Yabancılaşan İşletmeler
Nereye gidiyoruz yazı serisi
“Vatan toprağı satılır mı?” diye sorduğumuz yazım da ülkemizde sadece yabancılara satılan topraklarımız üzerinde durmuş, birçoğu karlı işletmeler halinde olan fabrika ve kuruluşlarımızın hangileri olduğunu bildirememiştim.
1997 yılında benim de yönetim kurulu üyesi olduğum, POAŞ, Petrol Ofisi A.Ş. de bunlardan biridir. Türkiye’de Castrol, BP, Schell gibi yabancı petrol dağımı yapan kuruluşların yanısıra petrol dağıtımının millileştirilmesi adına kurulan POAŞ, diğerlerinin aksine çok büyük yatırımlara sahiptir.
Yabancı Petrol dağıtım ve satış firmaları Tüpraş’a ait Rafinerilerden (İzmir- Aliağa gibi) aldıkları petrolü yine petrol satan bayilerin tankerlerine hemen kapıda satmakta ve bu satıştan büyük paralar elde etmekteydiler. Petrol Ofisi ise Edirne’den Rize-Batum’a kadar kurduğu depolama ve satış merkezleriyle petrolü bölgenin ayağına getirmekte ve satışa sunmaktaydı. Eskişehir’de POAŞ’a ait tesisler yeraltında borularıyla birleşmiş milletlerin kuruluşlarına petrol vermekteydi.
POAŞ’ın özelleştirilmesi esnasında bir gazeteye verdiğim beyanatta, “Altın yumurtlayan tavuk, gıdaklıyor diye Doğan Holding’e satıldı” demiştim. Diğer tesis ve fabrikalarımız da bu durumundadırlar.
Hiç olmazsa POAŞ’ı Doğan Holding adında yerli bir şirket aldı diye sevinirken, şimdi öğreniyoruz ki onu da Doğan Holding yabancı Avusturyalı enerji şirketi OMV’ye satıyormuş. POAŞ’ın yüzde 54.17’lik hissesi OMV’ye satılarak onun POAŞ’daki hissesi yüzde 41.58’den yüzde 95.75’e çıkartılıyormuş.
MİLLİ NEYİMİZ KALDI
Yabancılara satılan milli tesislerimizin isimlerin şu şekildedir.
● Telsim İngiliz'in ● Türk Telekom, Arap'ın ● Kuşadası Limanı İsrailli'nin ● İzmir Limanı Hong Konglu'nun ● Araç Muayene İşi Alman’ın ● Başak Sigorta Fransız'ın ●Adabank Kuveytli'nin ● İETT Garajı Dubaili'nin ●Avea Lübnanlı'nın ● PETKİM Ermeni'nin (Kazak'a sattık dediler, kazağı bi çıkarttık ki karşımıza Ermeni çıktı)
N'olacak bu memleketin hali?
● Finansbank Yunanlı'nın ● Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın ● Oyak Bank Hollandalı'nın ● Denizbank Belçikalı'nın ● Türkiye Finans Kuveytli'nin ● TEB FRANSIZ'ın ● City Bank İsrailli'nin ● MNG Bank Yunanlı'nın ● Dışbank Hollandalı'nın ● Şekerbank Kazak'ın ● Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un ● Borsa’nın %77’si yabancıların ● Beymen'in yarısı Amerikalı'nın ● Eczacıbaşı İlaç, Çek'in ● Enerjisan'nın yarısı Avusturyalı'nın ● Süper FM Kanadalı'nın ● Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın ● İzocam, Fransız'ın ● TGRT Amerikalı'nın ● Demirdöküm Alman'ın ● Döktaş Fransız'ın
Oysa çok değil 5 yıl öncesine kadar bunlar bizim milli kuruluşlarımızdı ve hemen hepsi kar ediyorlardı. Zaten yabancılar zarar eden demode kuruluşları değil nerede kar eden kuruluşlar var onları satın almaktadırlar.
YABANCILARA SATIŞIN MANTIĞI
Peki, topraklarımızı, fabrikalarımızı (karlı olanları), Bankalarımızı, TV kanallarımızı yabancılara niçin satıyoruz dersiniz?
Zengin ve varlıklı bir adam ölünce toprağın ve işlerin tek elden yürütülmesi düşünen ve o doğrultuda karar veren bir aile meclisi, oğullarından birine işlerin yönetiminde görev vermiş ve ona “aile efradımızı sakın başkalarına muhtaç etme” diye öğütlemiş.
Delikanlı toprağı işletip, fabrikayı çalıştırıp elde edilen ürünleri satarak ve ihraç ederek babadan kalan borçları ödeyeceğine başlamış bir takım yabancı adamlarla sıkı fıkı ilişkiler içinde olmaya ve arazileri, fabrikaları bunlara satmaya. Eline geçen para ile de bir kısım zamanı gelen borçları ile bunların faizlerini öderken kalan parayı aile efradının ihtiyaçlarına harcayarak onları sıkıntıya düşmelerini önlemiş.
Bir kısım ev halkı (ki bunların oranı diğer hane halkına göre % 47 erişiyormuş); Allah senden razı olsun. Bak istikrar var, paramız pul olmadı diye dua ederlermiş. Aklı eren birkaç hane halkı bu delikanlıya itiraz ederek; “Bu böyle gitmez. Birer ikişer sata sata bütün topraklar ve fabrikalarımız satılınca ne olacak? Kaldı ki her yıl borç taksiti ve faizi ödendiği halde borcumuz da bunun faizleri de eksilmiyor artıyor. Ey hane halkı etmeyin, yapmayın bu delikanlıyı başınızda idareci olarak tutmayın” diye feryat ederlermiş
Hane halkı bu sözleri duyarlarmış ama bugünkü durumlarına bakar, “karnımız tok, sırtımız pek daha ne isteriz” derler ve “Yarına da Allah Kerim” diyerek avunurlarmış.
Delikanlının eline ne geçerse satmasından yana mısınız, yoksa babadan kalan arazilerin ve fabrikaların üretim yaparak elde edilecek gelirlerle refah’a erişilmesinden yana mı…
“Vatan toprağı satılır mı?” diye sorduğumuz yazım da ülkemizde sadece yabancılara satılan topraklarımız üzerinde durmuş, birçoğu karlı işletmeler halinde olan fabrika ve kuruluşlarımızın hangileri olduğunu bildirememiştim.
1997 yılında benim de yönetim kurulu üyesi olduğum, POAŞ, Petrol Ofisi A.Ş. de bunlardan biridir. Türkiye’de Castrol, BP, Schell gibi yabancı petrol dağımı yapan kuruluşların yanısıra petrol dağıtımının millileştirilmesi adına kurulan POAŞ, diğerlerinin aksine çok büyük yatırımlara sahiptir.
Yabancı Petrol dağıtım ve satış firmaları Tüpraş’a ait Rafinerilerden (İzmir- Aliağa gibi) aldıkları petrolü yine petrol satan bayilerin tankerlerine hemen kapıda satmakta ve bu satıştan büyük paralar elde etmekteydiler. Petrol Ofisi ise Edirne’den Rize-Batum’a kadar kurduğu depolama ve satış merkezleriyle petrolü bölgenin ayağına getirmekte ve satışa sunmaktaydı. Eskişehir’de POAŞ’a ait tesisler yeraltında borularıyla birleşmiş milletlerin kuruluşlarına petrol vermekteydi.
POAŞ’ın özelleştirilmesi esnasında bir gazeteye verdiğim beyanatta, “Altın yumurtlayan tavuk, gıdaklıyor diye Doğan Holding’e satıldı” demiştim. Diğer tesis ve fabrikalarımız da bu durumundadırlar.
Hiç olmazsa POAŞ’ı Doğan Holding adında yerli bir şirket aldı diye sevinirken, şimdi öğreniyoruz ki onu da Doğan Holding yabancı Avusturyalı enerji şirketi OMV’ye satıyormuş. POAŞ’ın yüzde 54.17’lik hissesi OMV’ye satılarak onun POAŞ’daki hissesi yüzde 41.58’den yüzde 95.75’e çıkartılıyormuş.
MİLLİ NEYİMİZ KALDI
Yabancılara satılan milli tesislerimizin isimlerin şu şekildedir.
● Telsim İngiliz'in ● Türk Telekom, Arap'ın ● Kuşadası Limanı İsrailli'nin ● İzmir Limanı Hong Konglu'nun ● Araç Muayene İşi Alman’ın ● Başak Sigorta Fransız'ın ●Adabank Kuveytli'nin ● İETT Garajı Dubaili'nin ●Avea Lübnanlı'nın ● PETKİM Ermeni'nin (Kazak'a sattık dediler, kazağı bi çıkarttık ki karşımıza Ermeni çıktı)
N'olacak bu memleketin hali?
● Finansbank Yunanlı'nın ● Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın ● Oyak Bank Hollandalı'nın ● Denizbank Belçikalı'nın ● Türkiye Finans Kuveytli'nin ● TEB FRANSIZ'ın ● City Bank İsrailli'nin ● MNG Bank Yunanlı'nın ● Dışbank Hollandalı'nın ● Şekerbank Kazak'ın ● Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un ● Borsa’nın %77’si yabancıların ● Beymen'in yarısı Amerikalı'nın ● Eczacıbaşı İlaç, Çek'in ● Enerjisan'nın yarısı Avusturyalı'nın ● Süper FM Kanadalı'nın ● Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın ● İzocam, Fransız'ın ● TGRT Amerikalı'nın ● Demirdöküm Alman'ın ● Döktaş Fransız'ın
Oysa çok değil 5 yıl öncesine kadar bunlar bizim milli kuruluşlarımızdı ve hemen hepsi kar ediyorlardı. Zaten yabancılar zarar eden demode kuruluşları değil nerede kar eden kuruluşlar var onları satın almaktadırlar.
YABANCILARA SATIŞIN MANTIĞI
Peki, topraklarımızı, fabrikalarımızı (karlı olanları), Bankalarımızı, TV kanallarımızı yabancılara niçin satıyoruz dersiniz?
Zengin ve varlıklı bir adam ölünce toprağın ve işlerin tek elden yürütülmesi düşünen ve o doğrultuda karar veren bir aile meclisi, oğullarından birine işlerin yönetiminde görev vermiş ve ona “aile efradımızı sakın başkalarına muhtaç etme” diye öğütlemiş.
Delikanlı toprağı işletip, fabrikayı çalıştırıp elde edilen ürünleri satarak ve ihraç ederek babadan kalan borçları ödeyeceğine başlamış bir takım yabancı adamlarla sıkı fıkı ilişkiler içinde olmaya ve arazileri, fabrikaları bunlara satmaya. Eline geçen para ile de bir kısım zamanı gelen borçları ile bunların faizlerini öderken kalan parayı aile efradının ihtiyaçlarına harcayarak onları sıkıntıya düşmelerini önlemiş.
Bir kısım ev halkı (ki bunların oranı diğer hane halkına göre % 47 erişiyormuş); Allah senden razı olsun. Bak istikrar var, paramız pul olmadı diye dua ederlermiş. Aklı eren birkaç hane halkı bu delikanlıya itiraz ederek; “Bu böyle gitmez. Birer ikişer sata sata bütün topraklar ve fabrikalarımız satılınca ne olacak? Kaldı ki her yıl borç taksiti ve faizi ödendiği halde borcumuz da bunun faizleri de eksilmiyor artıyor. Ey hane halkı etmeyin, yapmayın bu delikanlıyı başınızda idareci olarak tutmayın” diye feryat ederlermiş
Hane halkı bu sözleri duyarlarmış ama bugünkü durumlarına bakar, “karnımız tok, sırtımız pek daha ne isteriz” derler ve “Yarına da Allah Kerim” diyerek avunurlarmış.
Delikanlının eline ne geçerse satmasından yana mısınız, yoksa babadan kalan arazilerin ve fabrikaların üretim yaparak elde edilecek gelirlerle refah’a erişilmesinden yana mı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.