Tohumculuk Yok Edildi
Nereye gidiyoruz yazı serisi
Sizlere kötü haberler vermek, bu kötü haberleri makale çerçevesinde değerlendirmek ve bilgilerinize sunmak aslında bana da gına getirdi. Gönül isterdi ki hepimizi sevindirecek, mutlu edecek konuları işleyelim de milletimiz bu mutluluğu yaşasın. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki idarede “İşbirlikçilik” (gizli ve açık düşmanlarımızla işbirlikçiliği) sonuçta yapılan bütün işlerin aleyhimize dönmesi demek olmaktadır.
İç politika, dış politika, ekonomik politika, hukuki politikalar, sanayi politikası, tarım politikası gibi her sahada alınan kararlar ve atılan adımlar milletimizi daha zor şartların altına itmekte, gittikçe ülkemiz yaşanması zor bir ülke haline gelmektedir.
Biz de bu zorluklara işin başında işaret ederek bir yerde milletimizi ikaz görevini üstlenmiş olmaktayız. Tabii ki demokrasilerde sonun da söz milletindir.
İyi ama bilhassa ülkemizde demokrasi bazen kesintiye uğratılmakta, “millete rağmen millet kurtarılmaktadır” buna ne diyeceksiniz, diyebilirsiniz?
Olmaması lazım ama mademki oluyor, o halde olabilir, diyorum. Ancak sözümü iyi kavrarsanız size “zor oyunu bozar” cinsinden bir açıklama yapmak istiyorum.
Diyelim ki demokrasimiz kesintiye uğradı, beğenilen bir hükümet bazı güçler tarafından alaşağı edildi. Bunlar nasıl olsa birkaç yıl içerisinde tekrar seçime gidecekler. Milletin büyük ekseriyeti dağılıp gideceklerine beğendiği ve tasvip ettiği insanların arkasında dursalar, onlara büyük oranda tekrar oy verseler, bu nevzuhur (aniden ortaya çıkan) güçlerin bir daha demokrasiyi kesintiye uğratacak halleri kalır mı? Ama bizler çeşitli propagandaların tesirleri ile dağılır gidersek, elin oğlu bundan cesaret alır, bakarsınız ülkemiz düzlüğe çıkacakken yine bir oldubittiye getiriliverir ve yine “iki yakamızı bir araya getirmek” zorlaşır.
TOHUMLUKLARIMIZA NE OLUYOR
Tohumculuğumuz, 8.Ocak 2004 yılında başlayan bir sürecin (5042 sayılı kanunla) bizi getirdiği nokta ayağımızı yerden kesecek niteliktedir. 31.Ekim.2006 tarihinde kabul edilen 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu"nun 5. maddesinde; "Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilir" denilmektedir.
Aynı yasanın 7. maddesinde ise, "Yurtiçinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir" hükmü ile kayıt altına alınmamış, ama çiftçinin yüzlerce yıldır ürettiği ve ticaretini yaptığı tohumların ticaretine kesin bir engel konulmaktadır.
Aynı yasanın geçici 1. maddesinde bu sınırlamaya ilişkin 5 yıllık bir geçiş süreci öngörülmüş bulunmaktadır. Bu duruma göre 31.10.2011 tarihinden itibaren, hemen her çiftçinin yüzyıllardır ürettiği ve kilerinde gelecek dönemi için sakladığı tohumluklar, şayet kayıt altına alınmamışsa ticarete konu olamayacaktır. Yani, elinde fazla tohumu olan çiftçi Hasan Ağa, kasketli Ahmet ağa bu tohumunu komşusuna veya pazarda ihtiyacı olan diğer çiftçilere satamayacak demektir.
Diyelim ki çiftçilerimizin bu yasadan haberleri yok veya yasaya uymadılar, o zaman aynı yasanın 12. maddesi devreye girmekte ilk etapta 10 bin TL (10 milyar TL) idare para cezasına çarptırılacaklar. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilecek, tohumluklara Bakanlık tarafından el konulacaktır. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha masrafları çiftçi tarafından ödenmek şartıyla Bakanlık tarafından gerçekleştirilecek.
Zaten yokluklar içinde yaşamını sürdüren çiftçi, borcunu ödeyemezse haciz işlemi uygulanacak, yine ödememekte direnirse “akmıyor mahpushane çeşmesi…” şarkısını söyleyecekler demektir.
KAYIT ALTINA ALINMA ŞEKLİ
Okuyucularımın, “İyi de kardeşim ne var bunda. Çiftçi de gitsin tohumunu tescil ettirsin, ticaretini de yasalara uygun bir şekilde yapsın" dediklerini duyar gibiyim.
Tohumculuk Kanunu'nun altyapısını oluşturan bir başka kanun, adeta bu iş için özel olarak hazırlanmış (yazımın başında belirttiğim 8.1.2004 tarih 5042 sayılı kanun), tam bu noktada hemen o devreye giriveriyor.
Türkiye'de tohum ıslahı yapan şirketlerin yaklaşık yüzde 90'ı uluslararası şirketlerdir. Dünya tohumculuğunu 6 büyük tekel elinde bulunduruyor. Bunlar Novartis, Monsanto, Cargill, Dupont, ADN ve Bayer. Bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında ya da bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları bulunuyor.
5042 sayılı yasaya göre bu firmalar Türk çiftçisinin tohumlarını alıp, patent ve fikri mülkiyet haklarına sahip olacaklar. Şirketlerin hakları ise yine bu yasayla güvence altına alınmış olacaktır.
Yani, önce Tohumculuk Yasası ile çiftçiye "Arkadaş sen bu tohumluğunu kullanamazsın" denecek, sonra da o tohumları tescil ettiren şirketlere "devlet eliyle" pazar yaratılacaktır.
Türkiye'nin bugün özellikle sebze tohumlarında yüzde 90 oranında yabancı şirketlere bağımlı olduğunu da hatırlarsak, buğdaygiller tohumlukları ile sebze tohumluklarının bilhassa DNA’sı ile oynanmış olanların başımıza büyük işler aşacağı ve hatta neslimize tesir edeceği teknik elemanların görüşleri olarak açıklanmaktadır.
2004 ve 2006 yıllarının AKP’nin mecliste büyük çoğunluğunun bulunduğu devreler olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?
Yazımın burasında, Milletvekillerimize bir serzenişte (sitemde) bulunmak istiyorum. “Allahınızı severseniz… Siz kanunları mecliste geçirirken hiç müzakere etmiyor, ilgili meslek odalarına veya dairelerin teknik elemanlarına hiç sormuyor musunuz? Bu kanunların uygulamada nelere müncer olacağını, bunun da sizleri nasıl bir vebal altına sokacağını bilemiyor musunuz?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.