Tekfirci Kur’ancılar
İnsanların şu gruptanım veya bu takımdanım dediklerine bakmadan, ne konuştuklarına ve neyi savunduklarına bakmak, çok daha doğru neticelere ulaşmaya sebep olmaktadır.
Bu meyanda kendilerine Kur’ancılar denen sapmış ve saptırılmış güruhunda kendileri hakkında ne dediklerinden önce, başka Müslümanlar hakkında ne dediklerine bakmak gerektiğine inanıyoruz.
Mesela bir insanın ben Müslümanım dediği halde, harici ve mutezili bir dil ile Müslümanlar hakkında özellikle de sahabe toplumundan bu yana gelip geçen tüm Müslümanlar hakkında ne dediği, bu konuda kendini ele veren en önemli unsurlardan biridir.
Müslüman bir diğer Müslümanı uyarabilir, hatta yerine göre sert bir şekilde ikaz da edebilir. Ancak insanlardan bir kısmının Müslümanları, özellikle de sahabe neslinden bir veya birkaç sahabeyi(ra) şirkle suçlaması ve tekfir etmesi böyle değildir.
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyerek meramımızı ortaya koyalım.
Müslümanlar bilirler ki; Bir insanın “tekfirci” diye adlandırılabilmesi için sahabeyi küfürle itham etmek, insanları günahlar sebebiyle tekfir etmek ve Kur’an’la hükmeden meşru yöneticilere başkaldırmak gibi vasıfları taşıması gerekir.
Bu günlerde maalesef kendilerine Kur’ancı dediğimiz sapmış ve saptırılmış güruhta sıkça bu özellikleri görmekteyiz.
Hz. Peygamberimizin(sav) vahiy kâtiplerinden olan Hz. Muaviye(ra) başta olmak üzere pek çok sahabe efendilerimizi(ra) işlediklerini iddia ettikleri suçlar nedeniyle şirkle suçlayarak tekfir eden bu güruh Kerim Kitabımızı anlamadığı gibi, o kitabı elden ele dilden dile bizlere ulaştıran sahabe(ra) ve tabiin(ra) toplumunu da anlamamış gözüküyor.
Hele hele hayatın her safhasında karşına çıkan herkesi en küçük bir hatalarında üstelikte küfür olduğuna dair haklarında kesin delillerin bulunmadığı bir takım ictihadî meseleler sebebiyle hemen şirk hükmü vererek, o amelleri işleyen Müslümanları tekfir edenleri, maalesef haricîlik fitnesinden nasibini almış kimseler olarak görmekteyiz.
Kendilerine Kur’ancılar denen tekfirciler insanları tekfir etme hususunda işi silsileler halinde devam ettirmektedirler.
Kendi uydurdukları bir takım argümanlarla şia benzeri bir yol tutarak şianın Hz. Ali(ra) dışındaki Raşid Halifeleri(ra) ve Müminlerin annesi Hz. Aişe (ranha) yı suçladıkları gibi şimdiki Kur’ancılar da haricilerden ve şiadan daha şedit bir şekilde selefi salihini suçlamakta ve tekfir etmektedirler.
Kur’an-ı Kerim’i siper edinerek, kendilerinden başka hiç kimseyi Müslüman kabul etmeyen ve bu gruptaki insanlar dışındaki diğer insanları müşrik veya kâfir olarak suçlayan Kur’ancı güruh adeta Müslümanları bölmek ve birbirlerine düşürmek için kurgulanan planların nerelere kadar ulaştığını göstermesi açısından ilginçlikler ortaya koymaktadır.
Özellikle Allah(cc) kelamı kerim kitabımızı vahyedildiği haliyle okumaktan kaçınan ve son zamanlarda tv yayınları ve gazete- dergi yazılarıyla körüklenen bu akımın en büyük hedefinin sosyal medya denen internet kullanıcılarının olması dikkate değer bir husustur.
Neredeyse başı sonu belli olmayan ve hemen hiçbir kişi veya kuruluş tarafından tam olarak denetlendiği söylenemeyen internet ortamında boy gösteren bu aldatılmışlar güruhu, insanları kafir gördüğü gibi devletleri da kafir görerek mesela devlet memuru bir imam arkasında namaz kılan Müslümanları toptan müşriklik ve kafirlikle suçlamaktan da geri durmamaktadırlar.
Müslümanların getirdikleri kelime-i şehadet ve kelime i tevhidler ile 1400 yıldır okunan Ezanı Muhammedileri bile şirk unsuru görecek kadar sapıtmış bu güruh, son zamanlarda saldırılarını namaz ve oruç ibadetlerine yöneltmiş gözükmektedir.
Rasulullah’ın(sav) sadece Medine dönemini ele aldığımızda bile yaklaşık 10 yıl Mescidi Nebevi de Ashabına(ra) imam olduğu gerçeğini göz ardı edecek kadar sapmış ve saptırılmış olan bu güruh, Kur’an’da geçen salat kelimesinin karşılığının bu günkü namaz olmadığını, savm kelimesinin de karşılığının bu günkü Ramazan orucu olmadığını iddia edecek kadar ileri gidebilmektedirler.
Rasulullahın(sav) vahiy karşısındaki durumunu bile anlamaktan aciz olan bu güruhun yanlışlığını, eskilerin böyle olaylarda sıkça tekrar edegeldikleri bir söz ile tanımlayabiliriz.
Bu kadar cehalet ancak okumakla elde edilebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.