Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Şikâyet Kültürü -1-

Şikâyet Kültürü -1-

Bugün insanoğlu sâhip olduklarıyla yetinmeyip sürekli daha fazlasını isteyerek kendini hiçten yere çeşitli sıkıntı ve bunaltılara sokuyor. Hep kendinden yükseklere bakarak bulunduğu halden bir türlü memnun olmayıp hâlinden şikâyetçi oluyor. Elbette ki nefsin arzu ve isteklerinin sonu gelmez. Daha üst şeylere ulaşma istek ve emeli, insanın bulunduğu durumdan şikâyet etmesine sebep olur. Bulunduğu hâle râzı olmamak, Rabb’in verdiğine râzı olmamak anlamındadır. Devamlı şikâyet hâlinde bulunan insan farkında olmadan isyan bataklığına girebilir. Bu durum insanın ruh dengesini bozar ve onu olumsuz motive eder. Hayâtın güzelliklerini görmemekte ısrar eden insanlar, şikâyetçi insanlardır. Onları memnun etmek zordur. Hayâta bu menfi bakış açısıyla bakan insanların durumu, bireylere üzüntü ve sıkıntı verir.
Bugün genel olarak şöyle bir insanlara göz gezdirdiğimizde hemen herkesin hâlinden memnun olmadığını ve bulundukları durumdan şikâyetçi olduklarını görürüz. Son günlerde nedense insanlarda bir ‘şikâyet kültürü’ oluştu, desek abartı olmayacak. Devamlı başkalarını eleştiren, bolca şikâyet konuşmaları yapanlar aslında başkalarını suçlarken kendi ‘ene’lerini kutsadıklarının farkında değiller. Tabi bu hâle gelişin pek çok sebebi var. İçinde yaşadığımız popülist,maddeci dünya kültürü; maalesef insanları şükürsüz, fikirsiz, kanaatsiz, almakla doymayan, vâr olanları görmeyip hep yoklara takılı kalan kişiler hâline getirdi. Neticede, birçok vârın içinde ruhları yok olan mutsuz insanlar tablosu ortaya çıktı. Pek tabidir ki, bu kişisel ve toplumsal olarak üzüntü ve huzursuzluk sebebidir.
Oysaki sâhip olduklarımıza bakarak, şikâyetlenmekten kurtulabiliriz. Nimetler okyanusunda yaşayan insan kendine bahşedilenlerin bir listesini tutsa, kendinden aşağı olanlara baksa, kendi adına çok yararlı bir iş yapmış olacaktır. Kişiler, kendi sâhip oldukları pek çok şeye sâhip olamayanları düşünseler, işte sâdece bu bakış bile kişiyi şükretmeye götürür. Kişi kendini bunaltacak şeylere değil kendini rahatlatacak hususlara yönelmesi, ona mutluluk getirir. Bu olumlu düşünce pratiği bir nevi psikolojik tedâvidir. Herkesin başına şu ölümlü dünyâda her şey gelebilir. Ölüm dışında her şeyin çözümü bulunabilir. Çözülebilecek birçok problemi, insanlar menfi dünya görüşleriyle çözümsüz hâle getirebiliyorlar. Şu dünyâda varlık da yokluk da imtihandır ve mutlak iyilik de kötülük de olacak. Her şey insanlar içindir. Devamlı şikâyetlenme insana olumsuzluktan başka ne kazandırabilir? Olumsuz bir psikoloji, insanı mutsuz kılar. Hayat üzüntüleriyle, sıkıntılarıyla, yokluklarıyla da yaşanmaya değerdir.
İnsanların başlarına gelen dert ve sıkıntılar da, onların şikâyetlenmesine vesile olur. İnanan kişi kendine sıkıntı veren problemlere tahammül göstermeyip şikâyet yolunu seçerse kendisine yazık etmiş olur. Belâ ve müsibetler, üzüntü ve sıkıntılar aslında insanların kazanımları içindir. Peygamberlerin de başlarına birçok sıkıntı, dert ve belâ gelmiştir. O kutsi şahsiyetler musibetler karşısında kendilerine yakışan tavrı ortaya koymuşlardır. İnsanlar da başlarına gelenlere şikâyet etmek yerine bir mümin olarak memnun olmadıkları durumu mümkünse nezâket çerçevesinde gidermeye çalışıp, olmuyorsa hallerine râzı olarak tahammül göstermeye çalışmaları kendilerine daha yakışandır. Zirâ şikâyetlenmede isyan vardır.
Örnek hayatlarıyla insanlara rehber şahsiyetler konumunda bulunan peygamberler, başlarına gelen her çeşit sıkıntıya son derece edep ve saygıyla muamele etmişler ve hiç isyâna gitmemişlerdir. İnsanlığın ilk peygamberi Hz. Âdem aleyhisselam cennette sonsuz nimetler içerisinde iken eşinin ve dolayısıyla da kendisinin yediği yasak bir meyveden ötürü birdenbire dünya çilehânesine gönderildiklerinde, Cenâbı Hakk’a; ‘Allâh’ım! Hakkımdaki bu şekildeki takdirinle beni infâz etmiş oldun.’ Diyebilirdi ama demedi. Cennet gibi muhteşem bir ortamdan çirkinliklerin bulunduğu dünya ortamına giren Hz.Âdem aleyhisselam şunları söyler: “Rabb’imiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer merhamet buyurup da kusurumuzu bağışlamazsan apaçık hüsrâna uğrayanlardan oluruz.” (1) Yakarışıyla kendi nefsinden şikâyetçi olur.
Hz. Eyyüb aleyhisselam dillere destan olan hastalığı da dâhil kendisine isâbet eden birçok sıkıntılı durum karşısında; “Rabb’im! Bana âfiyet ihsan et ve beni bu sıkıntıdan kurtar.’ Dememiş ve şu edebe uygun sözleri Rabb’ine takdim etmiştir: “Ya Rab! Bana ciddi bir zarar dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (2) Dedi. Hz.Musa aleyhisselam aç, susuz, bitap halde bir ağacın gölgesine sığındığı vakit; ‘Allâh’ım ben peygamberim, beni yedir, içir. Niçin beni aç bırakıyorsun?’ Deyip şikâyetlenmedi. Yalnızca: “Rabb’im! Lütfedeceğin her bir nimete muhtâcım!” (3) Demişti.
Büyüklerin halleriyle hallenmek duâmız olsun efendim, devam edeceğiz.
--------------
1 A’raf, 23
2 Enbiya, 83
3 Kasas, 24

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi