Artan Pilav ve Bencil Belediye
Hz. Mevlana(ks) zamanında dergahın mutfak işleriyle meşgul olan Ateşbaz Veli (ks) meşrep zatlardan bir zat da, II. Bayezid zamanında Edirne Bayezid Külliyesinin aşçısı olan Yahya Baba(ks)dır.
Yahya Baba, II. Bayezid zamanında Edirne Bayezid Külliyesinde hoşaf, kebap, sebze ve bakliyat türü yemekler yapar. Ama onun esas ihtisası pilavdır.
Mübarek pilav pişirme işine girişti mi, bir ibadet neşesi içinde pişirdikleri ile meşgul olur.
Pilavın pirinçlerini salâvat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir, tuzunu Besmele ile suyunu ise Fatiha ile döker.
Pişirme işi devam ederken zaman zaman gözlerini yumar, enbiyayı, evliyayı aracı yapar ve Allah’tan(cc) bereketler niyaz eder.
Yahya Babanın(ks) pişirdiği pilav külliyede kalan herkese yettiği gibi hatta artar da.
Ancak baba erenler pişirdiği pilavın tek pirinç tanesine bile kıyamaz ve yemekten arta kalanı Meriç nehrindeki balıklara döker. Nehirdeki balıklar onun geleceği saati bilir ve nehrin kıyısında toplanırlar.
Külliyenin vekilharcı ile kilercisi bakar ki her gün pilav sürekli artıyor, bir zaman sonra Yahya Baba(ks) ya pirinci daha az miktarlarda vermeye başlarlar.
Ama Yahya Baba(ks) bir kere bile “Bu pirinç külliyedekilere yeter mi” demez. Kilerci her gün pirinç miktarını bir önceki günden daha fazla kısmasına kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır. Yine sofrada herkes doyar ve yine artanından Meriç’in balıkları nasibini alır.
Kilerci şaşkındır ve bunu izah edecek tek kelime bulabilir: “Bu bir keramettir!”
Baba erenleri çok kereler denerler ve emin olunca da padişaha çıkarlar:
“-Bu Yahya baba boş değil sultanım, derler. Hâlbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz!”
Padişah Bayezid-i Veli de boş değildir, gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Bunun için vekilharç ve kilerci ile bir plan yaparlar.
O gün Yahya Baba(ks) ya her zamankiden çok daha az, hatta gülünç denilecek kadar az bir miktarda pirinç verilir.
Baba erenler her zamanki gibi besmele çeker, dua eder, Âlemlerin Rabbi(cc)’nden Halil İbrahim(as) bereketi diler. Pilavı da o gün diğer günlere nispet çok daha lezzetli ve üstelik kazanlara da sığmaz olur.
Yahya Baba sofradan arta kalanları yine yüklenir ve Meriç Nehrinin yolunu tutar.
Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken padişah ortaya çıkar ve:
“-Ne oluyor bre… Yoksa devlet malını israf mı edersin?”der.
Yahya Baba(ks) Padişahı görünce tutulur kalır. Ancak balıklar birden kafalarını sudan çıkarıp:
“-Ayıp olmuyor mu Sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?”
Yahya Baba(ks) kerameti ortaya çıktığı için öyle mahcup olur ki, utancından rabbine iltica eder ve secdeye kapanır.
Bayezid-i Veli onun secdeden kalkmasını bekler ama geçmiş ola... Mübarek insan çoktan ruhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana.
Sözü neden bu kadar uzattık derseniz.
Konya’mızın Mevlana(ks) şehri ve Selçuklu Başkenti oluşundan tutunda model(!) şehir olmasına kadar aklına gelen tüm sıfatları peş peşe sıralayan belediye başkanlarının belediyelerinin ve kurmuş oldukları şirketlerin yardım organizasyonlarının hali pür melalini görünce, hem belediye başkanlarına hem de başkanlara zaman zaman övgüler düzen zamane müçtehitlerine bir hatırlatma yapalım dedik.
Bayezid-i Veli devrinde yaşanmış olan bu rivayete ister inanırsınız, isterse de son zamanlarda örneklerini görmeye başladığımız zamane müçtehitleri gibi “yok olmaz böyle şey” diyerek inanmazsınız, hatta evliyadan, kerametten bahseden veya peygamberleri duada aracı kılan Müslümanları şirkle bile suçlayabilirsiniz.
Ama nedense; eski Doğu Bloğu ülkelerindeki devlet kurumlarını anımsatırcasına, milletin ortak malı olan zenginliği har vurup harman savuran belediyeler ile şirketlerinin yaptıklarının hesabını, kendilerini seçen hemşerilerine vermeye yanaşmayan ve “hep ben, hep ben” diyerek yaptıkları hizmetlerin büyüklüğüyle(!) hava atıp millet kesesinden kendi reklamını yapan belediye başkanları ve şirket yöneticilerine hiç bir söz söyleyemezsiniz.
Hâlbuki Türkiye’de gelinen noktada görünen o dur ki, kibirli ve bencilce davranan belediye başkanlarının istihdam ve seçim kaygılarını karşılamak için kurdukları şirketler değil, içinde yaşadığı topluma katkıda bulunan ve yaptıkları hizmetin(!) dökümünü içinde yaşadığı şehir mensuplarına verebilecek yüreği olan şirketlerin yaşama şansı olacak.
Tercih sizin ve bu tercihinizden dolayı da elbet hesap gününde sorgulanacaksınız.
Yahya Baba, II. Bayezid zamanında Edirne Bayezid Külliyesinde hoşaf, kebap, sebze ve bakliyat türü yemekler yapar. Ama onun esas ihtisası pilavdır.
Mübarek pilav pişirme işine girişti mi, bir ibadet neşesi içinde pişirdikleri ile meşgul olur.
Pilavın pirinçlerini salâvat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir, tuzunu Besmele ile suyunu ise Fatiha ile döker.
Pişirme işi devam ederken zaman zaman gözlerini yumar, enbiyayı, evliyayı aracı yapar ve Allah’tan(cc) bereketler niyaz eder.
Yahya Babanın(ks) pişirdiği pilav külliyede kalan herkese yettiği gibi hatta artar da.
Ancak baba erenler pişirdiği pilavın tek pirinç tanesine bile kıyamaz ve yemekten arta kalanı Meriç nehrindeki balıklara döker. Nehirdeki balıklar onun geleceği saati bilir ve nehrin kıyısında toplanırlar.
Külliyenin vekilharcı ile kilercisi bakar ki her gün pilav sürekli artıyor, bir zaman sonra Yahya Baba(ks) ya pirinci daha az miktarlarda vermeye başlarlar.
Ama Yahya Baba(ks) bir kere bile “Bu pirinç külliyedekilere yeter mi” demez. Kilerci her gün pirinç miktarını bir önceki günden daha fazla kısmasına kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır. Yine sofrada herkes doyar ve yine artanından Meriç’in balıkları nasibini alır.
Kilerci şaşkındır ve bunu izah edecek tek kelime bulabilir: “Bu bir keramettir!”
Baba erenleri çok kereler denerler ve emin olunca da padişaha çıkarlar:
“-Bu Yahya baba boş değil sultanım, derler. Hâlbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz!”
Padişah Bayezid-i Veli de boş değildir, gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Bunun için vekilharç ve kilerci ile bir plan yaparlar.
O gün Yahya Baba(ks) ya her zamankiden çok daha az, hatta gülünç denilecek kadar az bir miktarda pirinç verilir.
Baba erenler her zamanki gibi besmele çeker, dua eder, Âlemlerin Rabbi(cc)’nden Halil İbrahim(as) bereketi diler. Pilavı da o gün diğer günlere nispet çok daha lezzetli ve üstelik kazanlara da sığmaz olur.
Yahya Baba sofradan arta kalanları yine yüklenir ve Meriç Nehrinin yolunu tutar.
Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken padişah ortaya çıkar ve:
“-Ne oluyor bre… Yoksa devlet malını israf mı edersin?”der.
Yahya Baba(ks) Padişahı görünce tutulur kalır. Ancak balıklar birden kafalarını sudan çıkarıp:
“-Ayıp olmuyor mu Sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?”
Yahya Baba(ks) kerameti ortaya çıktığı için öyle mahcup olur ki, utancından rabbine iltica eder ve secdeye kapanır.
Bayezid-i Veli onun secdeden kalkmasını bekler ama geçmiş ola... Mübarek insan çoktan ruhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana.
Sözü neden bu kadar uzattık derseniz.
Konya’mızın Mevlana(ks) şehri ve Selçuklu Başkenti oluşundan tutunda model(!) şehir olmasına kadar aklına gelen tüm sıfatları peş peşe sıralayan belediye başkanlarının belediyelerinin ve kurmuş oldukları şirketlerin yardım organizasyonlarının hali pür melalini görünce, hem belediye başkanlarına hem de başkanlara zaman zaman övgüler düzen zamane müçtehitlerine bir hatırlatma yapalım dedik.
Bayezid-i Veli devrinde yaşanmış olan bu rivayete ister inanırsınız, isterse de son zamanlarda örneklerini görmeye başladığımız zamane müçtehitleri gibi “yok olmaz böyle şey” diyerek inanmazsınız, hatta evliyadan, kerametten bahseden veya peygamberleri duada aracı kılan Müslümanları şirkle bile suçlayabilirsiniz.
Ama nedense; eski Doğu Bloğu ülkelerindeki devlet kurumlarını anımsatırcasına, milletin ortak malı olan zenginliği har vurup harman savuran belediyeler ile şirketlerinin yaptıklarının hesabını, kendilerini seçen hemşerilerine vermeye yanaşmayan ve “hep ben, hep ben” diyerek yaptıkları hizmetlerin büyüklüğüyle(!) hava atıp millet kesesinden kendi reklamını yapan belediye başkanları ve şirket yöneticilerine hiç bir söz söyleyemezsiniz.
Hâlbuki Türkiye’de gelinen noktada görünen o dur ki, kibirli ve bencilce davranan belediye başkanlarının istihdam ve seçim kaygılarını karşılamak için kurdukları şirketler değil, içinde yaşadığı topluma katkıda bulunan ve yaptıkları hizmetin(!) dökümünü içinde yaşadığı şehir mensuplarına verebilecek yüreği olan şirketlerin yaşama şansı olacak.
Tercih sizin ve bu tercihinizden dolayı da elbet hesap gününde sorgulanacaksınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.