Yine Kur’an, yine Sünnet
Son birkaç yazıdır yine kendilerine Kuraniyyun denen ve Allah (cc) Rasulü’nün (sav) sahih sünnet ve sahih hadislerini kabul etmeyenlerden söz açtık ya, yakından uzaktan sataşmalar başladı yine.
Bunlardan kimisi Kur’an’ın açık ve açıklanmış kitap olduğunu iddia etmesine rağmen, Kur’an-ı açıklamak için ciltler dolusu meal ve tefsir yazar.
Kimisi Kur’an ayetlerini bağlamlarından kopararak güya sözlüklerde bulduğu bir anlamı, o ayet için en doğru açıklama diye ahkâm keser.
Kimisi tarihsellik iddiası ile Kur’an ayetlerinin hükümlerinin bu çağda geçerli olamayacağını iddia eder.
Kimi de en azından İmam Hatip Okulu mezunu olmasına rağmen kalkar sahih sünnet nedir diye sorar.
Hâlbuki Müslümanlar bilirler ve kabul ederler ki; Kur’an-ı Kerim’in dünyada yapılabilecek en anlamlı meali ve tefsiri Rasulullah (sav) tarafından sahih sünnet ve hadislerle yapılmıştır.
1400 yıldır elden ele dilden dile aktarılarak gelen ve içine karıştırılmak istenen sahih olmayan sözlerin bin bir emekle ayıklandığı sahih sünnet ve hadisleri Rasulullaha (sav) ve Kur’an’a yakıştıramayan aklı evvellere geçmişte çok şeyler söylemiş selefimiz.
Şimdilerde çağdaş âlimlerimiz de çok şeyler söylemekte.
Bunlardan birisi 1998 yılında vefat eden Rahmetli M. Asım Köksal Hocamızdır.
Bu güne kadar yazılanlara çizilenlere ve televizyon ekranlarında yapılan hatırlatmalara rağmen Sahih sünnet ve sahih hadislerin Rasulullaha (sav) ait oluğuna aklı yatmayanlar, belki Hocamızdan aşağıda aktaracaklarımız sonrasında insafa gelirler.
M. Asım Köksal Hocamız (Rha) söyle der bu düşüncedekilere:
“Şimdi bu yeni yetişenlerin sünneti kabul etmemeleri ilmi inançlarından falan değil. Bu gayr-i müslimlerin tuzağıdır. Gayr-i müslimler biliyorlardı ki, Müslümanlar Kitaba ve Sünnete sımsıkı sarıldıkları zaman dünyayı titrettiler.
Bunu haçlı seferleri bile durduramadı. Gerçi Müslümanlarda bu güç şimdi kalmadı ama tekrar Kitap ve Sünnete sarılacak olurlarsa eski güçlerini aynen bulacaklardır.
Şimdi gelecekte olabilecek bu durum için ne yapıp edip Kur'an ve Sünneti ellerinden almak lâzım diye düşünüyorlar. Fakat Kur'an ve Sünnet kale gibi yan yana dipdiri duruyor. Müslümanların elinden bunu nasıl alacaklarının hesabını yapıyorlar.
Bu hesap ikisini ayrı ayrı bölmek şeklinde çıkıyor. Bunlar öncelikle, "Kur'an güvenebileceğimiz tek kaynak" diyecekler ama ileride ona söyleyecekleri şeyler de olacak. Bu gün için şunu söylüyorlar: "Sünnet, peygamberi (tabi peygamber dedikleri zaman bir isim olarak kaydediyorlar, yoksa bizim inandığımız mânâda değil. Sadece ad olarak kullanıyorlar) değil sonradan gelenlerin peygambere neler söylettiklerini, neler yaptırdıklarını ifade eder. Sonradan gelenler, "peygamber şöyle söylerse işimize gelir" demişler, uydurmuşlar. Bu sözlerin aynısını gayr-i müslimler ansiklopediklerinde, dergilerinde, kitaplarında hep yazmışlardır. Şimdi gayr-i müslimler bu sözleri tekrarlaya tekrarlaya maalesef bizimkilere de dedirtmeyi başarıyorlar.
Biz Kur'an Müslümanlığını kabul ederiz. Mezhep imamları Kur'an Müslümanlığını zorlaştırdığı için, mezhep imamlarını da onların mezheplerini de kabul etmeyiz. Sünnet ve hadisi de kabul etmiyoruz. Bütün dünyayı Müslümanlaştıracağız. Çünkü onlara kolay bir İslâm sunacağız." şeklinde iddialara rastlanılmaktadır.
Merhum Hocamız, bu ifadeleri sanki bu günleri görmüşçesine derin bir ferasetle bu sözleri vefatından öncesinde yazmış.
Analarından, babalarından, gazete ve televizyondan takip ettikleri zamane hocalarından gördükleri ve güzel olarak kabul ettikleri davranışları ve sözleri birbirlerine aktarmakta sakınca görmeyenlerin, Allah (cc) Rasulü’nün (sav) Kur’an ayetlerini açıklayıp, örneklendirerek hayata uyguladığı sırada yaptığı davranışları ve söylediği sözleri Ashabının (ra) bizlere aktarmasını kabul etmemeleri nasıl bir kafa yapısında olduklarını göstermesi açısından gayet manidardır.
Sahih Sünnetin en kısa tarifi “Allah (cc) Rasulü’nün (sav) Kur’an ayetlerini açıklayıp, örneklendirerek hayata uyguladığı sırada yaptığı davranışları ve söylediği sözleridir” şeklindeki tarif olmasına rağmen hadis inkârlarını, yine bir hadis olarak gördükleri söze dayandırmaları da, bir başka garabetleri olsa gerektir.
İnsanlar hadis konusunda eğer bir söze uyacaklarsa bu söz “Size benden bir hadis gelirse Allah’ın kitabı ile karşılaştırın. Ona uygun düşerse alın, muhalif olursa terk edin” şeklindeki uydurma bir söze değil de, İmam Şafii’nin (ra) Sufyan b. Uyeyne’den aktardığı “Sizden birini koltuğuna yaslanmış, benim emrettiğim veya nehyettiğim hususlardan birisi kendisine arz edilince, bilmiyorum; “biz Allah’ın Kitabında bulduğumuz (hükme) uyarız derken bulmayayım”. şeklindeki sahih hadis olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.