Alerji ve Dağarcık'daki Tarihi Oluşumlar
Boş vaktim olabildiğinde bendenizin dağarcığına şöyle bir el atar neler var diye karıştırırım.
Karıştırdıkça ecdadımızla ilgili oluşum ve söyleşişlerini görür kâh hayıflanır kâh gurur duyarım.
Bu günkü yazım, aslında 1954 yılında ilk makalem olan “Konya’yı üvey evlat görüyorlar” başlıklı yazımın hâlâ geçerini kaybedemediği düşüncesi içinde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın koltuğuna oturan Sayın Binali Yıldırım’ın “Konya için bir alerjisi mi var?” düşüncesini getiren oluşumlar yapması üzerinde duracaktım.
Konya Havaalanı üzerindeki olumsuz ve sorumsuz beyanatları yanında, Konya’yı diğer illere bağlayan karayolları yapımlarında da aksaklıklar meydana getirmesi kanaatimi kesinleştirme yolunda idi.
Konya ve Devlet için çalışanları yerlerinden oynatırken ihaleli işlerde yükleniciye kolaylıklar getirme oluşumları. Yıllardır yatırımda olan Konya-Beyşehir-Gencek-Taşağıl-Antalya Yolu’nda, dağ aşımını varyantla mı tünelle mi aşalım düşüncesinde.
Tünel için iki yılda ancak karar verebilmesi. Karar sonrası işlemin hızlandırılması yerine tosbağa yürüyüşüne bırakmak düşüncesi ile ilgi göstermemesi bunların birer misali olmakta.
Ancak geçenlerde “bu yol ne oldu durgun gidiyor bir öğrenir misiniz” soruma ilgi gösteren değerli Konya Milletvekilimiz Mustafa Kabakçı telefonla cevap oluşumları anlatırken, havaalanı hakkında da öz bir anlatım yapmasının tam açıklamaya yetmemesi dolayısıyla.
Karşılıklı görüşüm sonu yazayım düşüncesi ile ileriye bıraktım.
İnşallah Sayın Kabakçı ile yakında görüşüp işin esasını sizlere sunmuş olurum.
***
Gelelim dağarcıktaki bu günlere bile uyuşan notlarıma;
"Onların Herşeyini Berbat Ettik"
Haçlı seferlerinin başarısızlıkla neticelenmesinden sonra batı sömürgeciliğini İslam ülkelerine yerleştirmenin başka yollarını arayan kilisenin, geliştirdikleri Oryantalizm metodlarıyla yıllarca sabırla çalışarak İslam Alemi’ni ne hale getirdiklerini, yine bir batılı olan Louis Massignon'un.
"Onların her şeyini berbat ettik felsefelerini, dinlerini berbat ettik. Şahsiyetlerinde büyük bir boşluk meydana getirdik. Artık anarşiye ve intihara hazır haldedirler. Ruhlarını kaybettiler" sözleriyle ifade emiş olması.
Bir Mandaya Değişilen Devlet
İstanbul'un batılı emperyalistlerce işgal edildiği yıllarda "Manda" fikrinin hararetli bir şekilde tartışıldığı günlerin birinde, o devrin Zaman Gazetesi’nin baş yazarlığını yapmakta olan şair Yahya Kemal'in, kendi köşesinde
Bir arkadaşının ifadesi olan "Bu şehre girmek için Fatih Sultan Mehmed'in her topuna doksan manda koşmuştuk. Koca saltanatı bir mandaya değişeceğiz" diye yazması üzerine bu makalesinin “sansüre” uğrayarak köşesi beyaz çıkmış olması.
Maalesef Anadolu halkı Kurtuluş Savaşı başlatırken, Şevki ve İsmet Paşalar yanında değerli yazar Halide Edip bile kurtuluşu Amerikan Mandacılığında düşünmekte idiler. Bunları belgeleri ile geçmiş yazılarımda sundum yine de sunarım inşallah.
Batının Pis Parmağı
“Arap Birliği” düşüncesinin, İngilizlerin, Osmanlı Devleti'ni parçalamak için kullandığı bir vasıta olduğunu ve böylece İngilizlerin Arapları, İslam ümmetinden ayırmayı hedefledikleri var sayımlıdır.
Nitekim “Baas Arap Milliyetçiliği” fikrinin de bir Hristiyan olan Misel Eflak tarafından ortaya atıldığı...
Yine Osmanlı'yı İslam aleminden koparmak için ortaya atılan “Pantürkizm” düşüncesinin (Hatırlarsanız birileri daha T.C. üst makamında lafını etmişti!) fikir babasının da Vambery isimli bir Avrupalı olduğu görülmekte!
Osmanlı Topçuluğu
Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca İstanbul'da kalan ve yazmış olduğu eserini en büyük Hıristiyan hükümdarı II Filib'e takdim eden İspanyol yazar Cristobol de Villalon'un, dönemin Osmanlı topçuluğu hakkında:
"Dünyada hiçbir devletin, Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. İstanbul'da eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi.
Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum” beyanını vermesi..
İnsanlığın En Muhteşem Harikası
Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta:
"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayı'ndan mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterroht'un:
"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistin'in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır" diye cevap vermesi!
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Karıştırdıkça ecdadımızla ilgili oluşum ve söyleşişlerini görür kâh hayıflanır kâh gurur duyarım.
Bu günkü yazım, aslında 1954 yılında ilk makalem olan “Konya’yı üvey evlat görüyorlar” başlıklı yazımın hâlâ geçerini kaybedemediği düşüncesi içinde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın koltuğuna oturan Sayın Binali Yıldırım’ın “Konya için bir alerjisi mi var?” düşüncesini getiren oluşumlar yapması üzerinde duracaktım.
Konya Havaalanı üzerindeki olumsuz ve sorumsuz beyanatları yanında, Konya’yı diğer illere bağlayan karayolları yapımlarında da aksaklıklar meydana getirmesi kanaatimi kesinleştirme yolunda idi.
Konya ve Devlet için çalışanları yerlerinden oynatırken ihaleli işlerde yükleniciye kolaylıklar getirme oluşumları. Yıllardır yatırımda olan Konya-Beyşehir-Gencek-Taşağıl-Antalya Yolu’nda, dağ aşımını varyantla mı tünelle mi aşalım düşüncesinde.
Tünel için iki yılda ancak karar verebilmesi. Karar sonrası işlemin hızlandırılması yerine tosbağa yürüyüşüne bırakmak düşüncesi ile ilgi göstermemesi bunların birer misali olmakta.
Ancak geçenlerde “bu yol ne oldu durgun gidiyor bir öğrenir misiniz” soruma ilgi gösteren değerli Konya Milletvekilimiz Mustafa Kabakçı telefonla cevap oluşumları anlatırken, havaalanı hakkında da öz bir anlatım yapmasının tam açıklamaya yetmemesi dolayısıyla.
Karşılıklı görüşüm sonu yazayım düşüncesi ile ileriye bıraktım.
İnşallah Sayın Kabakçı ile yakında görüşüp işin esasını sizlere sunmuş olurum.
***
Gelelim dağarcıktaki bu günlere bile uyuşan notlarıma;
"Onların Herşeyini Berbat Ettik"
Haçlı seferlerinin başarısızlıkla neticelenmesinden sonra batı sömürgeciliğini İslam ülkelerine yerleştirmenin başka yollarını arayan kilisenin, geliştirdikleri Oryantalizm metodlarıyla yıllarca sabırla çalışarak İslam Alemi’ni ne hale getirdiklerini, yine bir batılı olan Louis Massignon'un.
"Onların her şeyini berbat ettik felsefelerini, dinlerini berbat ettik. Şahsiyetlerinde büyük bir boşluk meydana getirdik. Artık anarşiye ve intihara hazır haldedirler. Ruhlarını kaybettiler" sözleriyle ifade emiş olması.
Bir Mandaya Değişilen Devlet
İstanbul'un batılı emperyalistlerce işgal edildiği yıllarda "Manda" fikrinin hararetli bir şekilde tartışıldığı günlerin birinde, o devrin Zaman Gazetesi’nin baş yazarlığını yapmakta olan şair Yahya Kemal'in, kendi köşesinde
Bir arkadaşının ifadesi olan "Bu şehre girmek için Fatih Sultan Mehmed'in her topuna doksan manda koşmuştuk. Koca saltanatı bir mandaya değişeceğiz" diye yazması üzerine bu makalesinin “sansüre” uğrayarak köşesi beyaz çıkmış olması.
Maalesef Anadolu halkı Kurtuluş Savaşı başlatırken, Şevki ve İsmet Paşalar yanında değerli yazar Halide Edip bile kurtuluşu Amerikan Mandacılığında düşünmekte idiler. Bunları belgeleri ile geçmiş yazılarımda sundum yine de sunarım inşallah.
Batının Pis Parmağı
“Arap Birliği” düşüncesinin, İngilizlerin, Osmanlı Devleti'ni parçalamak için kullandığı bir vasıta olduğunu ve böylece İngilizlerin Arapları, İslam ümmetinden ayırmayı hedefledikleri var sayımlıdır.
Nitekim “Baas Arap Milliyetçiliği” fikrinin de bir Hristiyan olan Misel Eflak tarafından ortaya atıldığı...
Yine Osmanlı'yı İslam aleminden koparmak için ortaya atılan “Pantürkizm” düşüncesinin (Hatırlarsanız birileri daha T.C. üst makamında lafını etmişti!) fikir babasının da Vambery isimli bir Avrupalı olduğu görülmekte!
Osmanlı Topçuluğu
Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca İstanbul'da kalan ve yazmış olduğu eserini en büyük Hıristiyan hükümdarı II Filib'e takdim eden İspanyol yazar Cristobol de Villalon'un, dönemin Osmanlı topçuluğu hakkında:
"Dünyada hiçbir devletin, Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. İstanbul'da eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi.
Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum” beyanını vermesi..
İnsanlığın En Muhteşem Harikası
Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta:
"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayı'ndan mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterroht'un:
"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistin'in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır" diye cevap vermesi!
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.