Ziya Doğan kalmalı!
Bugün değil, aylar önce yazmıştım…
“Konyaspor ile Ziya Doğan yollarını ayrılmalı” diye…
Ama kafası basmayanlar anlamadılar… Anlamadıkları gibi, “gamlı baykuş” benzetmesi bile yaptılar…
Sonuçta atı alan Üsküdar’ı geçti…
Neyse…
Zamanlaması doğru yapılan kan değişiklikleri takımlara sinerji getirir, bazen olumlu yansır, bazen de pansuman tedavisi görür… Hüsnü Özkara-Fuat Yaman-Ziya Doğan değişikliklerinde olduğu gibi…
Konyaspor’da kan değişikliğine gitme konusunda zamanlama önemliydi, ancak kulübü yönetenler, bu treni kaçıralı aylar oldu…
Şimdi…
Benim futbol aklım, Ziya Doğan’ın devam etmesinden yana… Kendisini çok sevdiğimden ya da teknik adamlığına inandığımdan değil… Ziya Doğan’ın gönderilmesi, Yılmaz Vural’ın ya da başka birinin gelmesi Konyaspor’a yarar sağlamayacaktır… Yukarıda da altını çizdiğim gibi, Konyaspor Başkanı ile yönetimi o treni kaçırdılar…
Keşke kaybedilen Antalyaspor ya da kazanılan Manisaspor maçından sonra gönderilseydi… Veya Ziya Hoca, onurlu bir duruş sergileyebilseydi…
İkisi de olmadı…
Ligin ilk yarısında Konyaspor, hem yönetim hem teknik ekip hem de futbolcu gurubu olarak deyim yerindeyse deve gibiydi… Kulübün de, takımın da hiçbir tarafı doğru değildi… Hiçbir tarafı doğru olmadığı için de bugünlere gelindi…
Ziya Doğan gitmeli mi, kalmalı mı? sorusuna gelince…
Bence kalmalı…
Bu takımın durumu fazlasıyla nazik… Şimdi acemilik ve duygusallık zamanı değil… Aksine, aklımıza dünden daha çok mukayyet olma zamanı…
Bahattin Karapınar ile Ziya Doğan’da dahil…
Özetlersem, Ziya Doğan’ın ya da Bahattin Karapınar’ın gitmesi çare değil… Bu takımı bu noktaya getiren bu ikili, topu birbirlerine ya da karşı taraflara atma yerine, daha aklıselim davranmalı, bu takımı ateş çemberinden nasıl çıkarırlar onun planını programını yapmalılar…
Mesele şu; Konyaspor, yukarı sıçrama ya da eşik atlama maçlarında hep başarısız oldu… Şimdi sezonun yükünü taşıyacak, Konyaspor’un önünü ya da arkasını görmesini sağlayacak önemli bir Bucaspor maçı var… Konya bu maçı kazanma adına “seferberlik” ilan etmeli… Bu eşik atlama maçından yara alınırsa da, camia gelecek sezonun yapılanması için planlar programlar yapmalı…
Bugüne kadar Bahattin Karapınar ve Ziya Doğanla ilgili olumsuz yazılar yazdım… İtiraf ediyorum, bunları ben yazmadım… Bu yazıları bana Ziya Doğan ve Bahattin Karapınar ikilisinin başarısızlıkları yazdırdı… Umarım, bundan sonra ne bana ne de bir başka spor yazarı arkadaşımıza bu tür yazıları yazdırmazlar…
Umarım.
xxx
ERZURUM KIŞ OYUNLARI
Şanslı kişilerden birisi de bendim…
25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunlarının açılışını yerinde izlemek için Erzurum’a gittim… Her insana nasip olmayan bu güzel organizeyi yerinde izlemek, siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedim…
Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı…
İnanılmaz bir soğuk algınlığı beni yerden yere vurdu… Oyunların açılışını, bırakın yerinde izlemeyi, televizyondan bile izleyemedim… Cemal Gürsel stadına 19.30’da girip, 20.00 sularında stattan ayrıldığımı hatırlıyorum…
Sonrası yorgan döşek…
Erzurum’da kaldığım iki günde güzel insanlarla, can insanlarla beraber oldum… Hakiki dostluğu, samimi misafir ağırlamayı, ata toprağının insanlarında gördüm…
Sağolsun sevgili Mehmet Baykan, ata toprağında bile bize güzel bir evsahipliği yaptı… Baykan’ın oralarda nasıl sevildiğini anlatmakla ya da yazmakla olmaz… Görmek lazım… İyi dostluklar edinmiş…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, güzel insanlarla beraber oldum… Her ne kadar Erzurum’un ya da oyunların tadını tam çıkarmasam da, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı sevgili Selahattin Çodur ile TFF Erzurum Bölge Müdürü sevgili Hikmet Yıldırgan’ın candan yaklaşımları, buz gibi Erzurum’da içimizi ısıttı…
Dedim ya, ne çağ kebabının tadını aldım, ne de kadayıf dolmasının… Ama Selahattin ve Hikmet ağabeylerin dostluklarının tadı damağımda kaldı… Çok sevdim bu güzel insanları… Sanırım onlar da bizleri sevmiştir…
Ve TFF Erzurum Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan M.Akif Fencioğlu… Tam bir beyefendi… Tatlı dili ve iş bitiriciliği ile modern bir genç… Onca yükün altından kalkması, çalışkanlığı, cana yakınlığı, sanırım genlerinden geliyor…
Sevgili Sinan’da öyle…
Gurur duydum açıkçası…
Bizleri mahcup ettiler…
Ne diyebilirim ki, Allah yollarını açık etsin…
Erzurum ve oyunlarla ilgili duygularımı da zaman bulunca elbette yazacağım…
Çünkü, Erzurum yazılmalı…
Ve güzel şeyleri hak ediyor.
TEŞEKKÜRLER GÖKHAN HOCAYA
Erzurum’dan ceset gibi geldim Konya’ya… Sağolsun Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Çetin Oranlı, anında müdahale ederek, tuttu elimden Beyhekim Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Gökhan Darılmaz’a teslim etti…
Hayatımda ilk kez 3 gece geçirdim hastanede… Hoş, hastane değil, sanki 5 yıldızlı otel gibi Beyhekim Devlet Hastanesi… Beni ayağa kaldırmak için anne şefkatiyle, el bebek gül bebek misali yakından ilgilendiler…
3 gün boyunca gözetim altında tuttular… İyi ki de Beyhekim’e gitmişim… Gözlerime fer, dizlerime güç geldi de ayağa kalkabildim… Deyim yerindeyse, Gökhan Hoca’nın desteğiyle direkten döndüm… Gökhan Hoca başta olmak üzere, benimle yakından ilgilenen tüm Beyhekim personeline candan teşekkürlerimi sunuyorum…
İyi ki varlar.
“Konyaspor ile Ziya Doğan yollarını ayrılmalı” diye…
Ama kafası basmayanlar anlamadılar… Anlamadıkları gibi, “gamlı baykuş” benzetmesi bile yaptılar…
Sonuçta atı alan Üsküdar’ı geçti…
Neyse…
Zamanlaması doğru yapılan kan değişiklikleri takımlara sinerji getirir, bazen olumlu yansır, bazen de pansuman tedavisi görür… Hüsnü Özkara-Fuat Yaman-Ziya Doğan değişikliklerinde olduğu gibi…
Konyaspor’da kan değişikliğine gitme konusunda zamanlama önemliydi, ancak kulübü yönetenler, bu treni kaçıralı aylar oldu…
Şimdi…
Benim futbol aklım, Ziya Doğan’ın devam etmesinden yana… Kendisini çok sevdiğimden ya da teknik adamlığına inandığımdan değil… Ziya Doğan’ın gönderilmesi, Yılmaz Vural’ın ya da başka birinin gelmesi Konyaspor’a yarar sağlamayacaktır… Yukarıda da altını çizdiğim gibi, Konyaspor Başkanı ile yönetimi o treni kaçırdılar…
Keşke kaybedilen Antalyaspor ya da kazanılan Manisaspor maçından sonra gönderilseydi… Veya Ziya Hoca, onurlu bir duruş sergileyebilseydi…
İkisi de olmadı…
Ligin ilk yarısında Konyaspor, hem yönetim hem teknik ekip hem de futbolcu gurubu olarak deyim yerindeyse deve gibiydi… Kulübün de, takımın da hiçbir tarafı doğru değildi… Hiçbir tarafı doğru olmadığı için de bugünlere gelindi…
Ziya Doğan gitmeli mi, kalmalı mı? sorusuna gelince…
Bence kalmalı…
Bu takımın durumu fazlasıyla nazik… Şimdi acemilik ve duygusallık zamanı değil… Aksine, aklımıza dünden daha çok mukayyet olma zamanı…
Bahattin Karapınar ile Ziya Doğan’da dahil…
Özetlersem, Ziya Doğan’ın ya da Bahattin Karapınar’ın gitmesi çare değil… Bu takımı bu noktaya getiren bu ikili, topu birbirlerine ya da karşı taraflara atma yerine, daha aklıselim davranmalı, bu takımı ateş çemberinden nasıl çıkarırlar onun planını programını yapmalılar…
Mesele şu; Konyaspor, yukarı sıçrama ya da eşik atlama maçlarında hep başarısız oldu… Şimdi sezonun yükünü taşıyacak, Konyaspor’un önünü ya da arkasını görmesini sağlayacak önemli bir Bucaspor maçı var… Konya bu maçı kazanma adına “seferberlik” ilan etmeli… Bu eşik atlama maçından yara alınırsa da, camia gelecek sezonun yapılanması için planlar programlar yapmalı…
Bugüne kadar Bahattin Karapınar ve Ziya Doğanla ilgili olumsuz yazılar yazdım… İtiraf ediyorum, bunları ben yazmadım… Bu yazıları bana Ziya Doğan ve Bahattin Karapınar ikilisinin başarısızlıkları yazdırdı… Umarım, bundan sonra ne bana ne de bir başka spor yazarı arkadaşımıza bu tür yazıları yazdırmazlar…
Umarım.
xxx
ERZURUM KIŞ OYUNLARI
Şanslı kişilerden birisi de bendim…
25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunlarının açılışını yerinde izlemek için Erzurum’a gittim… Her insana nasip olmayan bu güzel organizeyi yerinde izlemek, siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedim…
Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı…
İnanılmaz bir soğuk algınlığı beni yerden yere vurdu… Oyunların açılışını, bırakın yerinde izlemeyi, televizyondan bile izleyemedim… Cemal Gürsel stadına 19.30’da girip, 20.00 sularında stattan ayrıldığımı hatırlıyorum…
Sonrası yorgan döşek…
Erzurum’da kaldığım iki günde güzel insanlarla, can insanlarla beraber oldum… Hakiki dostluğu, samimi misafir ağırlamayı, ata toprağının insanlarında gördüm…
Sağolsun sevgili Mehmet Baykan, ata toprağında bile bize güzel bir evsahipliği yaptı… Baykan’ın oralarda nasıl sevildiğini anlatmakla ya da yazmakla olmaz… Görmek lazım… İyi dostluklar edinmiş…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, güzel insanlarla beraber oldum… Her ne kadar Erzurum’un ya da oyunların tadını tam çıkarmasam da, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı sevgili Selahattin Çodur ile TFF Erzurum Bölge Müdürü sevgili Hikmet Yıldırgan’ın candan yaklaşımları, buz gibi Erzurum’da içimizi ısıttı…
Dedim ya, ne çağ kebabının tadını aldım, ne de kadayıf dolmasının… Ama Selahattin ve Hikmet ağabeylerin dostluklarının tadı damağımda kaldı… Çok sevdim bu güzel insanları… Sanırım onlar da bizleri sevmiştir…
Ve TFF Erzurum Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan M.Akif Fencioğlu… Tam bir beyefendi… Tatlı dili ve iş bitiriciliği ile modern bir genç… Onca yükün altından kalkması, çalışkanlığı, cana yakınlığı, sanırım genlerinden geliyor…
Sevgili Sinan’da öyle…
Gurur duydum açıkçası…
Bizleri mahcup ettiler…
Ne diyebilirim ki, Allah yollarını açık etsin…
Erzurum ve oyunlarla ilgili duygularımı da zaman bulunca elbette yazacağım…
Çünkü, Erzurum yazılmalı…
Ve güzel şeyleri hak ediyor.
TEŞEKKÜRLER GÖKHAN HOCAYA
Erzurum’dan ceset gibi geldim Konya’ya… Sağolsun Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Çetin Oranlı, anında müdahale ederek, tuttu elimden Beyhekim Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Gökhan Darılmaz’a teslim etti…
Hayatımda ilk kez 3 gece geçirdim hastanede… Hoş, hastane değil, sanki 5 yıldızlı otel gibi Beyhekim Devlet Hastanesi… Beni ayağa kaldırmak için anne şefkatiyle, el bebek gül bebek misali yakından ilgilendiler…
3 gün boyunca gözetim altında tuttular… İyi ki de Beyhekim’e gitmişim… Gözlerime fer, dizlerime güç geldi de ayağa kalkabildim… Deyim yerindeyse, Gökhan Hoca’nın desteğiyle direkten döndüm… Gökhan Hoca başta olmak üzere, benimle yakından ilgilenen tüm Beyhekim personeline candan teşekkürlerimi sunuyorum…
İyi ki varlar.