Zulüm Üzerine -3-
“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler. Bu adam râhibe giderek; ‘Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu?’ diye sordu. Râhip; ‘Hayır, kabul olmaz,’ deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını 'yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek; ‘Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını’ sordu. Âlim; ‘Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibâdet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allâh’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zirâ orası fenâ bir yerdir.’ dedi. Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti. Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı, kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar. Rahmet melekleri; ‘O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allâh’a yönelerek yola düştü,’ dediler. Azap melekleri ise; ‘O adam hayâtında hiç iyilik yapmadı ki,’ dediler. Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıka geldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler. Hakem olan melek; ‘Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir,’ dedi. Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.” (1)
Bu muhteşem hadisten, insan ne kadar çok zulüm işlerse işlesin, Allâh’a eş koşmadığı sürece pişman olarak Cenâb-ı Hakk’a yönelirse onca günahlardan bir kurtulma yolu olabileceğini anlıyoruz. Öldürmeyi alışkanlık edinmiş âdeta ölüm makinesi hâline gelmiş günahkar, zâlim kişiler bile eğer yaptıklarının yanlışlığının farkına varıp tevbe ederek arınmayı ve temizlenmeyi dilerse, Rab Teâlâ böylelerine dahi demek ki mutlaka bir çıkış yolu gösteriyor.
Sonsuz merhamet sâhibi olan Allah Teâlâ pişman olan hiçbir günahkârı zulmüyle baş başa bırakmayacak kadar rahmeti engindir. Bu şekildeki bağışlamasıyla yüce Rab, günahkarları ümitsizliğe değil ümide ve arınmaya dâvet eder. Tevbe, pişman olan zâlimler için ne büyük bir kurtuluş reçetesidir. Yüz kişiyi öldürmüş bir kişinin yüreğinde pişmanlık hissi uyandığında rahmet melekleri gönderen Allah Teâlâ, onu azap meleklerine karşı savunur. Demek ki Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti herkesi kucaklamaktadır.
Ama zâlimliklerini devam ettirenler, kötü huylarından vaz geçmeyenlere Allah Teâlâ yol göstermez, hidâyet etmez. “Kim tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerdir.” (2) Yine: “O (Allah) dilediğini rahmetine dâhil eder. Zâlimlere gelince, onlar için elemli/acıklı bir azap hazırlanmıştır.” (3)
Zulme uğrayan, hakkı gasp edilen kişi, o zâlimlik karşısında aynen zâlimce mukâbelede bulunması hiç uygun bir hal değildir. İnsanlara mazlum olmak da tavsiye edilemez. Ancak zâlim olmaya tercih edilir. Dünyâda karşılaşılan her çeşit zulüm imtihan gereğidir.
'Mü'min bir erkek veya kadın; nefsinde, çoluk çocuğunda, malında imtihana uğrar, tâ ki Allâh'a temiz ve günahsız kavuşsun...' (4) İnsanların başına gelen zulüm de dâhil imtihanların sebebi kulun, günah kirlerinden arınması ve temizlenmesi içindir.
“Bu sebepledir ki, zâlimlerin inananlara yaptıkları zulümler, zâhiren kahır gibi görünse de îmânını koruyabilenler için bir lütuftur. Onun için: ‘Meşakkat çektiğin kadar istifâde edersin!’ buyrulması bu hikmete mebnîdir. Her şey bir bedel mukâbilidir. Râm olmadan sâhip olabilmek mümkün değildir.
Ömür sermâyesini hep doğru değerlendirebilmek duâsıyla…
---------
1) Buhâri, Enbiyâ 54
2) Hucurat, 11
3) İnsan, 30
4) Tirmîzî, Zühd 57
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.