Şimdi Hakk’a kurban olma zamanı
Perşembe günü idrak ettiğimiz her günü ayrı bir güzellik sunan Zilhicce ayına girdik. Efendim ayınız mübârek olsun. Rabb’im en âli şekilde değerlendirebilmeyi nasip etsin. Bilindiği gibi tüm Müslümanlara farz olan Hac vazifesi bu ayda îfâ ediliyor. Zilhicce ayının on ile on üçüncü günleri ‘Kurban Bayram’ı günleridir. Kurban Bayramının ilk gününde Bayram namazı kılınır ve ilk üç günde kurbanlar kesilir. Zilhicce ayının bilhassa ilk on gününde Peygamber aleyhisselam bizzat kendisi oruç tutmuş ve Müslümanların da tutmalarını tavsiye buyurmuşlardır. Bugünlerdeki her bir oruç, bir senelik oruca denktir, gecelerinin ibâdetü taatle ihya edilmesi Kadir gecesini ihya etmek kadar sevaplıdır. Özellikle tevriye günü (arifeden bir gün önce) ve arefe günü oruç tutanın geçmiş ve gelecek günahlarının affına ve cennete bedeldir.[1] İnananlar olarak bu kutlu günlerden çok istifâde etmeli, dua ve niyazlarda bulunmalı, sadakalar verilmelidir. Umulur ki ömür bu sâyede bereketlenir, mal çoğalır, kaza ve belâlar def olur, günahlar bağışlanır, iyiliklere katlı katlı sevaplar verilir. Yapılan tüm bu hayırlar vesilesiyle mizanda ameller ağırlaşır ve cennete ulaşılır. Ayrıca bilindiği gibi Arefe günü sabah namazından başlamak üzere Bayramın 4.günü ikindi namazına kadar tam 23 vakit farz namazlarının arkasından teşrik tekbirleri getirilir.
İbâdetler, bugün insanların en çok muhtaç oldukları bireylerin mânevi yönünü uyandıran, rûhî boyutunu besleyen, duygu ve hislerini geliştiren mânevî gıdalardır. Güzel dînimizin her bir ibâdeti insanın ruh dünyâsındaki farklı bir yönünü inkişaf ettirtir. İnsana kalbî arınma, ahlâkî olgunlaşma terbiye anlayışını sunar. Arınan, temizlenen ruh, iç âlemde insana târifi imkansız güzellikler yaşatır. Bu güzellikler Müslüman’ı Hakk’ın kapısına eriştirir.
İşte, Müslümanlar için bir güzelleşme ve Hakk’a yaklaşma mevsimi daha geldi. Hz. İbrahim’in sevgili can yongası, gözünün nûru evlâdı İsmail’ini Cenâbı Hakk’ın emri doğrultusunda hiç çekinmeden Hz. Allah (c.c) için kurban etme zamânıdır Kurban Bayramı.. O sevgili Halîlullah Hz. İbrahim (A.S) çok sevgili yavrusunu sırf Rabb’i emrettiği için Hakk’a kurban ettiği demlerdir Kurban Bayramı.. Müthiş bir sınanma, çetin bir sınavdır bu! Bir babanın canından aziz sevdiği evlâdını kurban etmesi emri karşısında derhal emre itaat edilir. Ve kurban, imtihanı başarıyla vermenin kazancıdır. Kurban, Hz.İsmâi’in teslimiyetinin bedelidir.
Biz hiçbir bedel ödemeden bu kutlu ibâdeti hazırca yanı başımızda bulduk. Bize düşen yalnızca vacip olan kurban ibâdetini yerine getirmektir. “Biz, her ümmete (kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allâh'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi vacip kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele![2]
Kurban, Hz. Allah Azze ve Cel’le yakınlaşmanın derin bir ifâdesidir. Kurban ile kul malını, canını, en sevdiklerini Cenâbı Hakk’a feda etmeye hazır olduğunun açıklanmasıdır, yüksek ve yüce bir emre itaatin, teslimiyetin sembolize edilmiş hâlidir. Yine kulun dünyâya yönelik arzu ve isteklerini Hakk’a feda etmesi yâni nefsini kurban etmesi anlamındadır. Hz. İbrahim en sevdiğini kurban etmeye yöneldiği için ona hediye olarak kurban emri koç takdim edildi ve kurtuldu o sıkıntılı durumdan. Bizler neyimizi kurban ettik?
Bâzı vakıfların ser lavhası olmuş şu söz ne güzeldir! ‘Şimdi Hakk’a Kurban Olma Zamânı’ Hak rızâsı için ver ve kurtul belâlardan, cefâlardan, günahlardan.. Böylece Rabb’inle yakınlaş ki bu da Hakk’a adanmışlığın ifâdesidir aslında.
Kurban ibâdeti, fiziken bedeni bir ibâdet gibi görünse de hakikatte kulun ruh dünyâsını aydınlatan, onu Hakk’a yönelten bir uhrevî sorumluluktur. Zirâ Cenâbı Hak Kur’ânı Kerim’de: “Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır.[3] Buyrulur. İnsanın tüm samimiyet ve ihlasla yalnızca Hz. Allah (c.c) istediği için en sevdiğinden (malından) Hakk için verme ile yükümlülüğüdür. Yüce Yaratıcı bu ibâdetle kullarına temsili olarak; ‘Benden başkasını çok sevme’ mesajını verir.
Tabi bu maddi gibi görünen ibâdetin çok yönlü sosyal boyutları da mevcuttur Kesilen bir kurbanın şükür vesilesi olmak üzere ihtiyaç sâhibi dindaşlarla paylaşılması gibi mânevi bir kazancı vardır. Peygamberimiz aleyhisselam bizzat kendi kurban olarak kestiği hayvanın dağıtılmasını emretmiştir. Akşam ev halkına; ‘Kurbandan ne kaldı? Diye sorduğunda Hz.Aişe annemiz cevâben; sırt kemiği hâriç hepsi dağıtıldı, deyince Efendimiz aleyhissalâtu vesselam; desenize sırtı hâriç hepsi bizim oldu.’ [4] Buyurmuştur. Burada, muhtaç ve ihtiyaçlıya infak etmenin mânevî kârına işâret edilmiştir.
Bu sene kapımıza dayanan mağdur-mazlum Sûriyeli ve Iraklı kardeşlerimiz var. Doğuda, Güneydoğuda, yurdumuzun dört bir yanında ihtiyaç sâhibi insanlarımız mevcut. Ayni zamanda Afrikada et yüzü görmeyen çoğunlukla aç dolaşan yardıma muhtaçlar var. Gelin bu sene biz et yemeyelim çeşitli yardım kurum ve kuruluşları vasıtasıyla kurbanlarımızı ihtiyaçlılara kurban edelim.
Evet şimdi Hakk’a kurban olma zamânı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.