Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Zekât ve Fıtır Sadakası

Zekât ve Fıtır Sadakası

Zekât İslâm’ın şartlarından biridir. Abdullah ibni Ömer’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar: “İslam beş temel üzerine kurulmuştur: 1. Allah’a ibadet edilmek, ondan başka (tapılan) şeylere de küfürde bulunulmak, 2. Namazın dosdoğru kılınması, 3.Zekâtın verilmesi,4. Beytin haccedilmesi, 5. Ramazan orucunun tutulmasıdır. (1)
Yani İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah’ın vahdaniyetini kabul etmek, O’ndan başka bir ilahın olmadığını tasdik etmek, O’ndan başka kendisine ibadet edilen, yolunda gidilen sistemleri ve ideolojileri reddetmek, namazı ikame etmek, zekâtı usulüne göre vermek, Kâbe-i Muazzamayı haccetmek, Ramazan orucunu tutmaktır.
Zekât’ın sözlük manası, artmak, temizlemek, arıtmak ve bereket manalarına gelir. Zekât şu ayeti kerimede sözlük anlamında kullanılmıştır. “Tarafımızdan ona (Yahya’ya) kalp yumuşaklığı ve temizlik de verdik. O çok sakınan bir kimse idi.” (2)
Zekât, hicretin ikinci yılında Ramazan ayı’ndan evvel farz kılınmıştır. Farziyyeti, Kitap, sünnet ve icmâ-i ümmet ile sabittir. Binaen aleyh inkârı küfürdür.
 Kitap’tan delili: “Bu kitap gaibe inanan, namazı kılan ve benim kendilerine verdiğim rızıklardan infâk edenler için bir hidayettir.” (3) buyrulmuştur.
“ Onların mallarından kendilerini temiz ve pak edeceğim bir sadaka al.” (4)
“ Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (5)
Sünnetten delili: Ebû Zerr şöyle der: “Peygamber (s.a.v.)’in yanına vardım. Kâbe’nin gölgesinde oturuyordu. Beni görünce:
“Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki zarar edenler kendileridir.” buyurdular.
Beni gelip oturdum; amma yerimde karar kılamayıp, hemen kalktım ve:
- “Ya Resulallah! Annem babam sana feda olsun … bunlar kimlerdir?” dedim. Resulullah (s.a.v.):
- “Onlar: Malları çok olanlardır – önüne arkasına, sağına ve soluna işaretle- ancak şöyle şöyle ve şöyle yapanlar müstesnadır… ama onlar da azdır. Zekâtını vermeyen hiçbir deve, sığır ve koyun sahibi yoktur ki, kıyamet gününde bu hayvanlar olduklarından daha iri ve daha semiz gelerek onu boynuzları ile süsmesin, tırnakları ile ezmesinler. Mezkur hayvanların sonu geçip bittikçe öndekileri tekrar iade edilecek (bu hâl) taa insanlar arasında hüküm bitinceye kadar devam edecektir. (6)
Zekât verecek kimse; Müslüman, hür âkil ve bâliğ olmalıdır. Binaenaleyh gayrimüslimlere, köle ve cariyelere, mecnunlara, çocuklara zekât farz değildir.
Zekâtın farz kılınmasının hikmetlerinden bir kaçı şöyledir: Zekât, zenginlerle fakirlerin arasındaki mali uçurumu ortadan kaldırır ve birbirlerine yaklaştırır. Zengin, elindeki malın bir emanet olduğunu kabul eder ve kendini cimrilikten korur. Malını ve sağlığını korumuş olur. Bir hadisi- şerifte şöyle buyrulur: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz, hastalıklarınıza sadaka ile deva ediniz, bela dalgalarını dua ile niyaz ile karşılayınız.”
Fıtır sadakasına gelince; Fıtır sadakası, “Ramazan-ı şerifin sonuna yetişen ve havaici asliyesinden başka nisap miktarı bir mala sahip bulunan hür Müslüman’ın vermesi üzerine vacip olan sadakaya denir. .Buna yalnız “fıtra” da denir ki; fıtret sadakası yani sevap için verilen yaratılış atiyyesi demektir.
Zekâtta malın nâmi artıcı olması ve üzerinden bir yılın geçmesi aranırken sadaka-i fıtırda bu durum aranmaz. Mal ister artıcı olsun ister olmasın Ramazan ayının sonunda nisap miktarı mala sahip olan hür Müslüman’ın kendisinin, eşinin ve çocuklarının sadaka-i fıtrını vermesi üzerine vaciptir.
Nisap, şeriatın bir şey hakkındaki ölçü olarak tayin etmiş olduğu miktardır. Şöyle ki: Zekât hususunda altının nisabı yirmi miskal, (şer’i şerife göre 80,18 gram; örfe göre 90 gramdır) gümüşün nisabı iki yüz dirhem, koyun ile keçinin nisabı kırk, sığır ile mandanın nisabı otuz, devenin nisabı da beştir.
Sadaka-i fıtır, zekât gibi sosyal yardımlaşmanın temel esaslarından biri olmakla beraber, orucun kabulüne, sekâret halinde olanın sekerâtından ve kabrin azabından kurtuluşa bir vesiledir. Fıtır sadakası, fakirlerin ve miskinlerin ihtiyaçlarını giderebilmesi için bayramdan önce verilmesi gerekir. Bir özre mebni de olsa bayramdan sonraya tehir edilmesi haramdır. Tehir edilirse kazası lazım gelir.
 KAYNAKLAR
1- Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, C.1s.152
2- Meryem:13
3- Bakara:3
4. Tevbe.103
5. Bakara:43
6. Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, C.5, s. 326

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi