Şeyhülislam ve Müftilenam Fahruddin Acemi Efendi
Fatih devrinin güzide / seçkin ulemasındandır. Fahruddin Efendi İran’da Seyyid Şerif Cürcani’den marifet (ilim ve irfan) tahsil etti. Osmanlı ülkesine geldiği zaman Molla Fenari’nin oğlu Muhammed Şah Efendi’nin hizmetine dâhil oldu. Bursa Medresesi’ne muid, (asistan) diğer medreselere de müderris tayin olundu. İkinci Sultan Murat Han zamanında otuz akçe vazife ile (maaş ile) müftü oldu (h. 834).
Hayatını kanaatkâr, nezih, temiz, müstakim bir şekilde geçirdi. II. Murad, (maaşını) arttırmak istedi. Fahruddin Acemi kabul etmedi: “Beytülmal helaldir fakat hacet ve kifayetten fazlası helal değildir.” dedi.
Hadis ilminde çok geniş malumata sahipti. Fahruddin Acemi Efendi, Fatih Sultan Muhammed Han devrinde uç ikbale vasıl oldu. İstikameti ve olgunluğu ile Fatih’e kendisini sevdirdi. Bu sıralarda hurûfiyye (*) taifesinden Fazlu Tebrizi’nin felsefesi pek ziyade revaçta idi.
Hz. Fatih ‘de bu taifeye meyletmiş hatta Fazlu Tebrizi’nin taraftarlarından bazılarını saray-ı hümayuna (padişah sarayına) kabul etmişti. Veziri azam Hamud Paşa, hazreti Fatih’in bu temayülünden memnun değildi. Fazlu Tebrizi taraftarlarını gözden düşürmek istiyor, fakat hazreti Fatih’e bir şey söylemeye cesaret edemiyordu.
Nihayet bir gün meseleyi Fahruddin Acemiye açtı. Hazret Müftü kendisine nakledilen ve rivayet edilen sözleri taraftarlarının lisanından işitmek istedi. Bir gün Mahmud Paşa, Fazlu Tebrizi taraftarlarını konağına ziyafete davet etti. Müftü Efendi’yi de kimsenin görmeyeceği yere sakladı. Yemekten sonra Mahmud Paşa misafirleriyle tokalaşmaya başladı. Söz, Fazlu Tebrizi’nin fikirleri ve sistemi intikal eyledi. Fahruddin Acemi saklandığı yerden bütün sohbeti dinliyordu. Nihayet fikirleri ve içtihadına aykırı fikirler işitir - işitmez kendini tutamadı. Bulunduğu yerden fırladı ve muarızını kaçmaya mecbur etti. O suretle padişahın huzuruna kadar takip etti; Fatih Sultan Muhammed, bu hale karşı sükût ile mukabele gösterdi.
Fahtuddin Acemi, bununla yetinmedi. Muarızını Edirne’de üç şerefeli camiye getirdi. Halk önünde fikirlerini bir bir çürüttü. Neticede ihragına (yakılmasına) fetva verdi.
Fahruddin Acemi, salâbet-i diniye ile muttasıftı. Yani dinine tam bağlıydı. (h.865) de vefat etti. (Naşı) Edirne’de Daru’l-Hadis camiinin mihrabı önündedir. Fetva suresi / görev süresi otuz seneden fazladır.
……
(*) Hurûfiyye, Fazlullah-i Hurûfi’nin, harflerin esrarına dair nazariyesini kabul eden tarikatlar ve salikleri / taraftarları
İlm-i huruf: Harflerden mana çıkarıp yorumlama bilgisi.
Hurûf-ı âliyyât: Tanrı maksadının sırlarında gizli olan maddeler.
Hurûfî: Allah’ın kelâm suretinde tecellisine ve harflerle belirtilmesine inanan kimse.
Osmanlıca – Türkçe Lügat Ferit Develioğlu.
Bkz. Harflerin Esrarı İlmi, Mukaddime, C:2, S:720- 725. İbn-i Haldûn, Yeni Şafak Kültür Armağanı.
--------------
Kaynaklar:
İlmiyye Salnamesi, S:327–328
Hayatını kanaatkâr, nezih, temiz, müstakim bir şekilde geçirdi. II. Murad, (maaşını) arttırmak istedi. Fahruddin Acemi kabul etmedi: “Beytülmal helaldir fakat hacet ve kifayetten fazlası helal değildir.” dedi.
Hadis ilminde çok geniş malumata sahipti. Fahruddin Acemi Efendi, Fatih Sultan Muhammed Han devrinde uç ikbale vasıl oldu. İstikameti ve olgunluğu ile Fatih’e kendisini sevdirdi. Bu sıralarda hurûfiyye (*) taifesinden Fazlu Tebrizi’nin felsefesi pek ziyade revaçta idi.
Hz. Fatih ‘de bu taifeye meyletmiş hatta Fazlu Tebrizi’nin taraftarlarından bazılarını saray-ı hümayuna (padişah sarayına) kabul etmişti. Veziri azam Hamud Paşa, hazreti Fatih’in bu temayülünden memnun değildi. Fazlu Tebrizi taraftarlarını gözden düşürmek istiyor, fakat hazreti Fatih’e bir şey söylemeye cesaret edemiyordu.
Nihayet bir gün meseleyi Fahruddin Acemiye açtı. Hazret Müftü kendisine nakledilen ve rivayet edilen sözleri taraftarlarının lisanından işitmek istedi. Bir gün Mahmud Paşa, Fazlu Tebrizi taraftarlarını konağına ziyafete davet etti. Müftü Efendi’yi de kimsenin görmeyeceği yere sakladı. Yemekten sonra Mahmud Paşa misafirleriyle tokalaşmaya başladı. Söz, Fazlu Tebrizi’nin fikirleri ve sistemi intikal eyledi. Fahruddin Acemi saklandığı yerden bütün sohbeti dinliyordu. Nihayet fikirleri ve içtihadına aykırı fikirler işitir - işitmez kendini tutamadı. Bulunduğu yerden fırladı ve muarızını kaçmaya mecbur etti. O suretle padişahın huzuruna kadar takip etti; Fatih Sultan Muhammed, bu hale karşı sükût ile mukabele gösterdi.
Fahtuddin Acemi, bununla yetinmedi. Muarızını Edirne’de üç şerefeli camiye getirdi. Halk önünde fikirlerini bir bir çürüttü. Neticede ihragına (yakılmasına) fetva verdi.
Fahruddin Acemi, salâbet-i diniye ile muttasıftı. Yani dinine tam bağlıydı. (h.865) de vefat etti. (Naşı) Edirne’de Daru’l-Hadis camiinin mihrabı önündedir. Fetva suresi / görev süresi otuz seneden fazladır.
……
(*) Hurûfiyye, Fazlullah-i Hurûfi’nin, harflerin esrarına dair nazariyesini kabul eden tarikatlar ve salikleri / taraftarları
İlm-i huruf: Harflerden mana çıkarıp yorumlama bilgisi.
Hurûf-ı âliyyât: Tanrı maksadının sırlarında gizli olan maddeler.
Hurûfî: Allah’ın kelâm suretinde tecellisine ve harflerle belirtilmesine inanan kimse.
Osmanlıca – Türkçe Lügat Ferit Develioğlu.
Bkz. Harflerin Esrarı İlmi, Mukaddime, C:2, S:720- 725. İbn-i Haldûn, Yeni Şafak Kültür Armağanı.
--------------
Kaynaklar:
İlmiyye Salnamesi, S:327–328
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.