1946 ve 1950 Genel Seçimlerinde ki Oluşumlar
1946 seçim arifesinde Yeni demokrasiye atılım hatta adı Cumhuriyet ama aslında halkın değil elitlerin hâkimiyeti içinde süren cumhuriyette demokrasiye geçişin oluşumları başlamıştı.
İlk siyasi muhalefet, uçak sanayicisi Nuri Demirağ’ın “Milli Kalkınma Partisi” olmuştu.
Takiben, Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşları Demokrat Parti, Mareşal Fevzi çakmak, Kenan Öner ve Osman Bölükbaşı “Millet Partisi”ni kurarlarken bunlara ilaveten “Liberal Demokrat Parti” ve YVİP ile TİÇP partileri vb. olarak toplam 14 parti vardı. Ama 1946 seçimine sadece altı parti ve bağımsızlar iştirak etmişti.
Seçim şekli ise “Açık oy, gizli tasnif” usulü idi. Belleğimin hemen video yapıp hatırlattığı günlerdeki oluşumu anlatayım.
Birkaç mahalleyi kapsayan oy verme yeri Konya Nakiboğlu Cami avlusu. Bir masa üzerinde seçim sandığı ve etrafında açıkta duran parti ve bağımsızların ayrı ayrı oy pusulaları bulunmakta.
Seçmen herkesin gözü önünde istediği oy pusulasını alıp sandığa atacak. Sandık vazifelileri resmî memurlar. Siz atın bakalım onların gözü önünde muhalefete de, memur ve resmi dairelerle ilginiz varsa(!) görün bakalım neler olabilir? CHP’nin iktidarı zamanında olan bu işlem için bu gün bilmeyenlere; ‘demokrasiyi biz getirdik’ diye gururla belirttikleri demokrasi!
Merakla seyreden biz çocuklar, saat 17’de sandığı cami içine götüren vazifelileri görmüştü. Yarım saat sürmedi. Sandıktan tüm CHP kazandı diyerek gittiler.
Akşam saat 20’de radyo konuşmacısı Nurettin Artam bizzat veriyordu neticeleri.
Tüm illerin 465 milletvekilliğinden 397’sini CHP, 61’ini DP ve 7 tanesini de bağımsızlar kazanmıştı..
Bu hususta seçimle ilgili söylenti ve yazılımlar olarak. Dış İşleri Bakanlığı yapan merhum Turan Güneş'in anlatımı;
“Olaylı bir seçim yaşanmış Kandıra'da o yıl... Seçimde oylar değiştirilmiş. Kandıra Savcısı, 'Ben böyle bir hükümete hizmet etmem' diyerek görevinden istifa etmişti.” (Darbeler ve Kavgalar Dönemi, Shf. 171)
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Doğan Nadi de 1946 seçimlerini şu ironik dil ile eleştirmekte idi. “Meşhur hokkabaz Zati Sungur İzmir'den gitmiş. Ayol ne oldu? Güzel güzel temsiller verirken neden birdenbire kaçtı? Merak ettik. Telgraf çektik. Şu cevap geldi. Rey sandıklarının başında yapılan numaraları gördükten sonra İzmir'de bana iş kalmadı.”(Menderes Dönemi, Shf,107)
***
O zamanlar özel TV’ler olmayıp gazeteler de bir gün sonra geldiği için ilk seçim olayını üçüncü gün duyabilmiştik.
Olay Aslanköy kadınlarının Jandarma ile Konya Hükümet konağında ki Ağır Ceza Mahkemesine getirilmesi idi. Hükümet önü mahşer kalabalığına bürünmüştü.
“Nedir ne oluyor?” merakımız neticesinde. Mersin’e bağlı Aslanköy seçmenlerinin hepsi cesaretle DP oy pusulasını sandığa atmış olmaları ve gizli tasnif sonu beyanında CHP kazandı diye ilan edilmesi neticesi…
Av tüfeklerini kapan köyün kadınlarının sandığı jandarmanın da elinden alarak “Nasıl olur biz CHP ye hiç oy atmadık” diyerek şehirdeki seçim ilgililerine vermelerinden kaynaklanmış.
Demek ki Türkiye’de sadece onlar, köylerinin adı gibi Aslan kesilmişler demokrasi aykırılığına!
Tabii bu hareketi kanuna aykırı bulan hükümet ilgilileri derhal jandarma takviyesi ile köy halkını derdest edip Konya’da ki mahkemeye çıkarmış oldular.
Gün boyu ve geceye kadar devam eden sorgulama sırasında hükümet önünde topluca çömelme veya ayakta durdurulan Aslan köylülere Konyalılar kumanya vererek onların açlığını gidermeye çalıştılar.
Dava sadece o gün bitmedi tam üç buçuk yıl köylüler mahkemeye getirildiler götürüldüler.
Dünya’da da hoş karşılanmayan bu Demokratik(!) 1946 seçimi CHP’nin zaferi ile sonuçlanmıştı.
***
1946 seçimine kadar iyi bir muhalefet yapamayan partiler İstanbul basınından bazılarının teşviki yanında illerde yerel gazeteler çıkararak sert muhalefete girişmiş oldular.
Nitekim Konya’daki gazetelerden “Babalık” onları desteklerken “Ekokon” da CHP’nin gazetesi halinde idi. Bunlara ilaveten Demokrat Parti’nin Konya’daki ileri gelenlerinden Muammer Obuz ve Rüştü Özal’ın idaresi, Kemal Şahin’in de destekliliği içinde Yeni Konya matbaasında basılan “Akyokuş” adıyla seçim gazetesi çıkıverdi ortaya…
İktidarın aykırı gördüğü oluşumlarını Halk’a aktarmakta idi..
Böylece halk, 1946 daki tedirginlik ve çekingenliğini bırakıyor gibi idi ama yine de tam değildi.. Çekingenliğin azalmasındaki bir sebepte iktidar partisinin evvelki yılların aksine hükümranlık olan sert hareketlerden kaçınmaya başlaması evde dahi öğretilmesi yasak olan namazlık ve Kur’an için imam hatip ve kuran kursları açımına başlamış, köyde jandarma dipçiği, şehirde polis copu tatbiki azalmıştı ki bunlar vesile oluyordu muhakkak!
1950 seçimlerine kadar zaman zaman açık ve kapalı yerlerde konuşma yapan partiler olarak DP ve MP önde gelmekte idi.
En çok kalabalığı da Osman Bölükbaşı topluyor, yanındaki bavul dolusu belgeleri halka göstererek öğleyin başladığı anlatımları akşam ezanı son buluyordu.
Önceki yazımda konu ettiğim DP Genel Başkanı Celal Bayar’ın ilk gelişindeki on kişiyi bulmayan çevre ile yirmi civarındaki gençlerin hitabet dinlemeleri halkın çoğunluğuna doğru gitmekte idi.
İdi ama yinede özel ‘beyaz tren’ ile gelen Milli Şef ve Cumhurbaşkanı İnönü’yü dinleyenlerin miktarı iki mislini geçmekte idi. Çünkü memur gibi hükümetle ilgisi olanlar, sadece rahatlık değil birazda mecburiyetten(!) doğmakta idi.
***
Muhalefetin sıkıştırması yanında Birleşmiş Milletler tarafından da istenen seçim şeklinin demokrasiyi kapsayacak şekilde istem neticesi değiştirildi.
Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığında yapılan değişikliğe İnönü rahatsızlığını belitmişse de “Merak etmeyin paşam halk bizimledir ve kazanacağız” demesiyle yatıştığı söylentiler arasındaydı…
***
1950’de seçimlere yargı denetimi, gizli oy, açık sayım ilkesini benimseyen yeni bir yasayla gidildi.
Seçmenler oylarını boş bir kâğıda, istediği adayların isimlerini yazarak kullanabildiği gibi basılı oy pusulalarındaki adaylar üzerinde de istediği değişikliği yapma hakkına sahipti. Seçmenler aynı anda birden çok partinin adayına oy verebiliyor, karma bir liste oluşturabiliyordu.
Bu kez cami avlusu değil, bendenizin de gittiği Nakiboğlu İlkokulu odalarının birinde gizli oyu zarfa koyup meraklıların ve parti mümessillerinin bulunduğu odadaki sandığa zarf atılmış olunuyor sonrada herkesin gözü önünde açılıp sayım yapılıyordu.
Yine Nurettin Artam 20’de başlattığı Ankara radyosunda seçim sonuçlarını CHP kazandığını okusa da…
Saat 21.30’dan sonra o susmuş onun yerine haber spikeri DP’nin ilerlediğini bildiriyordu.
Nitekim seçim sonucunda DP 416, CHP 69, bağımsızlar 1, Millet Partisi 1 milletvekili ile meclise giriyorlardı.
Böylece iktidarı kaybeden CHP 1957’de gelecek gibi olmuşsa da..
İlişik söylentileri çokça vurgulanan 27 Mayıs ihtilalı sekte verdirince…
Malum hal oluşuverdi. Bakalım 2011 seçimlerinde kimler oturacak iktidar koltuğuna?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
İlk siyasi muhalefet, uçak sanayicisi Nuri Demirağ’ın “Milli Kalkınma Partisi” olmuştu.
Takiben, Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşları Demokrat Parti, Mareşal Fevzi çakmak, Kenan Öner ve Osman Bölükbaşı “Millet Partisi”ni kurarlarken bunlara ilaveten “Liberal Demokrat Parti” ve YVİP ile TİÇP partileri vb. olarak toplam 14 parti vardı. Ama 1946 seçimine sadece altı parti ve bağımsızlar iştirak etmişti.
Seçim şekli ise “Açık oy, gizli tasnif” usulü idi. Belleğimin hemen video yapıp hatırlattığı günlerdeki oluşumu anlatayım.
Birkaç mahalleyi kapsayan oy verme yeri Konya Nakiboğlu Cami avlusu. Bir masa üzerinde seçim sandığı ve etrafında açıkta duran parti ve bağımsızların ayrı ayrı oy pusulaları bulunmakta.
Seçmen herkesin gözü önünde istediği oy pusulasını alıp sandığa atacak. Sandık vazifelileri resmî memurlar. Siz atın bakalım onların gözü önünde muhalefete de, memur ve resmi dairelerle ilginiz varsa(!) görün bakalım neler olabilir? CHP’nin iktidarı zamanında olan bu işlem için bu gün bilmeyenlere; ‘demokrasiyi biz getirdik’ diye gururla belirttikleri demokrasi!
Merakla seyreden biz çocuklar, saat 17’de sandığı cami içine götüren vazifelileri görmüştü. Yarım saat sürmedi. Sandıktan tüm CHP kazandı diyerek gittiler.
Akşam saat 20’de radyo konuşmacısı Nurettin Artam bizzat veriyordu neticeleri.
Tüm illerin 465 milletvekilliğinden 397’sini CHP, 61’ini DP ve 7 tanesini de bağımsızlar kazanmıştı..
Bu hususta seçimle ilgili söylenti ve yazılımlar olarak. Dış İşleri Bakanlığı yapan merhum Turan Güneş'in anlatımı;
“Olaylı bir seçim yaşanmış Kandıra'da o yıl... Seçimde oylar değiştirilmiş. Kandıra Savcısı, 'Ben böyle bir hükümete hizmet etmem' diyerek görevinden istifa etmişti.” (Darbeler ve Kavgalar Dönemi, Shf. 171)
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Doğan Nadi de 1946 seçimlerini şu ironik dil ile eleştirmekte idi. “Meşhur hokkabaz Zati Sungur İzmir'den gitmiş. Ayol ne oldu? Güzel güzel temsiller verirken neden birdenbire kaçtı? Merak ettik. Telgraf çektik. Şu cevap geldi. Rey sandıklarının başında yapılan numaraları gördükten sonra İzmir'de bana iş kalmadı.”(Menderes Dönemi, Shf,107)
***
O zamanlar özel TV’ler olmayıp gazeteler de bir gün sonra geldiği için ilk seçim olayını üçüncü gün duyabilmiştik.
Olay Aslanköy kadınlarının Jandarma ile Konya Hükümet konağında ki Ağır Ceza Mahkemesine getirilmesi idi. Hükümet önü mahşer kalabalığına bürünmüştü.
“Nedir ne oluyor?” merakımız neticesinde. Mersin’e bağlı Aslanköy seçmenlerinin hepsi cesaretle DP oy pusulasını sandığa atmış olmaları ve gizli tasnif sonu beyanında CHP kazandı diye ilan edilmesi neticesi…
Av tüfeklerini kapan köyün kadınlarının sandığı jandarmanın da elinden alarak “Nasıl olur biz CHP ye hiç oy atmadık” diyerek şehirdeki seçim ilgililerine vermelerinden kaynaklanmış.
Demek ki Türkiye’de sadece onlar, köylerinin adı gibi Aslan kesilmişler demokrasi aykırılığına!
Tabii bu hareketi kanuna aykırı bulan hükümet ilgilileri derhal jandarma takviyesi ile köy halkını derdest edip Konya’da ki mahkemeye çıkarmış oldular.
Gün boyu ve geceye kadar devam eden sorgulama sırasında hükümet önünde topluca çömelme veya ayakta durdurulan Aslan köylülere Konyalılar kumanya vererek onların açlığını gidermeye çalıştılar.
Dava sadece o gün bitmedi tam üç buçuk yıl köylüler mahkemeye getirildiler götürüldüler.
Dünya’da da hoş karşılanmayan bu Demokratik(!) 1946 seçimi CHP’nin zaferi ile sonuçlanmıştı.
***
1946 seçimine kadar iyi bir muhalefet yapamayan partiler İstanbul basınından bazılarının teşviki yanında illerde yerel gazeteler çıkararak sert muhalefete girişmiş oldular.
Nitekim Konya’daki gazetelerden “Babalık” onları desteklerken “Ekokon” da CHP’nin gazetesi halinde idi. Bunlara ilaveten Demokrat Parti’nin Konya’daki ileri gelenlerinden Muammer Obuz ve Rüştü Özal’ın idaresi, Kemal Şahin’in de destekliliği içinde Yeni Konya matbaasında basılan “Akyokuş” adıyla seçim gazetesi çıkıverdi ortaya…
İktidarın aykırı gördüğü oluşumlarını Halk’a aktarmakta idi..
Böylece halk, 1946 daki tedirginlik ve çekingenliğini bırakıyor gibi idi ama yine de tam değildi.. Çekingenliğin azalmasındaki bir sebepte iktidar partisinin evvelki yılların aksine hükümranlık olan sert hareketlerden kaçınmaya başlaması evde dahi öğretilmesi yasak olan namazlık ve Kur’an için imam hatip ve kuran kursları açımına başlamış, köyde jandarma dipçiği, şehirde polis copu tatbiki azalmıştı ki bunlar vesile oluyordu muhakkak!
1950 seçimlerine kadar zaman zaman açık ve kapalı yerlerde konuşma yapan partiler olarak DP ve MP önde gelmekte idi.
En çok kalabalığı da Osman Bölükbaşı topluyor, yanındaki bavul dolusu belgeleri halka göstererek öğleyin başladığı anlatımları akşam ezanı son buluyordu.
Önceki yazımda konu ettiğim DP Genel Başkanı Celal Bayar’ın ilk gelişindeki on kişiyi bulmayan çevre ile yirmi civarındaki gençlerin hitabet dinlemeleri halkın çoğunluğuna doğru gitmekte idi.
İdi ama yinede özel ‘beyaz tren’ ile gelen Milli Şef ve Cumhurbaşkanı İnönü’yü dinleyenlerin miktarı iki mislini geçmekte idi. Çünkü memur gibi hükümetle ilgisi olanlar, sadece rahatlık değil birazda mecburiyetten(!) doğmakta idi.
***
Muhalefetin sıkıştırması yanında Birleşmiş Milletler tarafından da istenen seçim şeklinin demokrasiyi kapsayacak şekilde istem neticesi değiştirildi.
Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığında yapılan değişikliğe İnönü rahatsızlığını belitmişse de “Merak etmeyin paşam halk bizimledir ve kazanacağız” demesiyle yatıştığı söylentiler arasındaydı…
***
1950’de seçimlere yargı denetimi, gizli oy, açık sayım ilkesini benimseyen yeni bir yasayla gidildi.
Seçmenler oylarını boş bir kâğıda, istediği adayların isimlerini yazarak kullanabildiği gibi basılı oy pusulalarındaki adaylar üzerinde de istediği değişikliği yapma hakkına sahipti. Seçmenler aynı anda birden çok partinin adayına oy verebiliyor, karma bir liste oluşturabiliyordu.
Bu kez cami avlusu değil, bendenizin de gittiği Nakiboğlu İlkokulu odalarının birinde gizli oyu zarfa koyup meraklıların ve parti mümessillerinin bulunduğu odadaki sandığa zarf atılmış olunuyor sonrada herkesin gözü önünde açılıp sayım yapılıyordu.
Yine Nurettin Artam 20’de başlattığı Ankara radyosunda seçim sonuçlarını CHP kazandığını okusa da…
Saat 21.30’dan sonra o susmuş onun yerine haber spikeri DP’nin ilerlediğini bildiriyordu.
Nitekim seçim sonucunda DP 416, CHP 69, bağımsızlar 1, Millet Partisi 1 milletvekili ile meclise giriyorlardı.
Böylece iktidarı kaybeden CHP 1957’de gelecek gibi olmuşsa da..
İlişik söylentileri çokça vurgulanan 27 Mayıs ihtilalı sekte verdirince…
Malum hal oluşuverdi. Bakalım 2011 seçimlerinde kimler oturacak iktidar koltuğuna?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.