Tehlikeli oyunlar: Ölüm
Ağızların tadını kaçıran ölümü,
sıkça hatırlayınız. (Hadis-i Şerif)
Arapça'da wafa (vefa) kelimesinden türeyen vefat, etimolojik olarak, sözünü tutmak, borcunu ödemek, görevini yerine getirmek anlamlarına gelir. Yani ölüm, doğumla başlayan bir borç ödeme, verilen sözü tutma sürecinin son kertesi olarak vuku bulur. Ciğerlerimize çektiğimiz ilk nefesle başlar ve öderiz borcumuzu verdiğimiz son nefesle. Yaşamak, sürekli çırpınır içimizde; çırpınan candır aslında, yaşarken bile içimizde.
Dünya zevklerini kuşanmış, kutsamış, tüketmiş, pervasız çaresizler için, bazen, melankolik bir hazza dönüşse de; yaşamayı tüketmeden, tükenmeden, öleceğini bile bile yaşamak, güzeldir yine de. Bedene hapsedilen ruhun, yok olmak pahasına, belirsiz özgürlüğe kanat çırpışı gibidir bazen. Bütün görkemine rağmen çok katlı ve katmanlı, virane bir gecekonduya dönüşen dünya hayatının en üst katından, daha uçmayı öğrenemeden, kendini boşluğa bırakan kanatsız kuşlar gibi, karanlığın görünmez camlarına çarpıp durur bazen.
Zorlarız yaşamanın kıvrımlı yanlarını. Muhteşem yaşamlarımızın ihtişamlı sonlarını ararız. Tekrar deniriz. Beden çaresiz, ruh doyumsuzdur. Son basamağında hayatın, bir sendeleme anında, el yordamıyla hissettiğimiz boşluk, bir sonsuzluk hissi verir. Ne ararız bu boşlukta? Anlamı tükenmiş kulelerimizin, kibirle ördüğümüz duvarları; kan, gözyaşı, şehvet ve hırs kokar bazen. Hazzı tüketen ruhumuz tiksinir artık bu kokudan. Aslına dönmek ister. Aslını özler. İnlediği, ünlediği bu kafesten bir an önce kurtulmak ister bazen. Vurulur bazen yaşamak. Ölümü özleriz bazen, kurtuluşu özleriz, aslımızı özleriz… Yaşamak isterken delicesine!..
Koskoca âlemin yükünü taşıyan, koskoca âlemde bir zerredir insan. Sevinçleri, hüzünleri, telaşları, zaferleri, yenilgileri, olmaları, bilmeleri, kafa tutmaları, isyanları, nisyanlarıyla koskoca bir âlemdir insan. Yaşamakla öder borcunu. Bir gün daha yaşamak ister, bir gün daha girer borcun altına! Hırpalar, hesap sorar, yorar, yorulur, sorgular, sever, sever, sever yaşamayı. Sonra tükenir nefesi, sevgisi. Nefesi kesilene kadar sevmiştir çünkü! Sonra biter her şey. Sonra başlar her şey.
Bir şeyin bitmiş olması, her zaman tamamlandığı anlamına gelmez. Bazı şeyler yarım kalır, yarım biter, yarım başlar. Yaşamı ve ölümü yaratan, yaşamanın ve ölmenin de sınırlarını belirler. Sınırlar içinde yaşayan insan, ancak sınırlar içerisinde ölebilir. Sürgünün tekâmülü, sınırlara intibakımızla kaimdir. Sınırı aşanlar, sınır dışı edilir. Sürgün içinde bambaşka bir sürgün yaşar, yarım kalır, yarım biter, yarım başlar.
Hiçbirimiz bağışık değilizdir ölüme. Yaşarken vakitli, vakitsiz binlerce ölüm görürüz oysaki! Salgınların, depremlerin, savaşların, yangınların yok ettiği binlerce ölüm can çekişir içimizde. Yine de konduramayız kendimize. Bir iki sendeleriz, o kadar. Unuturuz, unutturur en yakınlarımızın bile öldüğünü bu mavi gök. Unuturuz, unuturuz, unutursun bir nimet bilerek. Yaşamak, sürekli çırpınır içimizde. Öleceğini bile bile yaşamak…
Bu dünya hayatını, bu sürgünü değerli ve anlamlı kılan, ahde vefa’dır. Bezm-i Elest’te açılmıştır bezm-i dünyanın kapıları. Verilen sözler tutulmalı, borç ödenmelidir. Göklere, yere, dağlara sunulan bu emaneti; insan yüklenmiştir. Bu emanet; O’nu tanıyıp, O’nu bilerek, O’nun için yaşayıp O’nun için ölebilmektir. O’nu tanımadan, O’nu bilmeden yaşayan insan, gerçekten de çok zalim ve cahildir.
Aldığımız ilk nefesle başlar ölüm, verdiğimiz son nefesle biter. Dünyalık yaralarımıza şefkatli bir okşayışla nefha nefha üflenen bir nefes... Bizi yaşatan ve bizi öldüren...
Bırakıyorken emaneti sahibine ve tutuyorken ellerinden hiç bitmeyecek bir âlemin, geçiyorken gözünün önünden bütün sevdikleri, sözün tükendiği yerde, yok bir nefes daha kalır insana. Umarım kalır. Tek başına ve hep birlikte şahadet ederek gerçeğe, yaşamaya ve ölmeye…
De ki; benim namazım, ibadetlerim, yaşamım ve ölümüm; âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. (En’âm Suresi, 162)
Yoksa zalimdir insan, cahildir çokça!..
Bakî selam ve muhabbetle…
İletişim : [email protected]