Türk'ün Vatan Aşkını Tarihleyen Bir Anekdot
Mübarek Ramazan günleri içinde, onun ulviyetinin aslını tatbik edebilmek için Ramazan boyu…
Halk için faydalı ve haklı olunsa bile. Sayısı hayli kabarık olan irdelemelere girmek istemiyorum.
Bu bakımdan. Ramazan boyu normal gazete köşe yazısı yerine Gazetemizin çıkardığı Ramazan eki sayfalarında, Ramazan ile ilgili yazımlarımı sunmak isterim.
Bundan böyle yazılarımı Gazetenin Ramazan Eki sayfaları içinden okuyabilirsiniz.
***
Okuyucumuz, İstanbul Üniversitesi Prof.’lerinden Muhterem A. Gül beyefendiden dün bir mail aldım.
Maili okuyunca hayretler içinde kalarak bugünkü oluşumları göz önüne getiren derin düşüncelere de dalmadan edemedim..
Birçok defa yazdığım ve iftiharla bildiğimiz gibi Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda gösterilen kahramanlığın içinde, vatanına canını ve kanını vermekten asla çekinmeyen Candaşlarımızın dünyanın o bir ucunda bile olsalar…
Vatanını düşünüşle onun için savaşarak, canlarını kanlarını verip şehitlik mertebesine ulaşmalarını anlatan bu tarihi anekdotu okuyunca…
Sizlerinde aynı düşüncelere dalacağından eminim.
Bu günlerin oluşumları içinde vatanının huzurunu sağlamak isteyen gencecik yavrularımız ve kahraman komutanlarına…
Vatanları içinde birlik ve kardeş olmaları lazım gelirken
Nasıl bir halet-i Ruhiye içinde. Kalleşçe kurşun sıkarak şehit etmelerinin ne kadar kötü ve anlamsız olduğunu düşündüm.
Hindistan Elçiliğinde kayıtlı olup verdikleri bilgiden çıkarılan bu eşi bulunmaz tarihî olayı beraber okuyalım.
***
Yıl 1912, İngilizler Hindistan’ı işgal eder. Hindistan Kralı Osmanlı’dan yardım ister.
Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan’a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur, kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan’a çıkarlar ve İngilizlerle savaşmaya başlarlar.
Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşerler ve 40 kadarı esir alınır, diğerleri de savaşta şehit olurlar.
Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askerini, İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir İngiliz gemisi Avustralya’ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri gemiden bir yolunu bulup kaçarlar.
Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa, Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığa başlar.
1918′de Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar ve hemen buluşur, durum değerlendirmesi yaparlar.
“Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya’da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlıya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş, bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım” derler.
Alırlar kâğıdı, kalemi ve yazarlar:
“Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri,
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlıya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale’ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir “Osmanlı Savaş Fermanı”dır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur.”
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,
Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah
İki Osmanlı askeri, Sydney’in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.
Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin, sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir.
Ve bölgeye 250 kadar asker gönderilerek iki Osmanlı askeri araştırılmaya başlanır. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışma olur
Ve iki Osmanlı askeri bu karlı dağlarda şehit edilir.
İki askerin şu an mezarı Sydney’e 250 km uzakta Karlıdağlarda ve mezarlarındadır.
Fotoğraf çekmek yasak edilmiştir..
Çünkü Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize Hindistan asıllı demekteler.
Oysa Hindistan’da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yoktur.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Halk için faydalı ve haklı olunsa bile. Sayısı hayli kabarık olan irdelemelere girmek istemiyorum.
Bu bakımdan. Ramazan boyu normal gazete köşe yazısı yerine Gazetemizin çıkardığı Ramazan eki sayfalarında, Ramazan ile ilgili yazımlarımı sunmak isterim.
Bundan böyle yazılarımı Gazetenin Ramazan Eki sayfaları içinden okuyabilirsiniz.
***
Okuyucumuz, İstanbul Üniversitesi Prof.’lerinden Muhterem A. Gül beyefendiden dün bir mail aldım.
Maili okuyunca hayretler içinde kalarak bugünkü oluşumları göz önüne getiren derin düşüncelere de dalmadan edemedim..
Birçok defa yazdığım ve iftiharla bildiğimiz gibi Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda gösterilen kahramanlığın içinde, vatanına canını ve kanını vermekten asla çekinmeyen Candaşlarımızın dünyanın o bir ucunda bile olsalar…
Vatanını düşünüşle onun için savaşarak, canlarını kanlarını verip şehitlik mertebesine ulaşmalarını anlatan bu tarihi anekdotu okuyunca…
Sizlerinde aynı düşüncelere dalacağından eminim.
Bu günlerin oluşumları içinde vatanının huzurunu sağlamak isteyen gencecik yavrularımız ve kahraman komutanlarına…
Vatanları içinde birlik ve kardeş olmaları lazım gelirken
Nasıl bir halet-i Ruhiye içinde. Kalleşçe kurşun sıkarak şehit etmelerinin ne kadar kötü ve anlamsız olduğunu düşündüm.
Hindistan Elçiliğinde kayıtlı olup verdikleri bilgiden çıkarılan bu eşi bulunmaz tarihî olayı beraber okuyalım.
***
Yıl 1912, İngilizler Hindistan’ı işgal eder. Hindistan Kralı Osmanlı’dan yardım ister.
Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan’a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur, kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan’a çıkarlar ve İngilizlerle savaşmaya başlarlar.
Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşerler ve 40 kadarı esir alınır, diğerleri de savaşta şehit olurlar.
Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askerini, İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir İngiliz gemisi Avustralya’ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri gemiden bir yolunu bulup kaçarlar.
Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa, Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığa başlar.
1918′de Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar ve hemen buluşur, durum değerlendirmesi yaparlar.
“Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya’da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlıya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş, bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım” derler.
Alırlar kâğıdı, kalemi ve yazarlar:
“Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri,
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlıya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale’ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir “Osmanlı Savaş Fermanı”dır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur.”
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,
Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah
İki Osmanlı askeri, Sydney’in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.
Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin, sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir.
Ve bölgeye 250 kadar asker gönderilerek iki Osmanlı askeri araştırılmaya başlanır. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışma olur
Ve iki Osmanlı askeri bu karlı dağlarda şehit edilir.
İki askerin şu an mezarı Sydney’e 250 km uzakta Karlıdağlarda ve mezarlarındadır.
Fotoğraf çekmek yasak edilmiştir..
Çünkü Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize Hindistan asıllı demekteler.
Oysa Hindistan’da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yoktur.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.