18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 101. yılı münâsebetiyle başta devlet ricâli olmak üzere pek çok kurum-kuruluş, vakıf, dernek ve STK’lar kendi çaplarında günün önem ve anlâmına dâir çeşitli etkinlikler düzenlediler. Târihsel alt yapımızın değerlerinin, günümüze ışık tutması açısından bu tür çalışmaları çok önemli buluyoruz. Gençler bilmeliler ki milletimizin mâzisi tertemizdir. Bugün olduğu gibi bizim geçmişte de, alnımız ak gönlümüz pak idi. Ecdâdın tüm bıraktıkları ortada, karalanacak tek kare yoktur mâzimizde. Bu millet hakikaten yiğit oğlu yiğitlerden oluşuyor. Kimse başkalarına şirin görünmek adına târihine yanlış atıflarda bulunmasın. Böylelerinin yanlışlar kendi yüreklerindedir.

Yüreklerdeki eğrilikleri doğrultmak için çalışmalar yapılmalı. Çanakkale ile birlikte Kurtuluş Savaşı’nda gösterilen üstün gayret ve fedâkarlıklar yeni nesle taşınmalı. Yine Osmanlı Efendilerimizin devlet yönetmedeki titizlikleri ve onların dayandığı hakikatler bugün gençlere anlatılmalı. Şükür az da olsa bu yapılıyor daha da artmalı. Askerimize, polisimize, güvenlik görevlilerimize, gençlerimize milli şuur ve mânevî bilinç verilmeli. Vatan bu duygularla savunuluyor. Bu tür mücâdele kutsaldır.

Günümüzde bu husus üzerinde ehemmiyetle duruluyor, durulmalı da. Halkımızda, mayasında mevcut olan güzel birikimleriyle bu kutsi dâvâyı alttan destekliyor. Bakın meselâ, birçok gönüllü kuruluşun işbirliği çerçevesinde; ‘Çanakkale’den Sur’a şehidler için dua’ programı düzenlendi. Bu programda yurt içi ve yurt dışında şehidler için okunan 30 bin hatim, 170 bin fetih sûresi, 400 bin yasini şerif bağışlandı ve duâlar yapıldı. Ne güzel… Programda; ‘Şehidlik makâmının önemi vurgulanırken ölümün en güzel şehidlik elbisesi olduğu belirtildi. Bunların yanı sıra; ‘İmân ve küfür mücâdelesinin sâdece savaş meydanlarında değil hayâtın her aşamasında olduğu’ ‘Çanakkale’den bugüne câmiler ahıra dönüştürülmesin, ezanlar namazlar hür kalsın diye şehid olan kahramanlarımızdan Rabb’imiz râzı olsun.’hakikatleri anlatıldı.

Diyânet İşleri Başkanlığı da, 81 il ve ilçelerde düzenlediği; ‘Şühedânın İzinde’ çalışması kapsamında, Çanakkale şehidleri için halkımız, sabah namazında câmilerde buluştu, duâlar edildi. Câmi çıkışlarında katılımcılara şehidlerimizin o zamanlar savaşta yediği buğday çorbası ve üzüm hoşafı ikram edildi. Bunlar o günleri yâd etme adına güzel şeyler…

 Devlet erkânı da yapıkları konuşmalarda; ‘Vatanı canından aziz bilen şehidlerimiz, milletimizin sulh, birlik ve berâberlik içinde yaşaması gâyesiyle kutsal bildikleri vatan toprağını kendisine kefen edindiğini’ belirtilirken ‘milletimiz sizlerin yazdığı şanlı târihle, şanlı destanla târihe adını kazımıştır ve bu kadirşinas devlet fedâkarlıklarınızı asla ve asla unutmayacaktır.’ Diyerek geçmişin anlamını hatırlattılar. Hepsinden Hak Teâlâ râzı olsun.

Evet, geçmişten geleceğe, mâziden şimdiye rehber olacak târihsel hâdiseleri doğru okumak, ecdâdı, şehidlerimizi hayırla yâd etmek bizim boynumuzun borcudur. O kahramanlarımızın kanları pahasına bizlere bıraktıkları bu vatan coğrafyasını aynen onlar gibi savunmak, korumak, düşmana çiğnetmemek de geride kalanların uhdesinde bulunan kutsi bir sorumluluktur. Bugün Doğu ve Güneydoğuda askerimize, polisimize, sivilimize kurşun sıkan devlet malını hebâ eden hâinlere karşı kendini fedâ eden, canını hiçe sayan Mehmetçiklerimiz bizim gurumuzdur. Ayni şuur ve ayni bilinçle ülkesini üç-beş soysuz, hâine bırakmayacak kadar işin idrâkinde olan kahramanlarımızdan Rabb’imiz ebediyen râzı olsun, onları korusun. Şimdi hep birlikte ayni Çanakkale rûhuyla hareket etme zamânıdır. Haydi Türkiye’m vakit birlik ve berâberlik vaktidir.