Âkil Adamlar Heyeti
AK Parti hükümeti, kanı durdurmak için İmralı ile görüşmeye devam ediyor. Bunun için 63 kişilik bir de Âkil Adamlar Heyeti oluşturdu. CHP VE MHP, Âkîl Adamlar Heyeti’ni Heyet-i Nasiha’ya benzetiyor. Nedir Heyet-i Nasiha? Medyadan öğrendiğimize göre Heyet-i Nasiha, İstanbul Hükümeti tarafından 1918 Mondros Mütarekesi sonrası Anadolu yer yer işgal edildiği zaman işgallere karşı Anadolu’da halkın tepkisini yatıştırmak için kurmuş olduğu heyete denir. Bu heyet, Türklerle azınlıklar arasında birlik hissi yaratmaya çalışacak, padişahın öğütlerini aktararak istikrar ve bütünlük sağlamaya çalışacaktı.
Âkil Adamlar heyeti, bu süreç içerisinde hükümete yardımcı olacaklar, kanın durması ve barışın sağlanması için üzerine düşen görevi yapacaktır.
Akil adamlar Heyeti’nde her kesimden insan vardır. Mesela, Yılmaz Erdoğan (tiyatro ve sinema sanatçısı), Ahmet Taşgetiren (gazeteci- Bugün gazetesi yazarı), Hayrettin Karaman (ilâhiyatçı-Yeni Şafak yazarı), Oral Çalışlar (gazeteci- Taraf yazarı ve yayın yönetmeni), İzzettin Doğan (akademisyen- Cem Vakfı Genel Başkanı)
Bu heyeti şuna buna benzetmekle bir sonuca varamayız. Barışın gelmesi için ne yapılmalı bunun için kafa yormalıyız. Efendim, bu iş silahla halledilir, diyorsanız, size katılmamız mümkün değildir. Çünkü bu savaş otuz yıldır sürmekte ve 40 bine yakın insan öldürülmüştür. 400 milyar dolar harcanmıştır. Demek ki silahla bu iş halledilemiyor. Öyleyse bir çözüm bulmamız gerekir. Bu konuda bir çözüm üretmeyip süreci sürekli bu şekilde eleştirmek doğru değildir. Unutmayalım ki, Çözüm üretmeyenler problemin bir parçası olurlar. .
Sisli havayı seven kurt gibi kandan beslenen ırkçılar, silah tüccarları, terörden nemalananlar ve Batı bu süreçten rahatsızdır. Söz konusu zihniyet, Türkiye’nin ayağına bağladığı büyük bir taşın çözülmesini istememektedir. Türkiye bu konuda başarılı olursa o zaman içte ve dışta güçlenecek ve başta Ortadoğu’da olmak üzere dünyada söz sahibi olacaktır. Tabii bu durum onların sonu olacaktır; mesele budur.
İmralı’yı doğuran tedavüldeki resmi ideolojidir. PKK ve DHKP-C gibi örgütler resmi ideolojinin bir ürünü ve vurucu timleridir. Bu gerçeği dost –düşman herkes bilir. Bunun için sürecin başarıya ulaşabilmesi için mevcut alt yapı yeterli değildir. Yani Kürt Roj TV gibi televizyonların kurulması, Kürtçenin seçmeli ders okutulması…
Kürtlere kendi dillerinde eğitim hakkı verilse bile gene de bu süreci başarıya götürecek alt yapı hazırlanmış olmaz. Çünkü söz konusu hususlar, vatandaşlık kavramı altında bir arada yaşamamızı mümkün kılmaz. Alt yapı olarak İslâm dini azami seviyede öğretilmesi gerekir. Osmanlı bütün etnik gurupları İslâm’ın ortaya koyduğu irfan ve medeniyetle ayakta tutmuştur. Bu gerçekleşmedikçe hükümetin başlattığı barış projesi nihai hedefine ulaşamaz.
Bu olumlu çalışmaların yanında bir taraftan da alt yapının tamamlanması için harekete geçilmeli. Bunun için yeni anayasada laiklik kavramına yer verilmemeli. Çünkü bu kavram, kavmiyetçiliğin alt yapısını oluşturmaktadır. Ulusçuluk ayakta durduğu müddetçe barışın gelmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Bilmem anlatabildim mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.