Türkiyede Ekonomi Politikaları -1-
ÖNSÖZ
Ekonomi, mal ve hizmetlerin üretimi, değişimi ve tüketimi ile uğraşan fert ve teşebbüsleri inceleyen bir sosyal bilim dalı olarak nitelendirilmektedir.
Ekonomik sistemler, meselelerin çözümünde kendilerine has tezler ileri sürmektedirler. Sistemler, dayandıkları kaynaklar bakımından ilâhi ve beşeri olmak üzere ikiye ayrılırlar. İslâm, tek ve bölünmez bütünlüğü ile varlığını sürdürürken, beşeri sistemler taşıdıkları karakterler itibariyle bölümlere ayrılırlar.
Türkiye’de yürürlükte bulunan “Karma Ekonomik Sistem”in bir gereği olarak, uygulanan ekonomi politikaları ile ekonomik meselelere çözümler bulunamamıştır. Ekonomi politikasının yerli yerine oturtulamayışı sonucu, bunalımlar ve buhranlar birbirini izleyerek sosyal problemler içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Ekonomik meselelerin halledilememesi, fertler arasındaki dengesizliği korkunç boyutlara ulaştırmıştır. Meselelerin çözümünde devamlı olarak suni tedbirler uygulanmıştır.
Sonuçta; zaman içinde bütün ekonomik dengeler daha da bozulmuş ve bu arada “İşsizlik Meselesi” de aşılması zor olan korkunç boyutlar kazanmıştır.
Türkiye’de her hükümet değişikliği sonunda yeni bir ekonomi politikası uygulamaya konmuştur. İktidara gelen bütün hükümetler, uygulamaya koydukları ekonomi politikaları ile halka yeni hedefler göstererek kalkınma yolunda adımlar atılacağını söyleyerek işe başlamışlardır.
Türkiye, zengin yerüstü ve yeraltı ekonomik kaynaklarına sahip olmasına rağmen istenen düzeyde kalkınmış bir ülke değildir. Sadece kalkınma yolunda çabalayan bir ülke konumundadır. Bunun sebebi geçmişte uygulanan yanlış ekonomi politikalarına dayanmaktadır.
Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan ekonomi politikalarını incelediğimizde bazı dönemlerde olumlu ekonomik uygulamalar olmuştur. Ancak bu olumlu uygulamaların ardından gelen hükümetlerin yanlış tutumları dolayısıyla ülkemiz, ekonomik çıkmazlarla karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye, kalkınma yolunda başarılı olması için dış etkiler altında kalmadan uygulamaya koyacağı bir “Millî Kalkınma Politikası” ile kalkınmasını sağlamalıdır.
Türkiye’nin kalkınması için doğru ve millî olan politikaların uygulanması gerekir. Hükümetlerin başarılı olması uyguladıkları politikalarla yakından ilgilidir. Millî olmayan politikaları uygulayan hükümetler başarılı olamaz.
Türkiye ekonomisinde, 1945 yılında % 15,3’lük bir küçülme, 1994 yılında
% 5,4’lük bir küçülme, 2001 yılında da % 9,2’luk bir küçülme olmuştur. Bu küçülmeler ülke ekonomisine vurulan büyük darbelerdir. Ekonomide meydana gelen küçülmeler sonucu, ülkemizin kalkınması engellenmiştir.
Gelişen ve kalkınan bir ülke ekonomisinde kalkınma hızı eksi değil, artı olur. Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) büyüyen bir ülke kalkınıyor demektir. Bir ekonomide kalkınma hızı, sürekli artı olduğu zaman o ülke de gelişme olur ve işsizlik azalır.
Kalkınan bir ülkenin Hazinesi’nde para olmalı, Merkez Bankası’nda döviz olmalı, yatırım olmalı, üretim olmalı, iş olmalıdır.
“Türkiye’de Uygulanan Ekonomi Politikaları” ile işsizlik azalıyor ve halkın refah seviyesi de artıyorsa, o zaman doğru adımlar atılıyor demektir. Her vatandaşın hükümetlerden beklediği, Türkiye’nin gelişmesi ve kalkınması için çaba gösterilmesidir.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.
Konya, 20.11.2010
Şevki ÇOBANOĞLU
Devam Edecek
Ekonomi, mal ve hizmetlerin üretimi, değişimi ve tüketimi ile uğraşan fert ve teşebbüsleri inceleyen bir sosyal bilim dalı olarak nitelendirilmektedir.
Ekonomik sistemler, meselelerin çözümünde kendilerine has tezler ileri sürmektedirler. Sistemler, dayandıkları kaynaklar bakımından ilâhi ve beşeri olmak üzere ikiye ayrılırlar. İslâm, tek ve bölünmez bütünlüğü ile varlığını sürdürürken, beşeri sistemler taşıdıkları karakterler itibariyle bölümlere ayrılırlar.
Türkiye’de yürürlükte bulunan “Karma Ekonomik Sistem”in bir gereği olarak, uygulanan ekonomi politikaları ile ekonomik meselelere çözümler bulunamamıştır. Ekonomi politikasının yerli yerine oturtulamayışı sonucu, bunalımlar ve buhranlar birbirini izleyerek sosyal problemler içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Ekonomik meselelerin halledilememesi, fertler arasındaki dengesizliği korkunç boyutlara ulaştırmıştır. Meselelerin çözümünde devamlı olarak suni tedbirler uygulanmıştır.
Sonuçta; zaman içinde bütün ekonomik dengeler daha da bozulmuş ve bu arada “İşsizlik Meselesi” de aşılması zor olan korkunç boyutlar kazanmıştır.
Türkiye’de her hükümet değişikliği sonunda yeni bir ekonomi politikası uygulamaya konmuştur. İktidara gelen bütün hükümetler, uygulamaya koydukları ekonomi politikaları ile halka yeni hedefler göstererek kalkınma yolunda adımlar atılacağını söyleyerek işe başlamışlardır.
Türkiye, zengin yerüstü ve yeraltı ekonomik kaynaklarına sahip olmasına rağmen istenen düzeyde kalkınmış bir ülke değildir. Sadece kalkınma yolunda çabalayan bir ülke konumundadır. Bunun sebebi geçmişte uygulanan yanlış ekonomi politikalarına dayanmaktadır.
Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan ekonomi politikalarını incelediğimizde bazı dönemlerde olumlu ekonomik uygulamalar olmuştur. Ancak bu olumlu uygulamaların ardından gelen hükümetlerin yanlış tutumları dolayısıyla ülkemiz, ekonomik çıkmazlarla karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye, kalkınma yolunda başarılı olması için dış etkiler altında kalmadan uygulamaya koyacağı bir “Millî Kalkınma Politikası” ile kalkınmasını sağlamalıdır.
Türkiye’nin kalkınması için doğru ve millî olan politikaların uygulanması gerekir. Hükümetlerin başarılı olması uyguladıkları politikalarla yakından ilgilidir. Millî olmayan politikaları uygulayan hükümetler başarılı olamaz.
Türkiye ekonomisinde, 1945 yılında % 15,3’lük bir küçülme, 1994 yılında
% 5,4’lük bir küçülme, 2001 yılında da % 9,2’luk bir küçülme olmuştur. Bu küçülmeler ülke ekonomisine vurulan büyük darbelerdir. Ekonomide meydana gelen küçülmeler sonucu, ülkemizin kalkınması engellenmiştir.
Gelişen ve kalkınan bir ülke ekonomisinde kalkınma hızı eksi değil, artı olur. Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) büyüyen bir ülke kalkınıyor demektir. Bir ekonomide kalkınma hızı, sürekli artı olduğu zaman o ülke de gelişme olur ve işsizlik azalır.
Kalkınan bir ülkenin Hazinesi’nde para olmalı, Merkez Bankası’nda döviz olmalı, yatırım olmalı, üretim olmalı, iş olmalıdır.
“Türkiye’de Uygulanan Ekonomi Politikaları” ile işsizlik azalıyor ve halkın refah seviyesi de artıyorsa, o zaman doğru adımlar atılıyor demektir. Her vatandaşın hükümetlerden beklediği, Türkiye’nin gelişmesi ve kalkınması için çaba gösterilmesidir.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.
Konya, 20.11.2010
Şevki ÇOBANOĞLU
Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.