Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

ABD Golan’da İsrailleşirken

ABD Golan’da İsrailleşirken

Amerika’nın uzun yıllardır adım adım uygulamaya koyduğu Ortadoğu politikasında 2019 yılının ilk üç ayında belki de şimdiye kadar olmadık derecede hızlı hamleler yapmaya başladığı görülmüştür.

Bu hızlı hamleler 2019 Ocak ayının ilk haftasının sonunda, Amerika Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Orta Doğu’daki rekabeti ortadan kaldırmak için bölge ülkeleri arasında işbirliği konseyinin yani Orta Doğu Stratejik İttifakının (MESA) Ürdün ve Mısır’ın da katılımıyla oluşturulduğunu ilan etmesiydi.

ABD’nin bölgemizdeki ikinci hamlesi ise 2019 Şubat’ında Trump’ın damadı Kushner’in adına  “Yüzyılın Anlaşması“ verdiği bir birliktelik için birçok ülkeyi ziyaret ettikten sonra işin içine Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı da dâhil ettiği ülkelerde Kudüs’te bir toplantı düzenlemesiydi.

Hamlelerden görünüşte çok itiraz gören çok karşı çıkılanı ise Trump denen haydut kılıklının Golan Tepelerini İsrail toprağı olarak tanıyan kararı imzalamasıydı.

Görünüşte en çok itiraz gören sözüne özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Diğer bir dikkat çekmek istediğim husus ise GOLAN TEPELERİ ismidir.

Çünkü gerçekte o bölgenin adı bize anlatıldığı gibi Golan Tepeleri değil.

Hatta bazılarının ifade ettiği gibi adı Golan Vadisi de değil.

Bölge bugün artık eğitim sistemimizdeki yabancılaşmanın sonucu olarak İslam kaynaklarındaki adı olan “El-Cûlân” değil de, İbranice’den İngilizceye geçmiş haliyle Golan olarak öğrendiğimiz tepelik bölgedir.

Uzun uzun cümleler kurmadan sadece Filistin’de yaşanan olayların tarih, akış, süreç ve dizilimine bakmak yeterlidir yaşanan trajedi için.

Önce İngiltere’nin sonra da Amerika’nın öncülüğünde bölgenin daha iyi olması için eski rekabetlerin son bulmasının gerektiği ve gelecekteki müşterek refah için ortaklıklar kurma adına yüzyıla yaklaşan bir zaman dilimi içinde siyonist İsrail eliyle uygulanan işgal ve jenosit politikalarının sonucundaki trajediyi aslında bütün dünya olarak yaşıyoruz.

Yukarıdaki dikkat çektiğimiz konuya dönecek olursak 2 gerçekle karşılaşırız.

Birincisi adı İslam Ülkesi olan halkı Müslüman olan devletlerin yöneticilerinin görünüşlerinin aksine perde arkasındaki yüzleri ile İsrail’in dostları olmalarıdır.

İkincisi ise Ortadoğu’da İslam Ülkeleri arasına bir habis ur gibi yerleşen siyonist İsrail’in ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından korunup kollandığıdır.

Sözde İslam ülkelerinin İsrail’in dostu olan yöneticilerini görmek için uzağa gitmeye gerek yok.

Şöyle çevrenize bir bakın sadece doğu Akdeniz bölgesinde belki onlarcasını göreceksiniz.

Müslüman olmayan ülkelerin idarecilerinin kim olduğunu ise son imza ile artık tabir caiz ise sağır sultan bile duydu.

Hatta adı İslam cumhuriyeti olmasına rağmen uyguladığı politikalarla İsrail’in büyümesine daha da fazla işgale kalkışmasına dolaylı olarak yardım eden İran’ı bile İsrail dostu saymak mümkün.

Hristiyan yahudi kırması evangelist Armageddon inancına göre bölgedeki MELHAMEİ KÜBRA olarak adlandırılan son savaşın çıkması için üç olayın gerçekleşmesi gerekiyordu. 

İkisinin bu güne kadar gerçekleştirildiğine inanan Siyonistler şimdi Golan Tepeleri’nin İsrail toprağı olarak kabul edilmesiyle olayların üçüncüsünü başlatmaya çalışıyorlar.

Yapılan bu son hamleyi esasında sadece Amerika’nın bölgede İsrail’in bütün gayrimeşru işgallerini meşrulaştırmak için yaptığı faaliyetler ve attığı yeni bir adım olarak değerlendirmemek lazım.

Amerika’nın temel görevinin İsrail’in güvenliğini sağlamak olduğu konusunda kimsenin şüphesi yok.

Ama bu hamle sadece güvenlik açısından yapılmış bir iş değil.

Çünkü bu olayın stratejistler tarafından konulan adıyla bir Diplomatik-teopolitik veya teo-politik bir yanı daha var.

Önceki başkanlar döneminde gerçekleştirilemeyen hamlelerin Tanrı’nın, Trump’ı, İsrail’i İran’a karşı korumak için göndermiş olması inancıyla hareket eden Trump-Pence yönetimi tarafından tam da İsrail’deki seçimler öncesinde Hıristiyan Siyonistler olarak adlandırılan Evanjelik zalimler eliyle ve dini görev kisvesi altında gerçekleştiriliyor olmasıdır.

Filistin meselesinde esas dikkat edilmesi gereken taraf ta esasen son hamlenin bu yönüdür.

Sözü yukarıdaki en çok itiraz gören ifadesi ile bitirelim.

Bir Kudüs meselemiz vardı bizim. Yani Kudüs’ün başkent ilan edilmesi

Geçen sene tartışılıyordu.

Sonuç ne oldu? Sadece kınama.

Sonra unutuldu veya daha doğrusu unutturuldu

Ya Fırat’ın doğusu konusu? Hani girdik giriyorduk Fırat’ın doğusuna.

O da aynen böyle, unutuldu veya daha doğrusu unutturuldu.

Bu defa da yani Golan Tepeleri konusu da aynen böyle olacak.

Yine unutulacak veya daha doğrusu unutturulacak.

Bu kaçıncı pervasız siyonist karar derseniz.

Kaça kadar saymayı bilirseniz diyebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi