Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Ümit ile Korku Arasında Bir Gençlik

Ümit ile Korku Arasında Bir Gençlik

Havf (korku), insanda mevcut önemli duygulardan biridir. Hayatın korunması için insan fıtratına Yaratıcı tarafından konulmuştur. İnsan ve hayvanlarda müştereken bulunur. Korku hissi olmayan insan yoktur, denebilir. Bu hissin insan üzerinde büyük etkisi vardır. Birçok sevkler ve yönlenmeler bu his vasıtasıyla gerçekleşir.

Zâlimler ve diktatörler, tarih boyunca tedhiş (anarşi) ve terör gibi şiddetli korkutma araçlarını etkili bir silah olarak kullanarak insanları istedikleri yönlendirmeyi başarabilmişlerdir. Milletler ve siyasi tarihte bunun pek çok örneği vardır. Yakın tarihten örnek vermek istersek 12 Eylül1980’den önce uygulanan sağ-sol çatışması ve anarşik olaylarla halk korkutularak askerî bir darbeye ister istemez teşne hâle getirilmişti. Emperyalist ve sömürgeci Batı, “korku” silahını hem kendi halkları hem de sömüreceği ülke halklarına yönelik olarak her sahada kullanmıştır. Terör örgütleri bunun için biçilmiş bir kaftandır. Uluslararası istihbarat örgütleri ve Batılı devletlerin elinde oyuncak olan bölücü terör örgütü PKK, Türkiye’ye ve Türk milleti ile halka korku salmak için yıllarca maşa olarak kullanıldı. Hâlâ da ad değiştirilerek kullanılıyor. Son seçimlerde de “korku” silahı, hem içeride hem dışarıdan yapılan bazı açıklamalar ve medya propagandası yoluyla seçmenler üzerinde etkili olarak kullanıldı.

İslamiyet, insanı korku vasıtasıyla zâlimlere esir olmaktan kurtarabilmek için Allah’tan korkmayı esas almış, ruhlarda onu tesbit etmeye çalışmıştır. Bütün peygamberler, putları devirmek ve putlara tapan ve onlardan korkar ve medet umar hale gelen ümmet ile kavimleri doğru yola davet etmek için mücadele etmişlerdir. Bâtıl ve Batılı müşrikler ise, tarih boyunca insanların kalbine “Allah korkusu” yerine başka korkuları yerleştirmeye çalışmıştır. İslâm dininde Allah’ı hem sevmek ve hem de O’ndan korkmak esastır. Zirâ Kur’ân Allah’tan korkmayı emretmekte, zalimler ve asiler için Allah’ın azâbını, cehennemi haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de rahmet ve cennetiyle müjdeleyen âyetlerle, azab ve cehennemiyle korkutan ayetler yan yanadır. Cennet kelimesi sevgiyi tahrik ederken cehennem devamla korkuyu tahrik eder. Müslüman ise halktan değil, Hakk’tan korkmalıdır. Bundan dolayı Hz. Peygamber, “Cihadların en efdali, değerce en kıymetlisi zâlim sultana karşı hakkı söylemektir” buyurur. Bir kısım insanlarda görülen vehim hastalığı, kaynağını korku damarından almakta, bu fıtrî duygu üzerinde aklî ve irâdî bir kontrol kuramamaktan ileri gelmektedir.

Konuyu gençlik üzerinden açacak olursak…

Hz. Enes (r.anh) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti. Hemen sordu:

“Kendini nasıl buluyorsun?”

“Ey Allah’ın Resûlü, Allah’tan ümidim var, ancak günahlarımdan korkuyorum.” diye cevap verdi. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) da şu açıklamayı yaptı: “Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah o kulun ümid ettiği şeyi mutlaka verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar.”

Sosyal medyada sokaktaki vatandaşlara mikrofon uzatarak “Gusül abdesti almayı biliyor musun?” diye soru soran kişiye; “hayır” diye cevap veren üç vatandaş, Müslüman olmadıklarını “ateist” ve “deist” olduklarını üzülerek izledim. Sevindirici yanı ise, Allah’ı bildiklerini ve bir Yaratıcı’nın olduğuna inandıklarını söylemeleri. Müslüman olmadıklarını ve dinlere inanmadıklarını söyleyen bu vatandaşlar, günahlarından korktukları için aksini söyleseler ve yalan konuşsalar da içlerindeki o fıtrî korkudan kendilerini sakındıramıyorlar. Sorularla içlerini açtığınızda üzeri küllenmiş olduğunu müşahede ediyorsunuz. Bu vatandaşlarımıza “Çıkmadık candan ümit kesilmez” diyerek Allah (C.C.)’tan hidâyet diliyorum.

Dinden soğuyan/soğutulan gençlik, ya deizmin ya ateizmin ya da başka izm’lerin peşine düşerek ahiret dünyalarını mahvediyorlar. Derin sosyal medya ağlarına takılan genç nesli bu düştükleri acı durumdan kurtarmak ve feryatlarını işitmek adına önce kendimizi, sonra neslimizi kurtarmak zorundayız. Yurt içinde ve yurt dışında ağlarıyla genç nesle tuzaklar kuran Derin Fetö, dine ve dini duygulara öyle bir zarar verdi ki, gençliğin imanını çalmakla kalmadılar en zeki yetişmiş genç nüfusu da beyin göçüyle dışarıya aktardılar.

20 yılda dindar ve imanlı bir gençlik beklerken, karşımıza; “deist” ve “ateist” olduklarını, gusül abdesti almasını dahi bilmediklerini söyleyen hedef çizgisini şaşırmış bir gençlik çıktı.

Keşke bu kaybedilen gençlik de sekerât halindeki genç gibi “ümit ile korku” arasında olup, peygamber müjdesine mazhar olanlardan olsalardı.

Allah (C.C.) bizleri korktuklarımızdan emin kılsın.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi