Dr. İbrahim Büyükeken

Dr. İbrahim Büyükeken

71 yıllık sürgün çilesi

71 yıllık sürgün çilesi

71 yıl önce bugün dondurucu bir Kasım sabahı asırlardır yaşadıkları vatanlarından bir gecede sürülen bir millettir Ahıska Türkleri. Medeni dünya (!), Ahıska halkının dönüşü belli olmayan bir sefere zorlanmasına sessiz kaldı. Yıllardır tanımadığımız, tanımak için bile gayret göstermediğimiz bir halktır Ahıska Türkleri...

**

Ahıska Türkleri, 1829’da başlayan, 1944’te Stalin’in zulmüyle katmerleşen, bir türlü bitmek bilmez bir sürgünün çocuklarıdır. Sürgün çilesi 71 yıldır devam ediyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde, adının yanına başka ad konulmadan Ahıskalı olarak kalmayı başarabilmiş, özüne sâdık, geleneklerine ve kültürlerine bağlı, onurlu bir halktır…

**

1829’de Ahıska bölgesi Çarlık Rusyası tarafından işgal edildiği zaman başlayan zulüm bugün hala devam ediyor. 1944 yılında Stalin tarafından Sibirya steplerine ve Kazakistan’a sürgün edilen Ahıska Türkleri’nin o günden sonra bir daha yüzleri gülmedi...

**

Yapılan önce zulme, onca baskıya direndiler. Dillerini, kültürlerini, geleneklerini sonuna kadar korudular. 1985’te Özbekistan’ın Fergana bölgesinde ortaya çıkan bir dedikodu yüzünden ikinci bir sürgün yaşadılar. Dünyanın birçok bölgesine sığınmak zorunda kaldılar…

**

Bugün Ahıska Türkleri Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Ukrayna, Gürcistan, Türkmenistan, Rusya, Türkiye ve ABD gibi ülkelerde yaşamlarını sürdürüyorlar. Toplam nüfusları 500 bini geçmez. Türkiye Ahıska Türkleri için en güvenli liman. Belki bir daha sürgün edilmeyecekleri tek ülke. Ahıska Türkleri sadece Türkiye’yi anavatan olarak görüyor. Onlar için Rusya, Ukrayna, Özbekistan ve ABD gurbet ülkeler...

**

Sanattan ve ticaretten anlayan bir halk Ahıska Türkleri. Gittikleri yerlere zenginlik ve bereket götürdüler. Yaşadıkları onca acılara rağmen hiçbir zaman anavatan özlemi dinmedi 1999’dan bu yana Gürcistan’a geri dönen Ahıskalıların sayısı bin 174. Geri dönseler bile artık onlara ait ne varsa yok etmişler, talan etmişler…

**

Ahıska Türklerine sahip çıkmak sadece Türkiye’nin değil tüm Türk dünyasının boynunun borcudur. Sadece Rusya’nın değil Özbekistan’ın da Ahıska Türklerine bir özür borcu vardır. Türkiye, Ahıska Türklerine destek olmaya çalışıyor ama bu yeterli değil. 2 milyon Suriyeli sığınmacıya kapılarımızı açıyorsak, 500 bin Ahıskalı’ya neden vatandaşlık vermeyelim..

**

Ahıska Türkleri’nin vatandaşlık başvuruları hızlandırılmalı, bürokratik engeller kaldırılmalıdır. Onlar için en güvenli liman sadece Türkiye’dir. Bir daha sürgün yaşamak, evlerini, hatıralarını terk etmek istemiyorlar. Geçen yıl sürgünü yaşayan Keleş Taharoğlu ve Mehdi Mehdioğlu ile muhabirimiz Emre Özgül çok duygusal bir röportaj yapmıştı…

**

Röportajın her satırını tek tek okurken, gözlerim doldu. Tarihi kayıtlara geçecek, bir röportaj dizisi olmuştu. Yurtlarından sürülen hayatları, yaşadıkları hep ilgilimi çekmiştir. Dünyanın en büyük iki özlemi var. Ana ve vatan hasreti. Keleş Taharoğlu ve Mehdi Mehdioğlu dede vatanlarını ahirete göçmeden tekrar görmek istiyor.. Allah kimseyi vatanıyla imtihan etmesin…

**

18 Kasım Çarşamba günü Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi bahçesinde bulunan Erol Güngör Konferans Salonu’nda Saat 14.00’de Ahıska Türkleri’nin yaşadığı sürgün ile ilgili anma programı düzenlenecek. Değerli dostum Ramil Güseyinov’un organize edeceği etkinlikte Azerbaycanlı Yazar Hanım Halilova, Prof. Dr. Mehmet Kırbıyık, Prof. Dr. Hayri Erten, Seyfullah Türksoy, Hasan Hüseyin Aydın, Agil Alesger gibi birbirinden değerli isimler konuşmacı olarak katılacak. Ben deniz de dilimin döndüğü kadar medyada Ahıska Türklerini anlatacağım. Dolu dolu bir etkinlik olacak...

**

Biz vatanımızı, zulme uğrayan soydaşlarımızı karşılıksız sevdik. Birileri gibi dönemlik sevmedik bu vatanı ve milleti. Soydaşlarımızın sorunları sadece bir siyasi partinin değil hepimizin ortak sorunu olmalıdır. Bizim tek derdimiz bu yaşananları unutturmamak ve gelecek nesillerin de bilmesini sağlamaktır. Sözlerimi Ahıskalı bir ozanın 1829 yılında Ahıska bölgesinin Rusların eline geçmesinin ardından yazdığı şu şiirle bitirmek istiyorum..

Ahıska bir gül idi gitti

Bir ehl-i dîl idi gitti,

Söyleyin Sultan Mahmud’a

İstanbul kilidi gitti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. İbrahim Büyükeken Arşivi