Türkiye’nin milenyum tarikatı
Şimdilerde üzerinden bir 15 yıl kadar geçmiş olması dolayısıyla adı sanı unutulsa da geçmişte milenyum diye bir derdi vardı dünyanın.
Türkiye’de de epey heyecan ve gürültü yapmışlardı milenyumu icat edenler.
Hatta milenyum sendromumuz bile olmuştu birkaç gün.
Neredeyse bir yıl öncesinden otel ve yurtdışı rezervasyonu yapan turizmciler memnun iken, bilgisayarların ağırlıklı olarak kullanıldığı sektörlerde ise tam bir panik havası oluşturulmuştu.
Uzmanların(!) “'Milenyum Krizi” veya “Y2K Sendromu” olarak adlandırdıkları olay diğer problemler gibi geldi geçti.
Bilgisayar âleminde yıkım falan olmadı.
Ama bu ara kriz tellalları da ceplerini doldurdular.
Milenyumu kısaca hatırlattıktan sonra gelelim dünyadaki tarikatlarına
Adları kimi zaman “Branch Davidian”, kimi zaman” Solar Temple” olan, kimi zaman da “Ananda Marga” olan ve modernizmin insanlara yüklediği yoğunluk nedeniyle inanç bağından kopanların oluşturduğu dünya dışı kurtarıcıların öne çıkarıldığı “Adventist tarikatlar” basının pohpohlaması ile gündemimize sokuşturulmuştu.
Sonuçta zaman hükmünü icra etti ve “bin yıl” anlamına gelen sendromla ilgili her şey unutulmaya terk edildi gitti toplumsal hafızadan.
Ama batıdan gelen modernitenin etkileri kayboluyor gibi gözükse de, tamamen kaybolmuyor veya yok olmuyor.
Bu yok olmayan modern icatlardan birisi de, adı sorgulamak olan beyin faaliyeti.
Batı insanı modernizmin getirdiği rahatlık ve konformizm sonucunda kendini saran dini hayattan bağını koparırken, bizim insanımızda bu sorgulamanın dayanılmaz hafifliğine kaptırdı kendini maalesef.
Ve sorgulamanın büyüsüne kapılan insanımız geçmişte yaptığı hataları tekrarlamamak adına ne olduğunu, şimdi nerede olduğunu, dünyasını, yapacağı ahiret yolculuğunu sorgulaması gerekirken, sapmışların tesiriyle dinini, kitabını ve peygamberini sorgulamaya başladı.
Televizyon ekranına çıkan üniversiteli akademisyenlerin meşhur olma çabaları nedeniyle uluorta söyledikleri mesnetsiz sözlerle, internetin yaygınlaşması sonucunda ceplere kadar giren sosyal medya ortamının sorumsuzluğu üst üste gelince ortaya klavye arkasına saklanan binlerce mücahit ve müçtehit ortaya çıkıverdi.
Kur’an-ı Kerim ayetlerinin 1400 yıldır değişmediğinin ispatlandığı günlerde, Kehf Suresi’ndeki ayetlerin değiştirilmesini isteyen ilahiyat fakültesi kelam dersi hocalarından tutun da, Allah (cc) Rasulü’nün (sav) aile efradı ve sahabesini (ra) rivayet ettikleri sahih hadisler nedeniyle yalancılıkla suçlayanlara kadar reformist edepsizler gördü bu ihtiyar dünya.
Asıl bahsetmek istediğimiz milenyum tarikatı ise, tekfircilik fitnesine kapılan nev zuhur modern tarikatlar.
İslam’ın 1400 yıllık ilim, kültür ve irfan birikimini red etmeyi din zanneden ve Suriye’de yaşanan iç savaşın getirdiği kargaşada ortaya çıkan gruplardan etkilenerek tekfircilik fitnesine bulaşan bu gafil güruh, selefimiz tarafından tarihin çöplüğüne gömülmüş bir fitneyi uyandırma gayretindedirler.
Kimi zaman muvahhid, kimi zaman selefi, kimi zaman vahhabi, kimi zaman da harici isimleri altında faaliyet gösteren bu tekfircilik tarikatının Müslümanlar arasına fitne sokmak ve onları birbirlerine düşürmekten başka bir işe yaramadığı ve yaramayacağı eninde sonunda anlaşılacaktır.
Bu tür fitnelerin önlenebilmesi için, İslam âlimlerine ve ilahiyat fakültesi hocalarına, her zamankinden daha fazla görev düşmektedir.
Çünkü ahiret yurdunda insanlara iyiliği yayma adına sadece yaptıkları değil, gücü ve bilgisi olduğu halde, kötülüğü önleme adına yapmadıkları da sorulacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.