Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Akdeniz Osmanlı Gölü

Akdeniz Osmanlı Gölü

Geçen Cuma günü Tahran’da İdlib zirvesi gerçekleştirildi. Bu zirveye Türkiye, Rusya ve İran katıldı. Zirve sonucu 12 maddelik bir bildiri yayınlandı.

 Bu bildiriyi okudum. Bildiri Astana formatı (Ocak 2017) çerçevesinde kaleme alınmıştır. Bu formatın kapsamı, Suriye’de şiddetin azaltılması ve ülkede barış, güvenlik ile istikrara yapılan katkıdır.

Bu 12 maddelik bildiride göze çarpan 2. ve 5. maddelerdeki cümlelerdir:

2.maddedeki cümle şöyledir: “Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir.”

5. maddedeki cümle ise şöyledir: Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını yinelemişlerdir.”

 2. Maddedeki bu cümle ile ABD uyarılmaktadır. ABD,  DEAŞ terör örgütünü kurarak Suriye’de alan kazanmıştır. Halen alan kazanmak için söz konusu örgütü ve diğer terör örgütlerini silahlandırmaktadır. Zaman zaman bu örgütleri bahane ederek Suriye’ye saldırmakta ve alan kazanmaktan da utanmamaktadır. Kara gücü olarak da PKK / PYD örgütünü kullanmaktadır. Bu terör örgütüne binlerce tır ve yüzlerce kargo uçak dolusu silah verdi ve halen vermeye devam etmektedir.

5. madde ile Suriye ihtilafının güç kullanarak halledilemeyeceğini tarafların deklare etmesi sevindiricidir. Yakında ABD başta olmak üzere Batı’nın, Akdeniz bir Osmanlı Gölü olduğunu ve mirasçısı Türkiye’ye teslim edilmesi gerektiğini anlayacaklardır. Bu deklare buna işaret etmektedir.

Fırat’ın doğusuna ABD, batısına Rusya yerleşmiş görünmektedir. Bu konuda aralarında anlaşma olduğu da söylenmektedir. Bu oyunu Türkiye Afrin ve Fırat Kalkanı Harekâtı ile kısmen bozdu. Şimdi masada Türkiye’de var.

 ABD, Rusya, Çin ve İran Türkiye’nin masada olmasını istememektedir. ABD, Rusya, Çin yeni inşa edilmekte olan İpek Yolu’na ve Akdeniz’e hâkim olmak için yarışmaktadır. İşin içinde İngiltere de vardır. Onun sessizce bir kenarda durur gibi bir politika izlediği bizi aldatmasın.  İran’da, Pers İmparatorluğu zamanında Bizans’la Ortadoğu’ya hâkim olmak için yarıştığı gibi şimdi de ABD ile yarışmaktadır. Fakat bu güçler şu hakikati görmezlikten gelmektedir:

Akdeniz Osmanlı Gölüdür. Preveze Deniz Muharebesi (28 Eylül 1538) ile Akdeniz Osmanlı Gölü haline gelmiştir. Hakeza Karadeniz’de öyledir. Bu denizler Osmanlı’nın elinde iken dünyada adalet, barış ve huzur vardı. Zalimler, şimdi olduğu gibi masum halkları, çocukları, yaşlıları, eli silah tutmayan kadın ve kızları  öldüremiyordu. Böyle bir şeye teşebbüs ettiklerinde karşılarında Osmanlı’yı buluyorlardı. Osmanlı sadece fıkhî bir terim olan Harbilerle savaşıyordu. Harbi, “İ’la-yı Kelimetullah” ile savaşan haçlı ordusuyla savaşıyordu. 

Orhan Gazi şöyle diyor: “Osmanlı’ya iki kıta üstünde hüküm etmek yetmez. Zira “İla-yı kelimetullah” azmi dünyaya sığmayacak kadar yüce bir azimdir. Selçuklu’nun varisi biz olduğumuz gibi Roma’nın varisi de biziz.

Bu yüce kelimenin dünyaya hâkim olması insanlığın lehinedir. Çünkü bu kelimenin manası:  Adalet,  barış, emniyet, hürriyet, huzur ve saadettir, maddi ve manevi kalkınmadır.

 Bugün Harbi’nin, masum halkları canavarca parçalamasının sebebi, bu yüce kelimenin Tanzimattan beri söz sahibi olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu yüce kelimenin yeryüzünde ağırlığını kaybetmesine yalnız haçlılar sebep olmadı; İttihat ve Terakki Cemiyeti de sebep oldu.

Hüseyin Rahmi Gürpınar şöyle diyor:  “İttihat ve Terakki Cemiyeti burnumuza hırızmayı taktı. Senelerce koca milleti homurdana homurdana kanlı sopasıyla ayı gibi oynattı.

Bunun sonuca kapitalizm dünyaya hâkim oldu 1. Cihan Savaşı ile Osmanlı başta olmak üzere İmparatorluklar yıkıldı. Kapitalizmin pazarı için ulus devletleri kuruldu. Ulus devletleri, bugün kapitalizmin altında inim inim inlemektedir. ABD’nin doları birçok ülkeye silah olarak kullanması bu zihniyetin bir gereği olduğu unutulmamalı.

Kafkas ve Balkanlar halkları bu yüzden Osmanlı’ya özlem duymaktadır. Şöyle diyorlar: Osmanlı senede bir kere vergi alırdı. Kapitalizm ise yılda çok kere vergi almaktadır, canımıza tak dedi.

Rusya ve İran’ın, 5. maddede ifade edilen gerçeği anladıkları gibi Esed’i desteklemelerinin de tarihi bir hata olduğunu yakında anlayacaklar; ama iş işten geçmiş olacak; çünkü masum Suriye halkının kanı akıtılmaya devam edilmektedir.

 Sonuç olarak diyoruz ki, Rusya ve İran’ın Esed’i desteklemekten vazgeçmeli. ABD,  Fırat’ın doğusundan çekilmeli. AK Deniz Havzası’nı Osmanlı’nın mirasçısı olan Türkiye’ye bırakılmalı. Aksi halde III. Dünya Savaşı kapıda. Hoşça kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Sadık Küçükhemek Arşivi