Televizyon Ekranından Din Öğrenmek
Vatandaşımızın kitaplardan uzak durduğu veya okuma özürlü olduğu yıllardır basın yayın organlarında sürekli dile getirilir.
Bunun gerçekliği kitapların ve gazetelerin satış rakamlarına bakılarak söylenir çoğunlukla.
İfade edilen bu sözler kendi kitabının reklamını yapmaya çalışan bezirgânlar ile unvanları kendilerinden büyük kişiler tarafından ifade edilmiş olsa da genellikle doğrudur.
Milletimizin kitaptan uzak durmasının bilgiden de uzak durması anlamına geldiği ve popüler kültür adı altında öğrendikleri Ramazan Ayında televizyon ekranlarını parselleyen hoca(!)lara sorulan sorulardan da belli olmaktadır.
Hâlbuki bütün kitapların okunma gayesi tek bir kitabın anlaşılması içindir.
İnsanımızın maalesef en başta uzak durduğu kitap da bütün kitaplardan önce okunması ve anlaşılması gereken hayat nizamı Kur’an-ı Kerimdir.
Nazil olduğu ayda bile Kapağı açılıp bakılmayan bir kitap haline getirilen Kur’an-ı Kerimin hükümlerini okuyup anlamak yerine, bezirgân tv hocalarının Hz. Peygamber uygulamalarından uzak indi bilgileriyle verdikleri hükümlerin de toplumumuzu Kur’an-ı Kerim den uzaklaştırdığı bir gerçektir.
Haberlerden, belgesellere, dini programlarından tutun da reklâmlara varıncaya kadar bazen açık bazen de gizli bir şekilde kendilerine hedef olarak aldıkları toplumun büyük bir kesiminin bilinçaltlarında büyük tahribatlar meydana getiren televizyonların bezirgân hocalarının çağdaş fetvalarının toplumuz üzerinde oluşturduğu yıkıcı tesirler maalesef Ramazan Ayında tavan yapmaktadır.
Bu sebeple de televizyonlarda yayınlanan ve adına dini denen programların program yapımcısından sunucusuna, spikerinden muhabirine kadar din eğitimi almış elemanlara yer verilmesi gerekirken islâmî bilgi ve edepten yoksun programcılar ile programlara çağırılan kerameti kendinden menkul profların dini hükümler konusunda yaptıkları açıklamalar şaşkınlıkla karşılanmaktadır.
Akademik özgürlük adı altında ortaya konan saçma sapan düşüncelere karşı yüksek din eğitimi alan uzmanların sahih islam anlayışını sunmada gösterdikleri hassasiyetlerin toplum tarafından paylaşılmaması da ortalığın bir karnaval haline dönüşmesine sebep olmaktadır.
İletişim çağı olarak adlandırılan bu çağda insanları esir eden iletişim araçlarının tahribatını engellemek ve Allah’ın Kur’an da belirttiği hükümlere uygun bir yayın politikası gütmesi gereken İslâmî hassasiyete sahip olduklarını ifade eden televizyonların ramazan ayını bir rant mevsimine döndürmeleri toplumun bozulmasında en baş sebeplerden biri olarak görülmelidir.
Müslümanların her zamankinden daha fazla ibadete yoğunlaşmalarının gerektiği bu sebeple de Namazıyla, mukabelesiyle, orucuyla, itikâfıyla, zekât ve sadakasıyla paylaşma ahlakının coştuğu, iftarında, sahurunda ve seherinde Kur’ana kilitlenilmesi gereken bir ayda, seçim kazanma amacına dönük siyasi mülahazalarla televizyonlar arasında bir yarışa sebep olan ve namaz vakitlerinde eğlence programları düzenlemekte sakınca görmeyen belediyelerin de bu bozulmada küçümsenmeyecek etkileri vardır.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen rahmet ve mağfiret günlerinden sonra sonu azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan Ayında bulunmanın sevinç ve mutluluğunu yaşıyorken bu olumsuzlukların son olmasını Müslümanların parasıyla düzenlenen abuk sabuk programlara harcanacak paraların Konya’ya, Konyalıya ve Ramazan Ayında katliam yaşayan ve vatanlarından ayrılmak zorunda kalan diğer müslümanlara harcanması gerektiğini ifade ediyoruz.
Geçen yıllardaki açıklamalarıyla Ramazan Ayını müslümanlara zehir eden ramazan bezirgânlarından bir kısmının hangi sebeple olursa olsun bu yıl televizyonlarda yer almaması da diğer ramazan bezirgânları için bir ibret vesilesi olsun İnşâallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.