İnsan hayatında iki yol, iki alternatif  vardır. Ya fıtrat üzerine yaşayacak ve Allah’a teslimiyet gösterecek, O’nun kurallarına uyacak, ya da nefsin heva ve heveslerine dolayısı ile şeytan ve tağutlara tabi olacak.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya türküsü şiirinde zikrettiği gibi;  oluklar çift birinden nur akar, birinden kir.
 Rabbimiz insanları özgür bırakmış, kendi idraki doğrultusunda ne dilerse yapmakta serbesttir: Yanlış-doğru, faydalı-zararlı, iyi-kötü, sevap-günah tercih kendisinindir. Gerekli güç, imkan hatta fırsatları verir. Ancak sonuçlarına da katlanmak zorundadır. Çünkü her amelin bir karşılığı mutlak vardır. Zira bir gün gelir Rabbi Teâlâ hesap sorar. Zamanı boşa geçirmeyip, kendimize ve insanlığa faydalı işlerle meşgul olmalıyız.

Gerçek istikbâlimiz olan âhireti, nefsânî ihtiraslar ve dünyevî istikbâl kaygılarıyla ziyan etmekten daha büyük bir aldanış ve hüsran olamaz. Allah Teâlâ’nın, bir sineğin kanadı kadar bile değer vermediği dünyaya gönlünü esir ederek âhireti unutan kimseye, Cenâb-ı Hak da değer vermez. Bugün dünya telâşına kapılarak Allahʼı unutanlar, yarın âhirette ilâhî rahmet lûtfedilirken unutulanlardan olurlar.

Hiç bir şey için geç değildir. İlkemiz; çok çalışmak,  gayret ve sabır olmalıdır. Bu hususta gayri müslimler bizden çok daha aktif ve de sebat göstermekteler. İnançları batıl olsa da, inandıkları hususlarda asla taviz vermezler. Allah yeryüzünü inşa ve ihya etmesi için görevlendirdiği insanı, hem kendini hem de çevresini vahyin gölgesinde terbiye edebilecek potansiyelde var etmiştir.

Kimliklerin asimile olduğu zamanımızda, Müslümanca bir kimlik inşası zaruridir. Kur’an’ın ve Peygamberimizin usulüne tabi olarak güvenilir insanlar yetiştirmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde yozlaşmış, ekonomi olarak giremediğimiz AB topluluğuna yaşantı olarak tam üyeliğimiz gerçekleşmiş olur. Herkesin bu hususta duyarlı ve dikkatli olma mecburiyeti vardır.

Cumanız mübarek olsun, Allah’a emanet olunuz.