Recep Çınar

Recep Çınar

368 gün olmuş

368 gün olmuş

İkibinonyedinin ondokuzunda ahirete göç etti annem...

Bu dünyadan, yani bizi bırakıp gideli üçyüzaltmışsekiz gün olmuş...

Bir yıl 3 gün önce aramızdan ayrıldı annem...

O gittikten sonra mı?

Ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim...

İmtihandayız...

Babam, ben, kardeşlerim, yeğenlerim, yani annemin dizinin dibindeki hepimiz, büyük bir sınavdan geçiyoruz...

Annesizlik zor be...

Zor...

Hepsi bu.

xxx

Zamanın durmasıdır...

Güneşin batışıdır...

Havanın buz kesmesidir...

Aydınlığın karanlığa bürünmesidir...

Ya da dünyanın başınıza yıkılmasıdır, annenizi kaybetmek...

Anneniz ölünce, siz de onunla ölüyorsunuz...

Dünyada karşılıksız tek seven insanı bir anda kaybediyorsunuz...

Alnınızdaki ateşi söndüren nefesi...

Her yanımızı bir hüzün değil, her hüzün bir yanımızı kaplıyor...

Bu acıyı tarif etmek mümkün değil...

Gerçekten de anne gitti mi artık hiç kimse günde beş vakit size en içten, en candan dualarını yollamıyor, sizin için yüreği kanatlanmıyor, sizin için yüreği yanmıyor...

xxx

İçimde kopan fırtınaları o biliyordu...

Gülüşlerimin candanlığını da, sahteliğini de, yine o biliyordu...

Niye ağlıyorsam, niye sızlanıyorsam, niye canım yanıyorsa, niye sıkıntılıysam benimle ağlıyor, benimle sızlıyor, benimle canı yanıyordu...

Anne öldü mü hayat hüsranınız oluyor...

xxx

Evi, aileye, çocukları, torunları idare ediyordu...

Sadece bir anne değil, gerçek bir idareciydi...

Kaç yaşında olursanız olun, mevkiiniz, makamınız, cinsiyetiniz ne olursa olsun, anne sizin can suyunuzdur...

Son kalenizdir...

Benim son kalem yıkıldı...

xxx

Gitmeden iki saat önce telefonda konuştuk...

Biraz makara yaptık...

"Anne" dedim, "yarın doktor kültür sonuçlarına bakıp, ona göre sana ilaç verip vermeyeceğine karar verecek" diye ekledim...

"Hayırlısı olsun" dedi, "Allah'a emanet ol" diyerek telefonu kapattı...

Kardeşim Yusuf evdeydi...

Yıllarca hasretiyle kavrulduğu Yusuf'u...

Sırtını ovalamış biraz...

Rahatladıktan sonra, kalkmış abdestini almış, Yusuf'u da uğurladıktan sonra divana yatmış...

Yatış, o yatış...

Kalkamamış...

Saat 15.00 sularında babam gelmiş...

Zile basmış, kapı açılmayınca anahtarına başvurmuş...

Girmiş içeri annem uyuyor...

"Uyusun" demiş, kaldırmamış...

Aradan zaman geçince, tekrar gelmiş annemin başucuna...

"Hatun ben acıktım" demiş...

Bilmiyor ki, annem gitmiş...

Sonrası malum...

xxx

Anne öldü mü her gün yastasınız, her gün karanlıktasınız, her gün ayazdasınız...

Baharınız, annenizin öldüğü gün o tabuta girer ve gelmemek üzere çekip gider...

O günü hiç unutamazsınız, o derin acı azalmaz, tükenmez, unutulmaz...

Ben bunu anladım...

Bir can yoldaşımın annesini kaybettiğinde yaşamıştım bu acıyı...

Ondan öğrenmiştim anne acısının ne zor, ne dayanılmaz bir acı olduğunu...

"Annem bizi bıraktı gitti, inanabiliyor musun" dediğinde, sanki bugünü görmüştüm...

Sadece “vakitsiz olmadı mı be nur yüzlü insan” diyebilmiştim…

Ardından “Kimler bırakmadı ki bizi ya da biz, kimleri uğurlamadık ki?” diye söylendim kendimce…

Zaten hep vakitsiz gidiyorlar…

Giderlerken de, bir “yarımızı” bir “yanımızı” alıp götürüyorlar…

Hem “bedenimizde” hem “ruhumuzda” derin izler bırakarak...

yazimin-fotosu.jpg

xxx

Annemi kaybettiğim günü, 2009'un 6 Nisan'ın da çok derin yaşamıştım aslında...

"Anneniz öldü mü 'anne' diyen dilleri kıskanırsınız. Annesizlik bir hançer gibi yüreğinize saplanır, en büyük yoksulluğun 'annesizlik' olduğunu kısa sürede anlarsınız" demişti o can dostum...

Ne demek istediğini şimdi daha iyi anladım...

Anne gidince beraber gitmek istediğim doğrudur...

Hayatınızdan çok şeyin koptuğu da doğrudur...

Can evinize bir bombanın düştüğü ve paramparça olduğunuz da doğrudur...

Ne ilk gününde, ne yedisinde, ne yetmişyedisinde, ne aradan geçen onca zaman, anne acısını soğutmayacak belli ki...

Bunu daha iyi anladım...

Anne öldü mü sizin de bir tarafınız ölürmüş...

Öldü...

Bir kanadınız kırılırmış...

Kırıldı...

Yüreğiniz cayır cayır yanarmış...

Yandı...

Dünya başınıza yıkılırmış...

Yıkıldı...

xxx

Yıllar önce annesini kaybeden o can dostum bana, "annenin ayaklarının altını öpersen, mezara girdiğinde ilk seni görür" diye bir telkinde bulununca, gittim anamın soğuk bedenindeki ayaklarının altını öptüm...

Hem de kaç defa...

Gülüyordu...

Sanki ayaklarının altını öpmemişte gıdıklamışım gibi gülüyordu...

Anlayacağınız annem gülerek gitti...

Mekanı cennet olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi