Halil Han

Halil Han

Tehlikeli Oyunlar–Aramak

Tehlikeli Oyunlar–Aramak

Yola çıkmayı göze alabilenlerin hikâyesi, varılan menzilin büyüklüğü kadar mıdır?

Kimse bakmaz ararken çektiğiniz sıkıntılara. Yaşarken anlamlıdır bunlar. Çekilen bütün çileler, geçtikten sonra tebessümle hatırlanır. Geçer hepsi. Katlandığımız çile, menzil içindir. Oysa kazandığımız anlam, bulduğumuz sonuçtan bağımsızdır. Terbiye eder insanı. Farklı yollara yönlendirir. Yol, yordam öğretir. Aramak, yola çıkmaktır.

Yazgımızın bizi sürüklediği serüven, bir arayış olarak sunulur. Seferle mükellef, zaferle mükemmel olacağımızı sanırız. Ararız yazgımızı. Bir anlam, bir apolet, bir yokluk arayışıdır bu. Bize biçilen rollere yenilerini ekleriz. Kaybolmak içten bile değildir. Yol olur, gidilmez; yol olur, bulunmaz. Ama yola girdi mi insan, mutlaka değişir.

Aramanın bütün halleriyle başa çıkabilmelidir yola girenler. Aramanın acemisidir herkes. Tecrübe de gerektirmez zaten. Her arama, özgün ve orijinal haller barındırır. Yola zorlar, yaşamaya zorlar. Ciğerimize çektiğimiz ilk nefeste, duyduğumuz ilk acı, alışkanlıklar barındırır yaşamaya dair. Acıya, hayata, kardeşliğe, kalleşliğe, döngüye, yola, aramaya, bulmaya alışırız. Son nefesin acemisiyizdir hâlâ. Diner acılar, alışırız acılara; aramaya.

Neyi arar insan, bulmak mıdır tek amacı? Başlı başına bir terbiye aracı değil midir aramak? Aramaya başladığındaki hâlle bulduğundaki hâl, yani yolda geçen zaman, yaşamak serüveninde nereye konumlanır? Arayan önceki halini terk eder. Önceki halini beğenmediği için arar. Arayış sunmayan her buluş, bu yüzden kıymetsizdir. Aramanın meşakkati, bulmanın kıymetini arttırır. Meşakkat çekmeyi ise ancak cesaret ve celadet sahipleri göze alabilir. Cesaret kalbim, cesaret…

Varlık aleminin sahibi o yüzden yoklukta aranır. Aramak tesadüfi hamlelerle gidilen bir yol değildir. Bilakis sistemli ve programlı, kendi içinde mertebeleri olan, mertebeleri açılan başlı başına bir oluşumdur. Bulmak kadar kıymetli ve müşahhastır. Bazen kaybolmak gerekir. Çıkmaz sokaklarda oyalar bazen, yılgınlık verir. Yorar, hırpalar, tüketir. Vazgeç, der; vazgeçmelisin. Hepsi bir planın parçasıdır, bir sınanmanın. Bulmaya layık olanların sabrı ve sebatıdır aramak. Sonu geldiğinde, aranan bulunduğunda bir kuş kanadı kadar hafifler insan. Aramanın çilesi unutulur ve fakat arayanla bulan artık aynı insan değildir. Yol, terbiye eder insanı, menzil mutluluk verir.

Olmayanı değil yoksunluğunu çektiği şeyi arar insan. Artar yoksunluk, aramaya zorlar insanı; aramayı göze aldırır. Neyin yokluğunu çekiyorsak onun esiri oluruz. Tembel, kırılgan, aciz, duygusal, nankör insan bir adım atar yokluğa. Umarım atar. Bazen cesur, bazen acemi, bazen yılgın, bazen yorgun, bazen kararlı yürür yolda. Vazgeçer, vazgeçen kaybeder.

Bütün yorgunluklarına, yılgınlıklarına rağmen yürümekten, aramaktan vazgeçmeyenlerin ulaşabileceği bir menzildir bu. Tek başına yürünemeyecek kadar da zordur. Uygun adım ve hep birlikte kolaydır yürümek. Cesaret verir insana. Özgünlüğünü bırakır insan aldığı cesaret karşılığında. Yeni bir özgürlük kazanır. Evvel refiktir elbet, bade’l tarîk. Yol olur, dost kazanır insan; yol olur, dost tanır; dost kaybeder. Hasılı aramak, başlı başına bir bulma eylemidir; başlı başına bir kaybetme eylemi. Önceki hâlini kaybederek yeni bir hâl kazanır insan. İyi midir, kötü müdür, bilinmez.

Aramanın sunduğu bütün imkân ve zorluklar içerisinde kendini bulabilen, kendi olabilen, kendinin imkân ve sınırlarını keşfeden, kendini bilen insan; aramanın istenen sonuçlarına ulaşabilmiştir. Çünkü insan en çok kendinin yoksunluğunu çeker. Başkalarına karşı cesur, acımasız, şefkatli, akılcı, duygusal rolleri vardır insanın. Kendine bağışık kalamaz, alışamaz kendine insan. Sürekli bir çatışma hâli vardır kendiyle. “Ben kimim?” sorusunun cevabı o yüzden sürekli değişir. Kime göre ben? Oynadığımız hangi rol kendimiz? Bütün rollerin bileşkesi mi? Yoksa kendimize sorduğumuz “Kimim, neyim, niye geldim bu dünyada?” sorularının cevabı mıyız biz? Hayata kattığımız değer kadar değerliyiz. Aradığımız kadar insanız, bulduğumuz kadar değil. Hayata, insana kattığımız değer kadarız hepimiz.

Hayatınızın değerini aradığınızla, yoksunluğunu çektiğiniz şeyle sorgulayın:

Siz öldüğünüzde dünya ne kaybeder, siz ne kazanırsınız?

Bakî selam ve muhabbetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halil Han Arşivi
SON YAZILAR