Suçlular Aramızda mı Dolaşacak
Tutukluluk süresinin üç yıla indirilmesi ve düzenlemenin yılbaşında yürürlüğe girmesi ile 57 bin kişi tahliye olacakmış. Yeni uygulama ile ilk tahliye olan sanığın, beş kişinin katili olması, toplumda büyük bir tepkiye aynı zamanda da endişeye sebep oldu. Darbe suçlarında sürenin daha uzun olması sebebiyle bu suçtan yargılananlar yeni değişiklikten istifade edemeyeceklermiş.
Bilindiği gibi 57 bin kişinin bu değişiklikten yararlanmasının sebebi Yargıtay’daki iş yüküdür. Yalnız toplum, Yargıtay’daki iş yükünün ağırlığına postaneden alınamayan dosyalar sebebiyle muttali oldu. Durum PTT’nin açıklaması ile ortaya çıkmıştı. O güne kadar toplum böyle vahim bir olayın farkında değildi. Siyasilerle lâf yarışında bir an bile vakit geçirmeyen Sayın Gerçeker’in bu meseleyi daha önce açıklaması ve durumu toplumla paylaşması ve yetkilileri ciddi şekilde uyarması gerekmez miydi?
Bir zamanlar halkın, “Rahşan affı” diye adlandırdığı af sebebiyle büyük bir travma yaşamış, af sebebiyle salıverilen mahkûmların büyük bir bölümü ceza evinden çıkar çıkmaz, tekrar suç işleyip cezaevlerine geri dönmüş ve o zamanlar suç oranlarında büyük çapta bir artış görülmüştü. 57 bin sanığın salınmasına sebep olacak yeni uygulama elbette bir af değil, ama ortaya çıkacak olan netice aynı durumu yansıtacaktır.
Olayda bir de suçtan zarar gören insanların durumu söz konusudur. Birçok olayda tutuklamalar ve tutukluluk hâllerinin uzaması, yeni olayların ortaya çıkmasını önlediği gibi, ihkâk-ı hak meselesini de ortadan kaldırmaktadır. Meselâ trafik kazalarında ölenlerin kusurlarının yüzde yüz olduğu durumlarda bile sanık çoğu zaman kısa süreli de olsa tutuklanır. Bunu meslek hayatımızda çok gördük. Çünkü ortadaki ölüm olayı mağdurun yakınlarını suç işlemeye itebilir. Fakat bir süre sonra sakinleşen insanlar daha mantıklı düşünmeye başlar. Yapılacak tahliyelerden daha az etkilenirler. Ve böylece yeni bir suç işlenmesi önlenmiş, bazen sanığın hayatı bile garanti altına alınmış olur.
Vaktinde bitirilemeyen davalar yüzünden üç yıl sonra babasının, kardeşinin, çocuğunun veya bir yakınının katilini elini kolunu sallaya sallaya karşısında dolaştığını gören insanın tehevvüre kapılması son derece normal değil midir? Böyle durumlarda insanların göstereceği tepki biri birinden çok farklı olabilir. İnsanlar bir an, karşısındaki hasımlarının ileride bu cezasını çekeceğini bir an düşünemeye bilir.
Bu uygulama da bir süre önce neşredilen bir yazımda bahsettiğim ve eski hukukçuların ifadesiyle “Cezada suçlu, hukukta borçlu olacaksın” sözünün doğruluğunun bir tezahürüdür. Bir süre önce millet, yumurta yağmuruna tutulanlardan değil de, yumurta atanlardan yana tavır koymuştu. Bu sebeple de “Yumurta atanların hiç mi kabahati yok?” demek mecburiyetinde kalmıştık.
Yeni uygulama ile bir çırpıda 57 bin kişinin tahliye olması yanında, Yargıtay ve mahkemelerdeki iş yoğunluğu sebebiyle aynı durum devam edip gidecektir. Şartlar dikkate alındığında, kısa sürede meselenin halledilmesi de mümkün görülmemektedir.
Darbe suçlularını hesaba katan kanun vazıının, Yargıtay’daki iş yoğunluğu sebebiyle cezaevlerinin boşalabileceğini de hesaba katması gerekirdi diye düşünüyor insan.
Evet insanlar, halkın mahkeme altı diye atlandırdığı şekilde haksız yere hapis yatmamalı, ama kanunlarda suçluların istifade edeceği boşluklar da bırakılmamalıdır.
Toplumda bu konu daha çok tartışılacağa benziyor.
Bilindiği gibi 57 bin kişinin bu değişiklikten yararlanmasının sebebi Yargıtay’daki iş yüküdür. Yalnız toplum, Yargıtay’daki iş yükünün ağırlığına postaneden alınamayan dosyalar sebebiyle muttali oldu. Durum PTT’nin açıklaması ile ortaya çıkmıştı. O güne kadar toplum böyle vahim bir olayın farkında değildi. Siyasilerle lâf yarışında bir an bile vakit geçirmeyen Sayın Gerçeker’in bu meseleyi daha önce açıklaması ve durumu toplumla paylaşması ve yetkilileri ciddi şekilde uyarması gerekmez miydi?
Bir zamanlar halkın, “Rahşan affı” diye adlandırdığı af sebebiyle büyük bir travma yaşamış, af sebebiyle salıverilen mahkûmların büyük bir bölümü ceza evinden çıkar çıkmaz, tekrar suç işleyip cezaevlerine geri dönmüş ve o zamanlar suç oranlarında büyük çapta bir artış görülmüştü. 57 bin sanığın salınmasına sebep olacak yeni uygulama elbette bir af değil, ama ortaya çıkacak olan netice aynı durumu yansıtacaktır.
Olayda bir de suçtan zarar gören insanların durumu söz konusudur. Birçok olayda tutuklamalar ve tutukluluk hâllerinin uzaması, yeni olayların ortaya çıkmasını önlediği gibi, ihkâk-ı hak meselesini de ortadan kaldırmaktadır. Meselâ trafik kazalarında ölenlerin kusurlarının yüzde yüz olduğu durumlarda bile sanık çoğu zaman kısa süreli de olsa tutuklanır. Bunu meslek hayatımızda çok gördük. Çünkü ortadaki ölüm olayı mağdurun yakınlarını suç işlemeye itebilir. Fakat bir süre sonra sakinleşen insanlar daha mantıklı düşünmeye başlar. Yapılacak tahliyelerden daha az etkilenirler. Ve böylece yeni bir suç işlenmesi önlenmiş, bazen sanığın hayatı bile garanti altına alınmış olur.
Vaktinde bitirilemeyen davalar yüzünden üç yıl sonra babasının, kardeşinin, çocuğunun veya bir yakınının katilini elini kolunu sallaya sallaya karşısında dolaştığını gören insanın tehevvüre kapılması son derece normal değil midir? Böyle durumlarda insanların göstereceği tepki biri birinden çok farklı olabilir. İnsanlar bir an, karşısındaki hasımlarının ileride bu cezasını çekeceğini bir an düşünemeye bilir.
Bu uygulama da bir süre önce neşredilen bir yazımda bahsettiğim ve eski hukukçuların ifadesiyle “Cezada suçlu, hukukta borçlu olacaksın” sözünün doğruluğunun bir tezahürüdür. Bir süre önce millet, yumurta yağmuruna tutulanlardan değil de, yumurta atanlardan yana tavır koymuştu. Bu sebeple de “Yumurta atanların hiç mi kabahati yok?” demek mecburiyetinde kalmıştık.
Yeni uygulama ile bir çırpıda 57 bin kişinin tahliye olması yanında, Yargıtay ve mahkemelerdeki iş yoğunluğu sebebiyle aynı durum devam edip gidecektir. Şartlar dikkate alındığında, kısa sürede meselenin halledilmesi de mümkün görülmemektedir.
Darbe suçlularını hesaba katan kanun vazıının, Yargıtay’daki iş yoğunluğu sebebiyle cezaevlerinin boşalabileceğini de hesaba katması gerekirdi diye düşünüyor insan.
Evet insanlar, halkın mahkeme altı diye atlandırdığı şekilde haksız yere hapis yatmamalı, ama kanunlarda suçluların istifade edeceği boşluklar da bırakılmamalıdır.
Toplumda bu konu daha çok tartışılacağa benziyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.