Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Adalet de, Adil Olmayı Bulabilmek

Adalet de, Adil Olmayı Bulabilmek

Malumunuz evvelce de olasılık içinde olan Adalet üzerindeki, kimine göre doğru kimine göre olumsuzluk üzerinde ki konuşmalar son günlerde hayli ilerledi.

Tabii fikrini ortaya atan kişiler kendi davullarının tokmağını vurmaktan çekinmemektedirler. Bakarsınız herkes haklı aynı davalarda.

Aslında öylemi? Hakikate nasıl varılacağını hukukun göstermesi lazım.

Bu gün sizlere Fatih zamanındaki adaletten bahsederken gelecek yazımda da şimdileri olan bazı hakiki olan hukuk davalarını sunmak isterim.

Fatih Sultan Mehmet zamanındaki adaleti izleyelim.

***

Fatih Sultan Mehmet ile İki Papaz

İstanbul’un fetheden Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’daki tüm hükümlüleri serbest bırakır. Fakat hükümlüler arasındaki iki papaz zindandan çıkmak istemezler. İnsanlara eziyet eden Bizans İmparatoru’na, adaletli olmasını söyledikleri için hapse atılan papazlar, bundan böyle hapisten çıkmamaya yemin etmişlerdir.

Olaydan haberdar olan sultan papazları huzuruna çağırır, hikâyelerini dinler ve onlara şöyle der:

Sizlere bir teklifim var. Sizler İslam adaletinin uygulandığı bu toprakları geziniz, Müslüman hâkimlerin ve halkımın davalarını dinleyiniz. Eğer hayata küsmenize sebep olan adaletsizliğe burada da rastlarsanız gelip bana bildiriniz ve önceden verdiğiniz kararınız doğrultusunda uzlete çekilerek hâlâ küsmekte haklı olduğunuzu kanıtlayınız.

Bunun üzerine papazlar zaman kaybetmeden yola çıkarlar. İlk durakları Bursa’dır. Orada bir olayla karşılaşırlar. Bir Müslüman’ın, “Hiçbir kusuru yok” denilerek bir Yahudi’den satın aldığı atın hasta olduğu ortaya çıkar. Müslüman, sabah olur olmaz Kadı’nın yolunu tutar. Ancak Kadı henüz gelmemiştir. Bir zaman bekleyen Müslüman, Kadı’nın gelmeyeceğini düşünerek atını alıp geri döner ve at o gece ölür. Olayı sonradan öğrenen Kadı, atın sahibi Müslüman’ı çağırarak şöyle der:

Eğer geldiğinizde ben makamımda olsaydım, atı sahibine iade edip paranızı alırdım. Ancak zamanında daireme gelmediğim için olayların bu şekilde gelişmesine sebep oldum. O yüzden atın ölümünden doğan zararı ben karşılayacağım.

Bu olay karşısında hayrete düşen papazlar daha sonra İznik’e geçerler. Bu şehirde de yine bir mahkeme ile karşılaşırlar:

Bir Müslüman’dan tarla satın alan diğer bir Müslüman ekin zamanı gelip de tarlasını sürmeye başlayınca sabanına bir küp altın takılır. Çiftçi altınların hepsini alarak tarlanın ilk sahibine gider ve “Ben senden tarlanın altını değil, üstünü satın aldım. Eğer tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin bana bu fiyata satmazdın. Al şu altınlarını” diyerek küpü vermek ister.

Tarlanın önceki sahibi ise, tarlayı kendisine taşı ve toprağıyla beraber sattığını söyleyerek altınları kabul edemeyeceğini söyler. Anlaşmaya varamadıkları için iki Müslüman soluğu Kadı’nın huzurunda alırlar. Kadı, adamlara çocukları olup olmadığını sorar. Birinin erkek diğerinin ise kız çocuğu vardır. Kadı, bu iki çocuğu nikâhlayarak altını da çeyiz olarak onlara verir.

Bu iki olaya tanık olduktan sonra papazlar İstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna çıkarlar ve şöyle derler:

Bizler artık bu kadar adalet ve birbirinin hakkına saygının ancak İslam dininde var olduğuna inandık. Bu dinin insanları başka dinden olanlara bile kötülük yapamazlar. Bu yüzden biz zindana dönme kararımızdan vazgeçtik, sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uğramayacağına inandık.”

***

Fatih ile İstanbul Kadısı

Fatih Sultan Mehmet hakkında anlatılan güzel hikayelerden birisi Mimar Atik Sinan ile arasında yaşanan olaydır. Evliya Çelebi’nin aktardığına göre, Sultan II. Mehmet’in Fatih Cami yapımı sırasında mimarın yaptığı yolsuzluğa hiddetlenerek Atik Sinan’ın bir parmağını kestirdiği söylenir. İşin esas kısmı bundan sonra olanıdır.

Parmağı kesilen mimar, Fatih’i İstanbul Kadısı’na şikayet eder ve Kadı, Fatih’i huzuruna çağırır. Fatih’i haksız bulan Kadı, Fatih Sultan Mehmet’in de parmağının kesilmesine kadar verir. Bunu gören mimar bu adalet karşısında adeta dehşete düşer ve davasından vazgeçtiğini haykırır; ancak Kadı kamu hukukunun ihlal edildiğini söyleyerek ısrar edince davacı Atik Sinan ömür boyu maaş ödenmesine razı olduğunu söyleyince karar bozulur. Mimar mahkeme salonundan çıktıktan sonra Fatih kaftanının altından bir kılıç çıkararak, kadıya “Eğer benim padişah olduğuma bakıp bana iltimas gösterseydin senin kafanı bu kılıçla keserdim.” der ve Kadı da oturduğu minderin altından bir gürz çıkarıp Fatih’e “Eğer sende padişahlığına güvenip hakkı hukuku çiğnemeye yeltenseydin ben de senin kafanı bu gürz ile dağıtırdım.” şeklinde karşılık verir.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi