Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Yeni Yılda Yeni Bir İnsan Olma İsteği

Yeni Yılda Yeni Bir İnsan Olma İsteği

Yaşadığımız devirde bilgiler, donanımlar, kültürel seviyeler artıyor. Teknolojik donatılar her yanı kuşatıyor. Uzay çağında yaşıyoruz artık asrın çözüm bulmadığı mesele kalmayacak deniyor. Ancak insanların insanlığında azalma var. Ahlakta hızlı bir düşüş, fazilette müthiş bir gerileme yaşanıyor. Kişilerin insanlıklarının yanında mânevi yönlerinde üst seviyede gevşeklik gözleniyor. Mâkul, âdil, anlayışlı, sabırlı, hoşgörülü, kanaatkar, dürüst, vefâkar, geçim ehli, denge sâhibi, sevgi ve saygıya önem veren insanlar nerede kaldı?

Peki, insanlarda neden insanlık kalmadı? Bu hakikaten çok ciddi bir problem ve üzerinde derin derin düşünmemiz gerekiyor. Öyle değil mi? Yüzyüze görüşsek hemen hepinizin insanların insanlığındaki azalmadan, erdemsizliğin insanda açtığı yaralardan, içsellikten çok alâyişin hâkim olmasından şikâyetlendiğinizi duyar gibiyim. İnsanlar hayatlarından hakikatleri rafa kaldırmışlar daha farklı şeylerle ilgileniyorlar. Meselâ; ekonomi, işsizlik, siyâset, kimlik, etnisite vs. ve bunlar üzerinden de müthiş mücâdeleler veriliyor. Bu tür mücâdeleler verilirken en acımasız yanlışlar yapılıyor hatta insanlık suçu işleniyor. Neticede mutsuz insanlar, yaralı kalpler, yüreği yananlar, feryâdu figan edenler daha neler neler… Uzay çağının tablosu bunlar!

Oysa insan, medeniyetin ölçüsüdür. Ne yazık ki medeniyetin bugünkü seviyesi insanın durumunu ortaya koyuyor. Canavarlaşacak kadar vahşi davranışlar sergileyen uzay asrının medeni insanları maalesef hakiki insan tablosu çizmiyor. Bilgi seviyesi arttıkça ahlakta yozlaşan insan bize gelecek va’d etmiyor. Bugün insan, insânî kimliğini öncelemiyor o cinselliği, bencilliği, lüks yaşamı, teknolojiye hâkimiyeti, sporu, siyâseti, mezhepçiliği daha çok önemsiyor. Dolayısıyla gafletinden tüm insanlık, bırakın hak ve hakikat arayışında olmayı insanlık kendi çizdiği karmaşaların içinde kendini dahi unutmuş vaziyettedir.

Bireysel ve sosyal hayattaki sıkıntılar aslında insanlık sorunudur. Örneğin, aile içi yaşanan huzursuzluklar kadın-erkek problemidir hiç kuşkusuz ama ayni zamanda bir insanlık sorunudur. Akrabalar, komşular arası çıkan anlaşmazlıklarda ayni konu üzerinden mütalaa edilebileceği gibi sosyal hayatta cereyan eden her çetrefilli problemlerde yine apaçık bir insanlık sorunu olduğu âşikardır. Medyadaki birileri de devamlı kirli çamaşır peşinde. İnsanlar hep sevimsiz polemikler etrafında dolanarak kul hakkı çiğniyorlar, ilerisinin gerisinin hesâbını yapmadan insanları düşüncesizce itibarsızlaştırıyorlar. Tâbiri câizse akbabalara yaranmak için güvercinlere saldırıyorlar. Hem de bu yanlışlarını inatla sürdürüyorlar.

Halbuki inat yâni, ‘benim dediğim doğru’ saplantısı gerçekten bir insanlık buhrânıdır. Meşru ve mâkul farklılıklar çerçevesinde; ‘İhtilafta rahmet vardır’ prensibi hayâtımızın neresinde? İnadın hayatta katlanılamayan sıkıntıları mevcut. Kişi illâ da benim dediğim doğru yerine kendisi içinde toplum içinde yanılma payı bırakmalı. Özellikle de toplumu kaosa, infiale, yıldırmaya, yıpratmaya yönelik çabaların inatla sürdürülmesi kime insanlık adına ne kar sağlayabilir? Son günlerde topluma yerleştirilmeye çalışılan yanlış algı yanılsaması acaba hangi odaklara hizmet ediyor ve edecek? Kişiler, gruplar, cemaatler nefsâni inatları yüzünden ülkemizin kayıplarını niçin hesap edemiyorlar? Bu şekilde yürütülen yanlış algı operasyonları bu vatanın evlatlarını inceden inceye üzüyor, derinden sarsıyor.

İnat duygusu insana yerleşince kişide metânet, ferâset, denge düzeyi, dirâyet, karşı mukâvemet duygularına ket vuruyor. İnat karşıdakini tahrik edici bir duygu, muhatabı da inada teşvik ediyor. Halbuki inada inatla değil akıl ve mantık düzeyince davranış sergilenmeli. Ne olursa olsun inat tutarsız ve anlamsızdır ona karşı direniş ise tutarlı ve vakarlıdır. Hele yanlışta sürdürülen ısrarlı inatlar insanlığı helâka sürükler. Yılın son haftalarında sergilenen yanlış algı inadının ülkemizi sürükleyeceği perişanlıkların hesabı iyi yapılmalıdır.

Önümüzdeki şu yeni senede içimizin derinliklerinde eğer kaldıysa birazcık fazilet kırıntıları itidal ve istikamet üzere olarak nefsimize yenilmeden, inada kapılmadan ‘kendine dön’ diyerek kimliğimizin ve ülkemizin yeniden inşası için adımlar atmalıyız. Zira kişi ancak nefsine mağlup olmadan, inadını yenerek pozitif davranışlar içine girebilir. Bu hususta son pişmanlık fayda etmez. Kişiler, guruplar, cemaatler hem kendi âkibetleri hem de toplumun selâmet için sonradan üzülecekleri işleri yapmasalar… İş işten geçtikten sonra Türkiye on sene öncenin durumuna düştükten sonra pişman olmanın faydası olmaz, kaybedilenler geri gelmez. Yaşanabilecek her bir acının telâfisi zor yanları vardır. Hele de mevcutla inatlaşma şeytanın ve şeytan kılıklıların bayramı demektir. İnat öyle bir akıl tutulmasıdır ki samimiyeti çürütür, sevgiyi yok eder, kişiliği öldürür.

Kişiler, hükümetler ve cemaatler bu yeni senede insan olmalarının sorumluluğuyla hareket etmelidir. Ancak bu şekilde kişilikler gelişir, erdem tekâmülü sağlanabilir, düşünce ufku açılır, sevgiler çeşitlenir, istikâmet saptanır. İnsanlar ilişkide olduğu diğer insanlara karşı daha sevecen, daha anlayışlı, daha mâkul ve mütevâzi davranabilir. İç zenginlikler önemsenip akıl gözünden çok kalp gözü devreye sokularak kalbi selim yeniden yakalanabilir. İnsan yapıp ettiklerinden kendini dürüstçe sorgulayıp özeleştiri yapabilir. Bugün kişilerde iç gözlem kalmadığından insan hep kendini haklı görerek devamlı etrâfına veryansın ediyor kendine hiç yanılma hakkı bırakmıyor. Sürekli içimizde olanı dışarılarda arıyoruz. Ne yazık ki iç bütünlük dengesi kaybedildiği için meselelerimizi ayni Batı anlayışıyla tamâmen materyalist gözle değerlendirerek dengemizi kaybediyor insâni ölçüleri çiğniyoruz.

Çözüm, ihtilafların ortak değerlerle ölçülmesiyle bulunur. Ortak değerlerde ölçü bulunamıyorsa çözüm de bulunamaz.

Yeni senenin şu ilk Cuma gününde tüm insanlığın yeni bir insanlık çizgisi yakalaması, yeni bir kişilik ihyâsı ve güzel ahlak faziletlerinin yeniden icra edilmesi için en güçlü şekilde duaya duralım istiyoruz efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi