Tam da Konyasporluk bir hikaye
Anka Kuşu’nun hikayesini bilir misiniz? Diğer adı ile Zümrüd-ü Anka’nın. Gözyaşları şifalı olan ve yanarak kül olduktan sonra kendi külleri ile yeniden doğan o bilge kuşun. İlk kez ulusal yayın yapan bir gazetede okumuştum, Anka kuşu’nun hikayesini. Merak ettim, internet’ten daha derinlemesine bilgi sahibi oldum. Ve sizinle paylaşmak istedim. O hikayede, bugün bitkisel hayatta olan ve yaşama tutunabilmek için her zamankinden daha çok desteğe, daha çok sevilmeye ve daha çok omuzlanmaya ihtiyaç duyan Konyaspor’a ait çokşey gördüğüm için. Hikayede anlatıldığı gibi, küllerinden yeniden doğan bir şehir, bir takım ve bir yönetim beklentisi ile.
ANKA KUŞU’NUN HİKAYESİ
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, "Bilge Ağacı"nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg’a inanır ve onun koşulları ne olursa olsun kendileri için bir kurtarıcı olduğunu düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gitmeye başlayınca onlar da Simurg’u beklemeye başlamışlar. Ne var ki, Simurg ortalarda görünmeyince kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umutlarını yitirmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un ölmediğini anlayan tüm kuşlar toplanarak huzuruna çıkarak ondan yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg’un yuvası, yedi dipsiz vadiyi aşılarak gidilebilen Kaf Dağı’nın tepesiymiş.
Kuşlar Kaf Dağı’na doğru uçmaya başlamış. Yorulan ve düşenler olmuş. Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa ki tüyleri yüzünden kafese kapatılmış); Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını özlemiş; Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedinci vadiye yaklaştıkça sayıları iyice azalmış. Bu yorucu yolculukta kuşların önemli bir bölümü umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye sadece 30 kuş kalmış. Bakmışlar ki dağın zirvesinde kimse yok. Tam bir düş kırıklığı içerisine girmişlerken, işin sırrının sözcüklerde olduğunu anlamışlar. Farsça ‘si’ otuz, ‘murg’ kuş demekmiş.
Yani, 30 kuş.
Yani, Simurg aslında kendileriymiş.
Hepsi birer Simurg’muş.
Otuz kuş anlamışlar ki, aradıkları kurtarıcı kendilerinden başkası değildir ve gerçek yolculuk kendilerine yaptıkları yolculuktur.
“30 kuş”, anlarlar ki, aradıkları sultan, kendileridir. Ve bu “30 kuş” anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi külleri üzerinden yeniden doğabilmek için, kendilerini yakmadıkça, her biri birer simurg olmayı göze almadıkça bataklıklarında da, tüneklerinde de ve kafeslerinde de yaşamaktan kurtulamayacaklarını anlamışlar.
xxx
Bugünlerde bitkisel hayatta yaşam mücadelesi veren Konyaspor, kendi Simurg’larını arıyor, külleri ile yeniden doğup, ayağa kalkabilmek için. Bir Göztepe, bir Vanspor olmak istemiyorsak, hepimiz kendi çapımızda birer Simurg olmalıyız. Bu onur ve gurur savaşında Konyaspor’dan yana saf tutmak, bu şehirde soluyan insanların boynunun borcu olmalıdır.
Şunu söylemeye çalışıyorum; Özellikle de Konyalı ve Konyasporlu yöneticilerin kendilerinden başka dostlarının olmadığını, dolayısıyla da bu zor günlerde kendi küllerinden doğmalarının şart olduğunu bilmelerini istiyorum.
Aciliyeti bakımından, bugün itibarı ile başka yerlerden destek beklemek, “zemheri ayında gül istemek” gibi bir şey olsa gerek. Şayet kendi küllerinden doğamayacaksa, yani 1-2 trilyonu bir araya getiremeyecekse bu şehir, bu şehrin belediye başkanı ve bu yönetim, vah Konyaspor’un haline.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, "Bilge Ağacı"nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg’a inanır ve onun koşulları ne olursa olsun kendileri için bir kurtarıcı olduğunu düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gitmeye başlayınca onlar da Simurg’u beklemeye başlamışlar. Ne var ki, Simurg ortalarda görünmeyince kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umutlarını yitirmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un ölmediğini anlayan tüm kuşlar toplanarak huzuruna çıkarak ondan yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg’un yuvası, yedi dipsiz vadiyi aşılarak gidilebilen Kaf Dağı’nın tepesiymiş.
Kuşlar Kaf Dağı’na doğru uçmaya başlamış. Yorulan ve düşenler olmuş. Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa ki tüyleri yüzünden kafese kapatılmış); Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını özlemiş; Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedinci vadiye yaklaştıkça sayıları iyice azalmış. Bu yorucu yolculukta kuşların önemli bir bölümü umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye sadece 30 kuş kalmış. Bakmışlar ki dağın zirvesinde kimse yok. Tam bir düş kırıklığı içerisine girmişlerken, işin sırrının sözcüklerde olduğunu anlamışlar. Farsça ‘si’ otuz, ‘murg’ kuş demekmiş.
Yani, 30 kuş.
Yani, Simurg aslında kendileriymiş.
Hepsi birer Simurg’muş.
Otuz kuş anlamışlar ki, aradıkları kurtarıcı kendilerinden başkası değildir ve gerçek yolculuk kendilerine yaptıkları yolculuktur.
“30 kuş”, anlarlar ki, aradıkları sultan, kendileridir. Ve bu “30 kuş” anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi külleri üzerinden yeniden doğabilmek için, kendilerini yakmadıkça, her biri birer simurg olmayı göze almadıkça bataklıklarında da, tüneklerinde de ve kafeslerinde de yaşamaktan kurtulamayacaklarını anlamışlar.
xxx
Bugünlerde bitkisel hayatta yaşam mücadelesi veren Konyaspor, kendi Simurg’larını arıyor, külleri ile yeniden doğup, ayağa kalkabilmek için. Bir Göztepe, bir Vanspor olmak istemiyorsak, hepimiz kendi çapımızda birer Simurg olmalıyız. Bu onur ve gurur savaşında Konyaspor’dan yana saf tutmak, bu şehirde soluyan insanların boynunun borcu olmalıdır.
Şunu söylemeye çalışıyorum; Özellikle de Konyalı ve Konyasporlu yöneticilerin kendilerinden başka dostlarının olmadığını, dolayısıyla da bu zor günlerde kendi küllerinden doğmalarının şart olduğunu bilmelerini istiyorum.
Aciliyeti bakımından, bugün itibarı ile başka yerlerden destek beklemek, “zemheri ayında gül istemek” gibi bir şey olsa gerek. Şayet kendi küllerinden doğamayacaksa, yani 1-2 trilyonu bir araya getiremeyecekse bu şehir, bu şehrin belediye başkanı ve bu yönetim, vah Konyaspor’un haline.