olunca “Yapılan Projelerde Başbakanın da imzası var” deyiveriyor.

Buradan ne çıkar? Yapılan proje kanuna aykırı ise “Sen neden itiraz etmeyip tatbik ettin?” sorusunu sormamız yerinde olmaz mı?

***

İşte burada “Neme lazımlık” başlamakta ve yönetimin çökmesine vesile teşkil etmekte..

Bu neme lazım düşünceyi her hususta hepimizin üzerinde durduğu işlem değil mi?

Gördüğümüz bir insanlık dışı, kanuna aykırı ve millete zararlı yapılan işlemde “Bana ne? Neme lazım” dersek gidişatın kötü gidişinden bizlerde sorumlu olamaz mıyız?

Gelin bu hususta Kanunî Sultan Süleyman zamanında olan bir hakiki olayı anlatayım.

***

Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder.

Günün birinde OSMANOĞULLARI da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı” diye derin derin düşünmeye başlar.

Bu gibi soruları çoğu zaman sütkardeşi olan meşhur Âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder.

Güzel bir “hat” ile yazdığı mektubu, keşfine inandığı Yahya Efendi’ye gönderir.

“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle ve bizi aydınlat.

Bir devlet hangi halde çöker? Osman oğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün olurda izmihlale* uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.

***

Güzel bir hat ile yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır.

NEME LAZIM BE SULTANIM!”

***

Topkapı Sarayı’nda, bu cevabı hayretle okuyan Sultan bir mana veremez.

Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar.

***

Sultan, söylenmeye devam ederken dayanamaz. “Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?” düşüncesi içinde nihayet kalkıp Yahya Efendi’nin Beşiktaş’ta ki dergâhına gelir.

Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver bizi geçiştirme. Soruyu ciddiye al!”

Yahya Efendi duraklar: “Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.”

“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lazım be sultanım” demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkartıyorum.

Yahya Efendi bu beyandan sonra şu akıl almaz açıklamasını yapar:

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar. Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese. Bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taştan başkası işitmese! İşte o zaman devletin sonu görünür.

Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal* de böylece mukadder hale gelir…”

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder.

Sonra da kendisini böyle ikaz eden bir Âlim’e memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır.

***

Mektup Topkapı Müzesi’nde sergilenmektedir.

***

Sağlık ve içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

-------

*İzmihlal = çökme-yıkılma

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi