Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Ters Bakış

Ters Bakış

24 Haziran 2013 tarihli Antikapitalist Müslümanlar isimli yazımı okuyucularımdan Fatih Karaman şu şekilde eleştirmiştir:  Ters Bakış: Sadık Hoca olaya yukarıdan bakacağına aşağıdan baksana, 220 milyar TL borçla aldıkları ülkeyi 900 milyar TL borca getirenlerin ödedikleri faizi savunmayın, kime ne faydası olacak? Faiz bir dünya gerçeğidir, diyen sayın başbakan değil mi, kimi ne adına savunuyorsun?
Biz eleştiriye açığız; ama eşletiri nezaket kuralları içerisinde yapılırsa değer kazanır. Karşısındaki insana saygı duyan kimse, aslında kendine saygı duymuş olur. Karşı taraf kimliğinden, şahsiyetinden bir şey kaybetmez. Bu hatırlatma eğitim amaçlıdır, kardeşlik hukuku bunu gerektirir.  
Sadık Hoca olaya yukarıdan değil, aşağıdan baksanız iyi olur, demek daha doğru olmaz mı? Nedir bu kabalık böyle, kendini bilen bir insana yakışır mı?  
Sizin ifadenizle 220 milyar TL borçla aldıkları ülkeyi 900 milyar TL borca getirenlerin ödedikleri faizi savunmuyorum. Söz konusu tarihli ve isimli yazımdan bu çıkmaz.
Evet, Sayın Başbakan faiz bir dünya gerçeğidir, demiştir. Bu cümlenin öncesini ve sonrasını okursanız, Muhterem Başbakan’ın faizi savunmadığı anlaşılır. Şu an faizi kaldırmanın mümkün olmadığını bunun dünya gerçeği ile bağdaşmadığını söylemek istemiştir.
Haber şöyledir: (MÜSİAD) 13. Genel Kurulu'na katılan Erdoğan, faizin kaldırılacağına ilişkin vaatlerin bir dönem halkın aklına yattığını ancak "dünyanın gerçeğinin bu olmadığını" ifade etti. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz de geldiğimizde önümüzde bunu gördük. Bugün faizler ödeniyorsa, işte o günlerin faizleri ödeniyor. İktidar olunca, ertesi gün bu faizleri ödemeyecek misiniz? Buna inanıyor musunuz? Bunun olması mümkün mü? Mümkün değilse ödemek zorundasınız. Ama AKP iktidara geçtiğinde, yüzde 69 olan bileşik faizi yüzde 23'lere indirmiştir. Reel faizi de yüzde 10'lara indirmiştir."
Müslümanlık faiz ile kesinlikle bağdaşmaz. Yani Müslümanlık, faizi reddetmek anlamına gelir, dolayısıyla bu iki kavram bir arada bulunmaz. Bir yazarın, “Müslümanlar faizi sevdi” demesi yanlıştır. Faizi sevenin imanı tartışılır. Faizin haram olduğunu inkâr etmediği müddetçe dinden çıkmaz, ama imanı zedelenir ve tevbe etmezse zaman içerisinde yok olabilir. Çünkü Allah (c.c.)  faizle iştigal eden kimselere harp açmıştır. (Bkz. Bakara:279)
Biz, ANLAMLARINI YONTTUĞUMUZ KAVRAMLAR (Kardelen Yay.)  isimli eserimizde MÜMİN kavramını efradını cami ağyarını mani bir şekilde izah ettik. Yukarıda söylediğimiz hususları geniş bir şekilde orada görebilirisiniz.  
Sayın Fatih, temel mesele nedir, biliyor musun? Laiklik yüzünden Kur’an-î Kavramların ve hayatımıza Batı’dan girmiş bize ait olmayan laiklik kavramı gibi kavramların manaları yontulmadan, çarpıtılmadan öğretilmediği için şimdi bunun sıkıntısını çekiyoruz.
Laiklik, halkımıza çarpıtılarak, devlet ile din işlerinin birbirinden ayrılmasıdır, şeklinde öğretildi. Doğrusu, devletten dinin değil, papalığın, kilisenin ayrılmasıdır. Arnold Toynbee’nin, Batı’ya dünya devleti kurmak için gösterdiği yollardan biri de, Ruh alanında laik üst yapıyı dinsel kurumlarla birleştirmektir. Bugün Batı bu amaç için çalışmaktadır. Biz ise halk olarak henüz bu kavramları anlamış değiliz; bu yüzden birbirimize Batı adına çelme atma ile meşgul olmaktayız.
Günümüzde, zaman zaman “Türkiye laiktir, laik kalacaktır.”  “Kahrolsun Şeriat!” “Biz Hilafet istiyoruz.”  diye bağıranlar, emin olun Laikliğin, Şeriat’ın ve Hilafet’in ne olduğunu bilmezler; bu kavramları sadece yontulmuş, çarpıtılmış şekliyle bilmektedirler. Doğrusu için Bkz. Söz konusu ANLAMLARINI YONTTUĞUMUZ KAVRAMLAR isimli kitabımıza. Biz bu kavramları Kitap ve Sünnet doğrultusunda güvenilir kaynaklardan faydalanarak efradını cami ağyarını mani bir şekilde açıkladık.
Sayın Fatih,  emin olun ki, bu kavramların manasını yontulmadan doğru olarak öğrendiğimiz zaman kurtulma yolunda ilk adımımızı atmış olacağız. Çünkü bu kavramlar İslam dininin özü ile ilgili olduğundan ortak paydamız olacaktır. Çünkü bu kavramlar İslâm medeniyetinin temelidir.  Batı’nın ortak paydası, Batı uygarlığıdır. Batı uygarlığının temeli, Putperestlik, Yahudilik ve Hıristiyanlığa dayanmaktadır. Bu kavramları yontulmuş şekliyle öğrendiğimiz müddetçe ortak bir paydamız olmayacağından dolayı ideolojiler uğruna birbirimizi boğazlamaya devam edeceğiz, demektir.  Durum ortadadır.
Sayın Fatih, bir konuyu araştırırken hükümet ve muhalefetin görüşlerini dinleyip bir karara varmak sağlıklı olur. Tek taraflı dinlersek yanlış olur. Ters bakışın yanında bir de doğru bakış bakmak gerekir. Aşağıdan bakmakla birlikte yukarıdan da bakmak gerekir.
Aşağıdan bakalım: 2002 yılında 130 milyar Dolar olan dış borç 2012 Mart ayı sonunda 307 milyar Dolar olmuş. 2002 yılı sonunda 92 milyar Dolar olan iç borç stoku 2010 yılı sonunda 306 milyar Dolar’a yükselmiş. Yani iç ve dış borçlarda 2 katından fazla artış var. % 10’un altına düşmeyen cari açık nedeniyle sıcak araya olan ihtiyaç yüzünden, faiz oranları da krizdeki Avrupa ülkelerinden bile daha yüksek. Yani % 10 seviyesinde…
Yukarıdan bakalım: Sayın Bakan Şimşek şöyle diyor: “IMF borcunun sıfırlanması önemli bir gelişmedir. Önemli olan IMF'ye ihtiyaç duymayacak bir noktaya gelebilmek. Son zamanlarda görüyoruz, Avrupa'da çok sağlam gibi görünen birçok ülke el açmak durumunda kaldı. Çok şükür, Türkiye bir dönemi geride bıraktı. 2003'te IMF'ye borç 24 milyar doların üzerindeydi, bugün sıfırlanmış oldu. Türkiye kendi programıyla, kendi kaynaklarıyla başkasına el açmadan, başkalarının reçetelerine ihtiyaç duymadan kendi yoluna devam edebiliyor. Esas olan budur. Türkiye'nin 111 Milyar Dolar Dış Borcu Var. Ancak devletin 130 milyar dolar seviyesinde de döviz rezervi var. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti şu anda dünyadan alacaklı konumdadır. Bu istisnai bir durumdur.”.
Sayın Fatih, meselelere dünyevi makam ve çıkar hırsıyla bakacak olursak önümüzü göremeyiz. Bakın, bazı siyasi partiler, “Bu hükümet zinayı serbest bıraktı” dediler. Doğru mu? Zina laik- ulusal ve kapitalist düzenin gelir kalemlerinden biri değil mi? Yasak olan vergisiz genelev, randevu evi çalıştırmak değil mi? Bu düzen ayakta iken faizi ve zinayı yasaklamak mümkün mü?
Siz Başbakan olsanız bu düzen ayakta iken söz konusu zinayı ve faizi yasaklayabilir misin?
Sayın Başbakan’ın dediği gibi faiz bir dünya gerçeğidir. Yani bu düzen ayakta durduğu müddetçe faizi sıfırlayamazsınız, aşağı çekebilirsiniz.  Hükümetin yaptığı budur. Hükümet faizi % 7’den % 5’e düşürünce faiz lobisinin Gezi Parkı eylemleri adı altında yaptıkları malumunuzdur.
Geçen yazımda ifade ettiğimi gibi  Antikapitalist Müslümanlar, kapitalizmle iç içe olduğu ve  namazı bir ritüel kabul ettiği halde hükümete ve Müslümanlara karşı “Hizbullah’ın (!?) görevini üstlenmiş olsa da kapitalizm Allah’ın izniyle dünya Müslümanların ve dünya mazlum gayrimüslimlerin el ele vermesiyle yakında yıkılacaktır, belki yarın belki yarından da yakın. Bunun emareleri görülmektedir, siz görmüyor musunuz? Hoşça kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi