Umre düşünceleri
Şubat ayının son on beş gününde kutsal topraklarda idik. Umre namütenahi tecellileri ve manevî hazları bünyesinde toplayan bir ibadet. Peygamberin huzurunda, Allah’ın evinde misafirsiniz. Dünyanın her tarafından Müslümanlarla bir aradasınız. Bu güzellikler nerede var. Müslümanlar oraları bunun için özlüyor. Yalnız bazı hususlara dikkat edilmesi gerekiyor.
Bu da eğitim, dikkat ve hassasiyetle halledilecek bir husus.
Müslümanlar nafile bir ibadette haram işleyerek ülkelerine dönmemeli. Önemli olan, çok tavaf değil, usulüne uygun olarak yapılan tavaftır.
Tavafa nasıl girilir, nasıl çıkılır tavaf sırasında insanları eziyet vermeden nasıl yapılır, bunlar eğitimle çözülmelidir.
Tavaf alanı dışında, harem görevlileri erkek, kadın aynı yerde oturmaları, biri birlerine sürtünerek namaz kılmaları hususunda çok dikkatli olmalarına rağmen, bunu önleyemiyorlar.
Bir gün erkekler bölümünde otururken bir gurup Türk umre gurubundan kadın gelip yanımıza oturdu. Yanıma oturan kadına yaptıklarının yanlış olduğunu, kadınlar bölümüne gitmelerini anlattım. Hanımın söylediği, “Söylemediler ki” oldu. Benim uyarım üzerine kalkıp kadınlar bölümüne gittiler. Aradan çok zaman geçmedi. Daha kalabalık bir hanım gurubu gelip oturdu. Aynı şeyleri onlara da anlattım. Onlar da önce, “Söylemediler ki” dediler ve bana dua ederek kalkıp gittiler. Demek ki, bir eğitimsizlik söz konusu.
Bir de tavaf sırasında tersine gidişler, grup halinde dönüşü kesen çıkışlar büyük rahatsızlık veriyor. İnsanların huzuru bozuluyor.
Adam eline cep telefonunu almış bağıra bağıra memleketiyle konuşuyor, telefonu çeviriyor kendisini, çeviriyor çevresini çekiyor. Böyle tavaf olur mu? Umre turistik seyahat haline getirilmemeli
Tavafta, gönül yanmalı, göz ağlamalı, kalp havf ve reca arasında titremeli ve dudaklardan dualar dökülmeli.
Gecenin bir yarısı, bir -bir buçuk suları. Tavaf alanına yüzün üzerinde asker giriyor. Herkes şaşkın. Sonra kral. Ardından da Cumhurbaşkanımız ve Türk heyeti görülüyor. Hava alanına asker koruma için girmiş. Heyetin önünde beş altı kişi, tavaf alanını temizlemeye çalışıyor. Görevliler alanı temizlemekte zorlanıyor. Bir çorapla bir tavaf ancak yapabiliyorsunuz. Çoraplarınız hemen kirleniyor. Böyle bir şey olabilir mi? Anlatılacak çok şey var da insanın dili varmıyor. İlk hac görevini 1990 yılında yapmıştım. Düzelen bir şey yok, her şey daha da bozulmuş. Demek ki eğitimde bir aksaklık var.
Bir şey dana dikkatimi çekti. Müslümanlar, biri birinden Allah’ın selamını bile esirgiyor. Bu konuda bir Arap’ı uyarınca gelip beni kucakladı.
İbadetin şuurunda, dikkatli, acele etmeden, ağır ve vakur adımlarla tavaf yapan insanlara da rastlıyorsunuz. Dikkat ettim bunların ekserisi İstanbullu çıktı. Demek ki, düzgün bir eğitime ve İstanbul edebine büyük ihtiyaç var.
Bir seferinde tavaftan çıkmış, namaz kılmak için bir yer arıyordum. Yeşil ışığın altında ikisi erkek, birisi bayanın, bir taraftan tavaf alanını seyrediyor, bir taraftan da, “Ya Rabbi İslâm âlemine şuur ver” diye dua ediyordu. Demek ki, sonradan İstanbullu olduğunu öğrendiğim bu insanların bir takım yanlışlar dikkatini çekmişti. Şimdilik dua etmekten başka şey gelmiyor elimizden.
Bu durum karşısında insan, eğitim görevlilerinin büyük vebal altında olduğunu düşünüyor.
Umrenin şuurunda, görevlerini hakkıyla yerine getirenlere ne mutlu…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.