Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Tövbeye Gel Tövbeye

Tövbeye Gel Tövbeye

Son günlerde kendi içimizde ve ülke dışında yaşanan ciddi menfilikler, yıllardır süren savaşlar, acımasızca icra edilen vahşetler bilhassa inanan insanlar arasındaki ruhsal sulh ve barış iklimine epeyce zarar vermiştir. Suriye’de aylardır devam eden kendi halkını önce misket bombalarıyla sonra kimyasal silahlarla bunlar yetmezmiş gibi şimdi de varil bombalarıyla katleden bir zalim diktatörle zulüm sürerken bütün dünya bunu yalnızca seyretmekle yetiniyor. Irak’ta demokrasi ve barış getirmek adına Amerika tarafından tarumar edilen ülke insanı huzur ararken kendini kardeş kavgasının içinden bir türlü kurtaramıyor. Mısır’daki zorba darbe hükümeti istifa etti, ülke iflasın eşiğinde, yapılan yardımlar derde çare olmadı, şu an aynen Suriye’dekine benzer hapislere doldurulan İhvan’a yapılan işkenceler kimsenin umurunda değil. Afganistan ve Pakistan’da yaşanan sıcak gelişmelerde ölen insanları kimse geri getiremiyor ancak sayısı artırıyor. Bunlara ilaveten İslâm’ın son kalesi olarak gördüğümüz kendi ülkemizde bizzat inançlı insanlar arasında yaşanan soğuk savaş insanların psikolojisini menfi mânâda etkiliyor.

Bir zamanlar ‘hoşgörü’ ideolojisi etrafında halkalananların şimdilerde etraflarına ‘nefret’ söylemleri saçmaları devamlı savaş çığırtkanlığı yapmaları inanılır gibi değil! Çapraz kurgulanan senaryolar, tutmayacak kumpaslar, çirkin hedefli oyunlar, şiddet görüntüleri, öfke söylemleri, bin bir çeşit entrikalar, yalanlar, iftiralar, ithamlar, karalama ve yıpratma kampanyaları… Ne oluyoruz, Hak aşkına! Neyi paylaşamıyoruz? Nerde kaldı kardeşlik anlayışı? Bir zamanlar Kürt’ler adına söylediğimiz cümleyi şimdi de dönüp kendimize yöneltmek istiyoruz, biz kardeşiz. Nedir bu birbirinizin arkasından atmalar, karalamalar, iftiralar, çevrilen dümenler? Burası geçici bir dünya bunun bir de perde arkası var. Üç kuruş etmez dünyevi kaygı veya neyse, ne amaçla yapılıyorsa onun için ebedi bir ateşe müstahak olmak da var bu yapılan yanlışlıkların neticesinde. Sulhta her zaman hayır var denmiyor mu?

Özel hayâta tecâvüz anlamı taşıyan binlerce insanı yıllarca dinlemeden amaç ne? Hiç tutmayacak iftiralarla bir ülke başbakanını itibarsızlaştırmak inanan insanın ne işine yarayacak? Baştan söyleyelim diğerlerinin tutmadığı gibi bu iftirada tutmaz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Yaptıklarınız ne dünyada ve ahrette yanınıza kar olmaz. Biraz akıl, insaf, itidal, feraset lütfen. Bütün var olan birikimlerinizi ve itibarınızı kaybetmek üzeresiniz. Zararın nesrinden dönülse kardır.

İnsanları izinsiz olarak dinleme veya gözetleme inanışlarımıza göre kötü bir ahlâki davranıştır velev ki mahkeme müsaadesi olsa dahi ahlâki olarak nezâketsiz bir harekettir aynı zamanda çâresizlik ifâdesidir. Böylesi bir dinlemeye ya da gözetlemeye tutulan kişi savunmasız bırakılmış demektir. Bu ahlakdışı uygulamayı reva görenler empati yaparak ayni kendisine işlenmiş olarak olayı değerlendirse kendini nasıl hisseder acaba? Birisi sizden izinsiz çantanızı, cüzdanınızı kurcalasa, bilgisayarınızı açsa, evinizi arasa hoşlanır mısınız? Bu ahlak dışı bir tavırdır, nefretle kınıyoruz ve hukûki yönden sorumluların derhal bulunarak cezalandırılmasını ilgililerden bekliyoruz.

Şu yaşanan gerilimli ortam ülke insanı olarak bizlerin rûhunu bunaltıyor, kardeşliğimizi zedeliyor, ahlâkımızı düşürüyor ve birbirimize olan güvenimizi azaltıyor. Arkadaşlarımızla, komşularımızla, akrabalarımızla, dostlarımızla aramızdaki muhabbetimizi de ister istemez etkiliyor. Herkes tarafını çizmiş, davranışlar dostlukları etkiler mâhiyete dönüşmüş durumda. Bunlar hakikaten güzel neticeler değil!

İçinde yaşadığımız şu sıkıntılı geçitleri atlatabilmemiz için politik ve sosyolojik zemininin yanı sıra bize neler gerekiyor derken ‘İSLAM KARDEŞLİĞİ’ gerçeği çıkıyor karşımıza. Kutsal kitabımızda: “Müminler ancak kardeştirler” (1) buyruluyor. Bugün içimizi acıtan ülkemizde cereyan eden bu hadiselere sadece nefsi açıdan bakıldığı ve değerlendirildiği görülüyor. Oysaki biz Müslüman insanlarız, ölçülerimiz dîni veriler olmalı ve davranış referanslarımızı yüce Kur’an’dan almalıyız.

Hayat kitabı olan ve en ideal ahlâki kâidelerin sunulduğu Kur’an’daki şu eşsiz ölçülere bakalım: “Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever. Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın. Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Tövbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir. Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakının, şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir, acıyandır. Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.” (2) buyruluyor. Âyetlerde insanlar arasında huzur ve sükûn için temel ahlak kuralları işâret ediliyor. İnananların ancak kardeş olduğu ve bu kardeşliğin sürdürülebilmesi için belirtilen şartlara uyulması gerektiği açıklanıyor.

Burada vurgulananları kısaca belirtecek olursak anlaşmazlığa düşen Müslümanların aralarının düzeltilmesi, probleme sebep olan hangi durum mevcutsa o hususta âdil davranılması istenmekte ve Cenâb-ı Hakk’ın âdil olanları seveceği belirtilmektedir. İnananların birbirleriyle alay etmemeleri, kötü lakap takmamaları, kusurların arkasına düşmemeleri öğütleniyor. Yine müminlerin birbirlerini arkadan çekiştirmemeleri, cinsiyet-milliyet-kimlik yönüyle farklı yaratılmasının birbirleriyle kaynaşmalarına vesile olacağı anlatılıyor.

Bu âyetler bugün içine girdiğimiz krizi çözebilecek muazzam hükümleri kapsıyor. Olanlara bakıldığında demek ki, bizlere bugün sâdece İslam kimliği yetmiyor. Onu kardeşlik hukûkunu çiğnemeyecek şekilde yaşayarak pratik hayâta uygulamadıkça meseleleri içinden çıkılamaz. Bugün yolsuzluk kisvesi altında çevrilen nice entrikalar kardeşlik saygınlığını ciddi manâda zedelemiştir. Evet; aile mahremiyetini ihlal eden odalara yerleştirilen gizli kameralar, böcekler, ahlakdışı dinlemeler, iftiralar, gıybetler, zan yürütmeler, düşmanlıklar, insanları itibarsızlaştırma, küçük düşürmeler, hakaretler, saldırılar kardeşlik çizgisinin neresinde Hak aşkına? Bu kirli davranışlarla İslam kardeşliği fazlaca yara almıştır. Tez elden tövbe edip Hakk’a yönelmeli vesselam. Aksi müminlere bir şey kazandırmaz günahtan, hüsrandan, ateşten başka.

-----------

1)Hucurat, 10

2) Hucurat, 9-10-11-12-13

 

 

 

 

 

İZDÜŞÜM/Nurten Selma ÇEVİKOĞLU/[email protected]

 

Tövbeye Gel Tövbeye

 

Son günlerde kendi içimizde ve ülke dışında yaşanan ciddi menfilikler, yıllardır süren savaşlar, acımasızca icra edilen vahşetler bilhassa inanan insanlar arasındaki ruhsal sulh ve barış iklimine epeyce zarar vermiştir. Suriye’de aylardır devam eden kendi halkını önce misket bombalarıyla sonra kimyasal silahlarla bunlar yetmezmiş gibi şimdi de varil bombalarıyla katleden bir zalim diktatörle zulüm sürerken bütün dünya bunu yalnızca seyretmekle yetiniyor. Irak’ta demokrasi ve barış getirmek adına Amerika tarafından tarumar edilen ülke insanı huzur ararken kendini kardeş kavgasının içinden bir türlü kurtaramıyor. Mısır’daki zorba darbe hükümeti istifa etti, ülke iflasın eşiğinde, yapılan yardımlar derde çare olmadı, şu an aynen Suriye’dekine benzer hapislere doldurulan İhvan’a yapılan işkenceler kimsenin umurunda değil. Afganistan ve Pakistan’da yaşanan sıcak gelişmelerde ölen insanları kimse geri getiremiyor ancak sayısı artırıyor. Bunlara ilaveten İslâm’ın son kalesi olarak gördüğümüz kendi ülkemizde bizzat inançlı insanlar arasında yaşanan soğuk savaş insanların psikolojisini menfi mânâda etkiliyor.

Bir zamanlar ‘hoşgörü’ ideolojisi etrafında halkalananların şimdilerde etraflarına ‘nefret’ söylemleri saçmaları devamlı savaş çığırtkanlığı yapmaları inanılır gibi değil! Çapraz kurgulanan senaryolar, tutmayacak kumpaslar, çirkin hedefli oyunlar, şiddet görüntüleri, öfke söylemleri, bin bir çeşit entrikalar, yalanlar, iftiralar, ithamlar, karalama ve yıpratma kampanyaları… Ne oluyoruz, Hak aşkına! Neyi paylaşamıyoruz? Nerde kaldı kardeşlik anlayışı? Bir zamanlar Kürt’ler adına söylediğimiz cümleyi şimdi de dönüp kendimize yöneltmek istiyoruz, biz kardeşiz. Nedir bu birbirinizin arkasından atmalar, karalamalar, iftiralar, çevrilen dümenler? Burası geçici bir dünya bunun bir de perde arkası var. Üç kuruş etmez dünyevi kaygı veya neyse, ne amaçla yapılıyorsa onun için ebedi bir ateşe müstahak olmak da var bu yapılan yanlışlıkların neticesinde. Sulhta her zaman hayır var denmiyor mu?

Özel hayâta tecâvüz anlamı taşıyan binlerce insanı yıllarca dinlemeden amaç ne? Hiç tutmayacak iftiralarla bir ülke başbakanını itibarsızlaştırmak inanan insanın ne işine yarayacak? Baştan söyleyelim diğerlerinin tutmadığı gibi bu iftirada tutmaz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Yaptıklarınız ne dünyada ve ahrette yanınıza kar olmaz. Biraz akıl, insaf, itidal, feraset lütfen. Bütün var olan birikimlerinizi ve itibarınızı kaybetmek üzeresiniz. Zararın nesrinden dönülse kardır.

İnsanları izinsiz olarak dinleme veya gözetleme inanışlarımıza göre kötü bir ahlâki davranıştır velev ki mahkeme müsaadesi olsa dahi ahlâki olarak nezâketsiz bir harekettir aynı zamanda çâresizlik ifâdesidir. Böylesi bir dinlemeye ya da gözetlemeye tutulan kişi savunmasız bırakılmış demektir. Bu ahlakdışı uygulamayı reva görenler empati yaparak ayni kendisine işlenmiş olarak olayı değerlendirse kendini nasıl hisseder acaba? Birisi sizden izinsiz çantanızı, cüzdanınızı kurcalasa, bilgisayarınızı açsa, evinizi arasa hoşlanır mısınız? Bu ahlak dışı bir tavırdır, nefretle kınıyoruz ve hukûki yönden sorumluların derhal bulunarak cezalandırılmasını ilgililerden bekliyoruz.

Şu yaşanan gerilimli ortam ülke insanı olarak bizlerin rûhunu bunaltıyor, kardeşliğimizi zedeliyor, ahlâkımızı düşürüyor ve birbirimize olan güvenimizi azaltıyor. Arkadaşlarımızla, komşularımızla, akrabalarımızla, dostlarımızla aramızdaki muhabbetimizi de ister istemez etkiliyor. Herkes tarafını çizmiş, davranışlar dostlukları etkiler mâhiyete dönüşmüş durumda. Bunlar hakikaten güzel neticeler değil!

İçinde yaşadığımız şu sıkıntılı geçitleri atlatabilmemiz için politik ve sosyolojik zemininin yanı sıra bize neler gerekiyor derken ‘İSLAM KARDEŞLİĞİ’ gerçeği çıkıyor karşımıza. Kutsal kitabımızda: “Müminler ancak kardeştirler” (1) buyruluyor. Bugün içimizi acıtan ülkemizde cereyan eden bu hadiselere sadece nefsi açıdan bakıldığı ve değerlendirildiği görülüyor. Oysaki biz Müslüman insanlarız, ölçülerimiz dîni veriler olmalı ve davranış referanslarımızı yüce Kur’an’dan almalıyız.

Hayat kitabı olan ve en ideal ahlâki kâidelerin sunulduğu Kur’an’daki şu eşsiz ölçülere bakalım: “Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever. Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın. Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Tövbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir. Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakının, şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir, acıyandır. Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.” (2) buyruluyor. Âyetlerde insanlar arasında huzur ve sükûn için temel ahlak kuralları işâret ediliyor. İnananların ancak kardeş olduğu ve bu kardeşliğin sürdürülebilmesi için belirtilen şartlara uyulması gerektiği açıklanıyor.

Burada vurgulananları kısaca belirtecek olursak anlaşmazlığa düşen Müslümanların aralarının düzeltilmesi, probleme sebep olan hangi durum mevcutsa o hususta âdil davranılması istenmekte ve Cenâb-ı Hakk’ın âdil olanları seveceği belirtilmektedir. İnananların birbirleriyle alay etmemeleri, kötü lakap takmamaları, kusurların arkasına düşmemeleri öğütleniyor. Yine müminlerin birbirlerini arkadan çekiştirmemeleri, cinsiyet-milliyet-kimlik yönüyle farklı yaratılmasının birbirleriyle kaynaşmalarına vesile olacağı anlatılıyor.

Bu âyetler bugün içine girdiğimiz krizi çözebilecek muazzam hükümleri kapsıyor. Olanlara bakıldığında demek ki, bizlere bugün sâdece İslam kimliği yetmiyor. Onu kardeşlik hukûkunu çiğnemeyecek şekilde yaşayarak pratik hayâta uygulamadıkça meseleleri içinden çıkılamaz. Bugün yolsuzluk kisvesi altında çevrilen nice entrikalar kardeşlik saygınlığını ciddi manâda zedelemiştir. Evet; aile mahremiyetini ihlal eden odalara yerleştirilen gizli kameralar, böcekler, ahlakdışı dinlemeler, iftiralar, gıybetler, zan yürütmeler, düşmanlıklar, insanları itibarsızlaştırma, küçük düşürmeler, hakaretler, saldırılar kardeşlik çizgisinin neresinde Hak aşkına? Bu kirli davranışlarla İslam kardeşliği fazlaca yara almıştır. Tez elden tövbe edip Hakk’a yönelmeli vesselam. Aksi müminlere bir şey kazandırmaz günahtan, hüsrandan, ateşten başka.

-----------

1)Hucurat, 10

2) Hucurat, 9-10-11-12-13

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi